Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '13

 
Kategori
Söyleşi
 

Go’ya giden yol: Cafe Capella - Ferhan Petek röportajı

Go’ya giden yol: Cafe Capella - Ferhan Petek röportajı
 

Cafe Capella’da taşlarını ve tahtasını görüp ne olduğunu merak ettiğim “GO”nun yolunda merakla ilerlerken oyunun Bursa’daki oyuncularına ulaştım…

Bursa’nın benim için en elit ve saatler geçirilesi mekanı olan Cafe  Capella’da Bursa Go oyuncuları ile hem tanışma hem de söyleşme fırsatım oldu. Bursa Go Ekibi ile hem oyun hakkında hem de oyuncular hakkında konuştuk. Üstelik, Bursa’da Go’nun doğduğu yerde… Cafe Capella’da…

Röportaj: Ferhan PETEK

Fotograf: Erdal MUTLUER

Go’nun ne olduğundan başlayalım önce?  Nasıl bir oyun olduğundan..

Ayşe: Go, hayatın ta kendi aslında. Şiirsel matematik olarak tanımlanan bir oyun. Karakterinizin tahtaya yansıması Go.

Zeynep: İnsan kendini birebir görüyor oyunda yaşıyor. Yanlışını doğrusunu keşfediyor. Hayata bakış açısını hatta.

Özlem: Saldırgan mı, inatçı mı, sakin mi, çekingen mi sinsi mi paylaşımcı mı bütün özelliklerini hatta bilmediği özelliklerini bile buluyor insan Go oynarken. Kendini tanıyor.

Egemen: Sizi elinin arasında alıyor aslında bunu yapan siz oluyorsunuz. Oynarken kendinizi keşfediyor karakterinizdeki zayıflıkların oyunda karşınıza çıktığını görüyorsunuz. Oyunu böyle bir etkisi var. Hatta ben bu sebeple kısa bir süreliğine ara vermiştim bir dönem oyuna.

Diğer oyunlarla karşılaştırılamayan kendine ait bir felsefesi olan belki de tek oyun Go.

Ayşe: 4000yılönce bir Çin imparatoru oğlunun zekâ seviyesini geliştirmek için bu oyunu buluyor. Ama şu anda Çinli hükümdarın zekâ seviyesini tespit etmeye çalışılıyor. Çünkü bir çocuğun zekâsını geliştirmek için böyle bir oyun icat edildiyse ve 4000 yıldır sırrı çözülemiyorsa imparatorun zekâsı nedir geri zekâlı kabul edilen çocuğun zekâsı kaçtır diye şüphe içine düşüyor insan.

Siz sırrını çözmek için mi oynuyorsunuz yoksa?

Ayşe: Yok, biz kendi içsel sırlarımızı çözmek kendimize ulaşmak için oynuyoruz kendimizi çözüyor kendimizi yakalıyoruz. Kazandırdığı şeyler daha çok insana kendini bulduracak şeyler.

Go’yu diğer oyunlardan ayıran -kuralları ve felsefesi dışında- özellikleri anlatılmaz yaşanır durumu var yani. Anonim bir söz okumuştum oyunla ilgili: “Tarihin derinliklerinden bugüne dek, yeryüzünde iki aynı Go oyunu oynanmamıştır”. 

Ayşe: Aynen öyle. Aynı suda iki kere yıkanamazsınız durumu bu oyunda geçerli işte. İradenizle oynuyorsanız hamleleri kaydetmediyseniz mümkün değil. Olay sadece stratejide bitmiyor insan özellikleri işin içine giriyor. Duygular anlık ruhsal durumlar belki.  Oyun bir anda bir saniyede bir kelebek etkisi ile bambaşka bir yöne çıkıyor. Ben denedim başında benden önceki oyunları ezberlemeye çalıştım ama işe yaramıyor kesinlikle. Karşımdaki bilmediği sürece benim ezberim bozulmuş oluyor. Ha o da ezberlemiş olsa bu kez kendimiz oynamış olmayız zaten.

Go ile tanışmanız nasıl oldu? Maalesef ki Go’nun çok ön planda çok bilinen bir oyun olmadığı gerçeği varken nasıl başladınız oynamaya? Ne zamandan beri Go’cusunuz? Ve nasıl BURSA GO oldunuz?

Ayşe: Ben 2004’te bir iş arkadaşım aracılığı ile başladım Go’ya. Ogün bugündür de bir oyundan önce kendimi bulduğum rahatladığım bir alan benim için. Bursa Go’nun oluşumu ise Capella aracılığı ile oldu. Oynamaya başlayınca başkaları da olmalı diye düşündük. Ankara Go grubundan destek aldık ve mail yoluyla internet üzerinden Bursa’daki tüm Go oyuncularına ulaştık. Sonra da toplanacak bir gün ve de mekân belirledik. 2004 Aralık ayında 17 kişilik bir grup olarak Capella’da buluştuk. Hatta biz mekân ararken buraya geldik sorduk böyle bir durum var burada toplanmak istiyoruz diye rahmetli Ali Hadi Gözütok içerden bir kutu getirdi biz de bunu yeni aldık Cafeye diye. Go’nun kutu versiyonu. Bir tür işaret gibiydi bu o gün bizim için Go Cafe oldu burası Ali Hadi Bey’de aramıza katıldı. Katkısı çoktur bize.

Zeynep: Ben de internetten gördüm bu buluşmayı. Üniversitede öğrenciyken kutulu versiyonunu oynamıştım. Birkaç aylık bir aradan sonra internette baktım aklımda kalmıştı oyun sevmiştim ve oynamaya daha aktif olarak devam etmek istedim.Biraz çekinerek geldim ama iyi ki gelmişim diyorum şimdi.

Şenol : İnternet üzerinden yayınlanan bir matematik dergisinde gördüm ben oyunun tanıtımını. Sonra kendim araştırdım kurallarını gördüm öğrendim. 2006 da Bursa Go oyuncuları arasına katıldım. Severek keyif alarak oynuyorum. Vazgeçilmez benim için.

Özlem: Ben 2006’da okulda öğretmenler odasında gördüğüm bir kitapçık aracılığı ile tanıdım Go’yu.. İzini sürdüm ve çok etkilendim. Sonrasında kendimi bu oyunun ve BursaGo 'nun içinde buldum. Go ile çok daha önce tanışmış olmak isterdim ama hiç tanımamış olmaktansa, geç bulmuş olmak bile çok güzel...

 

Egemen: Ben nette oynuyordum o dönem. KGS diye bir site var oradaydım. Ama az önce de bahsettiğim o küçük arayı vermiştim. Ayşe’ler dönem bu etkinliği yapıyorlar siteden odalardan benim adımı vermişler. Buluştuk ama ilk buluşmada inanılmaz bir sinerji ve enerji ile haftalık buluşmalara döndü masadaki insanlar böyle böyle artmaya başladı. Sanki çok daha önceden tanışan bir araya gelmeyi bekleyen insanlar gibiydik.Ve bir araya gelmiştik. Bir tür çekirdek kadro oluşmuştu zaten. Sonra gittikçe büyüdük çoğaldık. Ali Hadi Gözütok ve Kudret Gözütok’un katkıları sayesinde Cafe Capella buluşma yerimiz oldu.

Ve sonrası geldi…

Ayşe: Çok da güzel oldu. Ogün olan paylaşımlardan sonra bilen bilmeyen anlattı bir sürü kişiye ulaşmış, Bursa’da Go oynayan herkesi bir araya getirmiş olduk. Go adına birçok ilkin başlangıcını yaşadık hep birlikte. Türkiye genelindeki Go turnuvalarının da kalitesini artırdık bir anlamda. Ücretsiz turnuvalar düzenleyerek bu işin parasız da yapılabileceğiniz paranın amaç değil sadece bir araç olduğunu kanıtlamış olduk.

Egemen: Çok güzel insanlardan oluşan aralarında olmaktan büyük mutluluk duyduğum bir ekip oluştu. Öğretmenlerimizin da dahil olması ile iş daha da güzel bir boyuta vardı. Özlem Öğretmenimiz katıldığı anda öğrencileri ile geldi. Turnuvalar aktiviteler dönemi başladı. Çok iyi bir noktaya vardık. Go Bursa’da altın çağını yaşadı. Japonya’dan en yüksek seviyedeki oyuncularından birini davet ettik buraya.

Devamı geldi mi peki? Yani Go’ya bir bulaşan bir daha bırakamaz durumu vardır muhakkak…

Ayşe: Pek değil aslında. Go biraz sabır işi çünkü. Seven sevip devam ediyor tabi. Mesela biz hayatımıza soktuk ve çıkartmak gibi düşüncemiz yok. Arada nadasa bırakıyoruz ve yeni bir bakış açısıyla devam ediyoruz kısa aralıklarla. Hayatta değişiklikler oluyor ister istemez hayatımıza yansımaları oluyor zamanın. Ama yine geri dönülen vazgeçilemeyen bir oyun bizim için.  Go da yaygın bir cümle vardır “Gonun kurallarını öğrenmek çok kolaydır ama Goyu öğrenmek bir ömür sürer” diye. Biz de bir ömür oynamayı planlıyoruz.

Zorluyor yani Go..

Ayşe: Zorlayıcı değil de yapıcı aslında. Her hamlede faktöriyeller değişiyor ve oyun önceden saptanamaz bir hal alıyor. Başlayıp bırakanlar oluyor çabalıyor falan aman bu çok çözümsüz diyip bırakıyor Sensei’sini yenen bırakan var benim oldu mesela beni yendi seni yendim bitti dedi.Buymuş onun için demek ki. Bakış açısına göre değişkenlik gösterebiliyor oyuna olan ilgi. Siz yeniliyorsunuz yenildiğinizde nasıl keyif alıyorsunuz diye soruyorlar. Ben oynamaktan keyif alıyorum diyorum. Kazanmak kaybetme olayı yok benim için. Ben aldığım keyfe kendime kattığım artılara bakıyorum.

Özlem: Ama şuna da bakmak lazım her kaybedişte bir şey öğreniyorsunuz hayatta da böyle değil mi zaten?

Peki Bursa’da nerelerdesiniz şu anda? Sadece Capella mı?

Ayşe: Capella ile başladık devam ediyoruz hala her Cuma. Ama bunun dışında Özlüce’de Login Cafe var. Orada da toplanıyoruz. Salı günleri oradayız.  Öğrencilerimizin adreslerine durumlarına uygun programlar yapmaya çalışıyoruz. Amacımız katı ve kesin mekân ve saatlerle heves kaçırmak değil insan kazanmak çünkü. Katılımcılarımız çok değerli bizim için. Altınşehir’de de bir grubumuz var orada mekân arayışındayız hâlâ.

Mudanya’da da azimli ve sistemli bir grup var. Özlem Öğretmen sayesinde okulda öğrencileri ile yaptığı programlar aktiviteler var. Ayrıca toplanma yeri olan Cafe Shot’un sahibi aynı zamanda Go oyuncusu olan Başar beyin destekleri ile orada çok ciddi gelişmeler oldu.

 

Başar Bey; Cafe mi Go’yu getirdi yoksa Go’mu Cafe’ye sizinle birlikte geldi?

Başar:  Ben iki sene önce başladım. Go’yu bilmiyordum tanımıyordum ama bir anda ilgi duydum çok da çabuk öğrendim sevdim. Cafe yoktu o zaman.10Ay önce açtık. E açtıktan sonra da Mudanya’lı Go’cuların mekân aramasına gerek kalmamalıydı öyle de oldu.

Öğretmenim, gördüğüm kadarıyla çocuklar gayet keyif alıyor oynarlarken. Nasıl alıştılar nasıl ikna ettiniz onları?

Özlem:  Alıyorlar. Çok sevdiler. Okulda seçmeli ders olarak veriyoruz Go’yu. Benim bile ummadığım bir ilgi oldu. Son derece memnun edici. Çünkü bu oyunun özellikle çocuklara çok faydası var. Her şeyden önce bu bir disiplin meselesi daha araştırmacı oluyor analiz yeteneğini güçlendiriyor. Ki bir çocuğun bu tür aktivitelere ihtiyacı var. Alan kavramını alan almaya yönelik bir oyun olduğunu öğretmeye başlatarak ufak ufak kuralları benimseterek adım adım ilerleterek başladık. Ayrıca çocukların Go yu sevmesinde en büyük etkenlerden biri deinternet üzerinden izlenebilinen “Hikaru No Go” adında Japon anime manga'dır.

Seviyeler ne durumda peki? Daha doğrusu bu oyunda seviyeler nasıl belirleniyor önce onu sorayım.

Ayşe:Kyu’lar ve Dan’lar var.  Japonlar, Çinliler bu felsefeyi yaratanlar temelde altına şunu koymuşlar siz hiçbir şey bilmiyorsanız eğer 30 Kyu’sunuz. Siz öğrendikçe bu seviye düşer çünkü cehaletiniz azalır ve ilerlersiniz diyor 1 Kyu’ya  kadar iniyorsunuz amatör seviyenin en yüksek derecesine ulaştıktan sonra. Bu kez çıkmaya başlıyorsunuz. Çünkü felsefesine göre artık bilgi olgunluğuna eriştiğiniz anlamına geliyor bu. Şimdi yükselme zamanınız başlıyor.

Japonlar ve Çinliler?

Ayşe: Tabi. Çinin Gosu sonradan Japonların Gosu olmuş. Japonlar işgal ettikten sonra Go’yu da almışlar. İşgal sebebiyle Goyu da almışlar ama kuralları çok uzun çok karışık gelmiş.Onlarda klasik Japon sanatını uygulamışlar Goya ama kurallar basitleşince kurgular artmış ve niyetleri dışında çok daha karmaşık hale gelmiş Go. Eski Çin'de oynanan oyunlar daha uzun sürüyormuş. Oyunlar günlerce sürebiliyormuş ama kurallar kısalınca sureler de kısalmış.

Şu anda Bursa’da kaç kişi var Go oynayan? Bursa Go kaç kişi?

Ayşe: Bursada Go oynayanlar evlerinde ve sanal anlamda oynayanlar toplam 30-35 kişi civarında. Etkinliklere gelenler aktivitelere katılanlar aktif faaliyet gösteren 12-15 kişi var. Ama turnuvalarda değişiyor sayı.

Sanırım BURGO tanımı da var size ait?

BurGo evet. Bursa Go Oyuncuları, Goizm ve Goist var İzmir ve İstanbul takımları tabi onların isimleri daha havalı. Turnuvalarda kısaltmalar gerekiyor skor yazmak için o yüzden bu şekilde isimlendirmeler var.

Go’nun ne olduğunu nasıl olduğunu okuyarak değil de yaşayarak öğrenmek Go’yu hayatına almak için ne yapmalı Bursa’daki Go niyetlileri? Nasıl ulaşılabilir size?

Ayşe: İnternet sitemizden Bursa Go Oyuncularına ulaşmaları mümkün. bursaGo.com sitemizden ulaşabilirler. Fatih Söylemez var aktif olarak site ile ilgileniyor siteüzerinden gelen talepleri hemen yanıtlıyor ve bize ulaştırıyor. Öğrenci, katılımcı adaylarının adreslerine bölgelerine göre aramızda dağıtımları yapılıyor. Her hafta Cuma akşamları buradayız. Cafe Capellada toplanıyoruz gelebilirler. Her zaman kapımız açık yeni üyelere. Siteden ulaşabilirler.

Go Cafe bile diyebileceğimiz kadar sahiplenmiş bu oyunu Cafe Capella değil mi? Ben de bu cafe aracılığı ile duydum mesela bu oyunu.

Hem de nasıl. Sizin gibi olan insanlar var. Çünkü çok eski zamanlardan 2004 yılından beri bizi sahiplendiler. Yer sıkıntısında yanımızda oldular üst katı açtılar bize. Malzeme, takım sıkıntısında bile destek oldular. Rahmetli Ali Hadi Gözütok hem bir Go oyuncusuydu hem de bu oyunu Bursada’ki diğer oyuncuların destekçisiydi. Hatta biz turnuvalarımızda orta seviye en fazla gelişme gösteren genç oyuncuya Savaşçı Ruh ödülü verilir bu yıldan itibaren ALİ HADİ GÖZÜTOK ödülleri olarak vermeyi düşünüyoruz. Planlıyoruz daha doğrusu.

 

 

Bu yıl ne zaman olacak tarih belli mi?

Özlem: Belli oldu evet. 26-27 Ekim de yapılacak bu yıl.

Gelecek için neler düşünüyor Bursa Go ekibi? Planlar var mı?

Egemen: Aslına bakarsanız Bursa’da şu anda Go adına yapılacak en iyi şey istikrarlı devam etmek bu noktaya gelene kadar çok emek harcandı bu istikrarlı buluşmalar devam ederse eski heyecan ve enerji fazlasıyla geri alınacaktır zaten. Entelektüel elit insanların bir arada olduğu samimi ve sıcak bir ortam oluştu bursa Go adına. Bu buluşmalar sürdükçe zaten buraya gelen insanlar çok iyi işler çıkaracaktır.

Bursa Go adına eksik mi peki yapılanlar, bugüne dek yapılmış olanlar?

Egemen: Bursa için ise durum lokomotif insanlara bağlı. Bu organizasyon ve gruplaşmalar ilerlemeli. Bunu sıkıntısını Türkiye genelinde yaşıyoruz zaten. O hadi diyenler de azalma olunca sıkıntı oluyor. İlgi gösteren bir sürü kişi var belki ama bu enerjiyi görmedikleri için o hani bir deneydeki gibi. Çarşafın ortasına atılan büyük taş yok ortada o atılsa çarşafın kenarındaki küçük taşlar da bir araya toplanacak.

Ayşe: Yeni nesilden ilkokul değil ama lise okuyan nesilden pek umutlu değilim ben. Gençlerin ilgileri çok dağınık. Mesela satrancın bir keyfi vardı biz ailemizde satranç oynayan birileri muhakkak vardı ve bu yüzden aldık o keyfi. Tattık. Ailelerde bu tarz etkinlikler vardı şimdi tv izleyen dizileri takip eden ilkokul çocukları var bu kültürün içinde yaşıyorlar. Bilgisayar oyunları son teknolojiler 3 boyutlar 13 boyutlar derken kitap okumayı bile unutan bir nesil oluştu.  Biz yılbaşlarında tombala oynayan mum ışığında hikayeler anlatan elindeki ufacık bir şeyi değerlendirmeyi bilen isim şehir oynamış olan bir nesiliz biz paylaşımlara açığız. Ama şimdiki nesil öyle değil. Aradaki kayıp nesilden destek göremiyoruz ilgileri farklı çünkü düşünmeyi tercih etmiyorlar biz bunu erdem olarak görüyoruz. Hap bilgiler alıyorlar Google var her şeyde var. Yanlış mı doğru mu diye sorgulamıyorlar bile bilgiyi.

Zeynep: Yendik yenildik olarak bakıyorlar sadece oyuna. Tüketiyorlar o yüzden. Keyfine varamıyorlar.

Özlem: Bu durumda velilerin desteği de gerekiyor tabi. Akşam toplanabiliyoruz çalışan insanlarız hepimiz velinin getirmesi götürmesi gerekiyor eh anne babalar zaten yorgunlar işten eve dönüyorlar. Bu etkinliğin bu oyunun çocuğuna olacak faydasını faydalarını biliyorsa gözlemleyebildiyse bu oyunu oynadıktan sonra çocukta olan pozitif değişimleri fark edebildiyse buna gerek duyar. Destekler.

Bir tahta üzerinde 181 siyah 180 beyaz taşla oynanan bir oyun internet üzerinden ne kadar zevk verebilir ki? Bu tarz oyunların gerçi Gonun bir benzeri yok olamaz ama bilgisayar başında oynanması yeterince tatmin edici mi sizce? Banim pek tercihim olmazdı.

Ayşe: Tabi ki toplanıp paylaşarak canlı canlı karşındakiyle paylaşarak oynamak çok daha ayrı bir zevk ama internetin hayatımıza getirdiği kolaylık bu. Bütün dünyadaki Go oyuncuları iletişim kurabiliyor bu sayede. Yoksa tabi bir araya gelip oynamak daha tercih edilesi.

Ve Mete Bey, ilk satranç hakemlerinden birisiniz peki Satrançtan önce Go’yu öğrenmiş olsaydınız durum aynı mı olurdu?

Mete: Bu mümkün değildi çünkü Go oyunu Türkiye’ye 1987 de geldi biz ilk defa satranca başlarken Go’yu bilen yoktu bu ülkede. Ve evet dediğiniz gibi bu iki oyun arasında

Türkiyenin ilklerin içinde satranç oyunculugundan hakemliğine geçen satranç hakemi.

İki oyun arasında hep bir çekişme var. Oyuncular arasında da var ama sebebini ben çözemedim.

Egemen: O tartışmayı yapan kişilerin egoları ile ilgili olabilir. Kimse benim yoğurdum ekşi demez. Satranç da çok güzel bir oyun ama yapı olarak farklı Gocular satrancı yıkıcı bulur. Karşı tarafta oluşum yapmasın bir savaşı kazanmaya yönelik ataklar yaparsın Goda paylaşım var tahtada sıfırdan bir oluşum var. Daha felsefik bir yanı var o yüzden. Zende budizm’de uzak doğu felsefesinde yeri vardır. Satranççılar da bu duruma tepki veriyor olabilir biraz. 

 

 

Çocuklar siz ne durumdasınız bitti mi oyun? Siz nasıl tanıştınız Go ile? Neler değiştirdi Go sizde?

Emin: Bize Özlem Öğretmenimiz öğretti bu oyunu. Seçmeli ders yaptı okulda. İlgimi çekti güzel bir oyun diye düşündüm sonra oynadım güzel bir oyun olduğunu gördüm. Sadece okulda değil internette de oynuyorum. KGS sitesinde.

Emircan: İlk zekâ oyunları dersimiz vardı orada satranç ve Go seçenekleri vardı. Ben daha önce birkaç yıl satranç oynamıştım değişik olsun istedim. Goyu seçtim ama sonra çok sevdim.Bu yılın başında başladık daha yeniyiz ama sonuna kadar gitmek istiyorum ben hep oynayacağım bu oyunu.

Mehmet: Bizim okulda Mudanya 12 Eylül orta okulunda seçmeli ders olarak önce satrancı seçtim oynadım ama arkadaşlarım da Go oynuyordu ben de merak ettim Özlem Öğretmenin de destekleri ile kısa sürede sevdim oyunu. Kendim seçtim zevk alıyorum ve bütün yaşıtlarıma da tavsiye ediyorum.

Mete: Ferhan hanım bir soru da ben sorayım size izniniz olursa? Bizimle tanıştıktan bu güzel sohbeti yaptıktan sonra siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Öğrenmeye oynamaya niyet ettiniz mi yoksa bir an önce kaçıp gitmeyi mi düşünüyorsunuz?

Bir “burnumuzun dibinde neler oluyor da haberimiz yok” temalı röportaj daha burada son bulmuş oldu. Bilen biliyor elbet ama Bursa’da Go oynayan elit kesime dâhil misiniz? Ya da olmak ister misiniz? Bu ayrıcalığı yaşamak herkesin hakkı diye düşünerek çıkmıştım bu kez yola. Ve o taşların büyüsü oyun tahtasının gizemiyle ben de kaptırdım kendimi bu oyunun felsefesine…

Eğer siz de felsefe, huzur, heyecan, samimiyet, keyif ve kalitenin peşinde olanlardansanız hepsini ya da birini bile arıyor olsanız bilin ki, aralarında olmanız gereken insanlar Go oynuyorlar…

 

Bursa Go Oyuncuları;

Egemen Akgül

Ayşe Deni Artuner

ÖzlemBayrak

Mete Savacı

Şenol Güneş

Başar Yegül

Zeynep Akarsular

 

Genç Go'cular;

Emin Üstünköse

Emircan Karaca

Mehmet Yiğit Budak

 

www.womentr.com

www.ferhanpetek.com

 
Toplam blog
: 56
: 358
Kayıt tarihi
: 18.06.12
 
 

Köşem Sultan Ferhan PETEK kimdir ki ? Yaşı olmayan kadın. Kendi yaşar, kendi yazar, kend..