Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '19

 
Kategori
Öykü
 

Göbeklitepe 10

Akaptu aklına ilk gelene inanıyordu. Şu an tüm dairelerin kapanmasının getireceği bilgisizlik ziyandan başka bir şey değildi. Çünkü bilgisizlik ortadan kalkan dairelerle geliyordu. Onların aklı böyle çalışıyordu ve bilgi denen gücü görüntüden ve görüntüyü yaşamaktan alıyorlardı.

Akaptu Orupta’nın yanına geldi konuştu. “Geriye Neridya Kunna ve Kanpe Dikmus dairelerini bıraksak akıllıca olur. Bir bildiğimizin olması için bu gerekli. Uğursuzluğu öldürüyoruz, ona biraz acı çektirelim.”

Orupta “Bilgilice bir davranış. Can çekilen uğursuzluğun keyfini çıkarmak gücümüze güç katacak. Avcılara söyle işi bıraksın. Akşam bu konuda Kanpa Dikmus dairesinin içinde bunu konuşalım.”

Akaptu  Orupta’nın yanından ayrıldı. Avcılar işini bıraktı. Kimi toprak yığını olmuş dairelerinin yanında çömelerek oturdu, kimi çadırlarına gitti. Orupta’nın yanına gelenler de oldu.

Orupta “Biz uğursuzluğu hak etmiyoruz. Belki başladığımız işi bitirmemekle uğursuzluğa kafa tutuyoruz. Düşünün tilkiler bile uzun süre aynı yuvada kalmaz. Tilkiler bizim için kutsal. Onları postları ile üzerimize giydiğimiz için bize akan kurnazlık, işi yarım bırakmak oldu. Düşünün bir, ayı postu giyseydik kışları ayılar uyuduğu için bize akan boşvermezlik ile uzun süre uğursuzluk yaşayacaktık. Yediğinize, içtiğinize ve giydiğinize dikkat edin. Pis şeylerden uzak durun. Neye bulaşırsanız ona dönüşürsünüz.”

Avcılar sevinç çığlıkları attı. “Orupta tamma yaka. Kummu uhel.” Dedi. Bu “Orupta bizi serinlettin. Seninle dinlendik.” Demekti. Avcılar Orupta birlikte hemen ileride ki ırmağa doğru yürüdüler. Oraya vardıklarında ırmağa girdiler.

Orupta ırmağın akışı ile biraz ilerleyip yüzdü. Avcılarda aynısını yaptı. Birkaç avcı karşı kıyıya geçti. Kıyıda ki incir ağacından incir yemeye başladılar.

Orupta yanında ki avcılara “Aç mısınız, incir bizi daha çok rahatlatır. Zaten tahıl ve et yemekten bıktık. Gelin karşıya geçelim..” dedi.

Irmağa atladı. Avcılarda peş peşe girdiler. Karşıya geçtiklerinde ses duydular. Bir hayvan sesi, avcılar kulak kesildi. Avcılardan biri “Karşı kıyıya bakın aslan grubu geliyor.” Dedi.

Orupta “Karşıya geçemezler, ırmaktan içmek için gelmişlerdir. Eğer keyif yaparlarsa onlardan uzak bir kıyıya yürümemiz gerekecek. Bekleyelim görelim. Bizi görüp geçmeleri için sessiz duralım.”

Aslan grubu karşı kıyıda ki avcılara baktı uzun süre. Biri ırmağın kenarına yaklaştı. Irmaktan içmeye başladı. Diğer aslanlar da aynı şeyi yaptı. Gitmedi aslan grubu, otların üzerine yayılarak dinlenmeye çekildiler. Orupta’nın işareti ile bulundukları yerden uzaklaşmaya başladılar. Ama aslanlardan biri ayağa kalktı, avcılara bakarak onların hizasında takibe başladı. Diğer aslanlar da kalktılar, ilk aslanın peşine takıldılar.

Orupta “Hayvanlar biz avcılar kadar kurnaz değil, gelin geriye dönelim, bakalım ne yapacaklar.” Dediklerini yaptılar. Aslanlar durdu, avcılara baktı. Ani bir kararla karşı kıyıdan yine avcıları takibe başladılar.

Avcılar bu sefer koşmaya başladı.Aslanlar buna kayıtsız kaldı, takibi bıraktılar. Avcılar o kadar uzağa gitmişti ki hemen ırmağa girdiler. Karşı kıyıya geçtiler. Oradan koşarak uzaklaştılar.

Bölgelerine geldiklerinde bazı dişi avcıları merak sardı. Avcılar koşarak gelmişti çünkü.

Orupta “Sormayın bize bir şey. Aç aslanlarla karşılaştık. Tok olsalardı bizi zora sokmazlardı. Aslan grubu kokumuzu takip edecektir. Bu yüzden çadırlarda değil ağaçlarda uyuyacağız. Birkaç nöbetçi bırakacağız aşağıda. Aslanlar gelirse onları öldürmeden bırakmayacağız. Onlar vahşiyse bizler de acımasızız. Haydi dağılın, her an gelebilirler.”

Klan birden işi gücü bırakıp çadırlarındaki değerli eşyaları ve yiyecekleri en yakın ağaçlara taşımaya başladı. Dişi avcılar telaş içindeydi. Erkek avcılar bu telaşı galiye almıyordu. Ellerinde av aletleri ile hazırda bekleyip ağaçlara çıkmadılar. Orupta’nın emri vardı. Aslanlara acımasız olacaklardı. Dişilerin bir telaşı da buydu. Aslanlarla mücadelede yara almalarından korkuyorlardı.

Tehlike birden ortaya çıktı. Aslanlar ileriden sökün etti.İnsanları kıpırdamaz şekilde gördüklerinde yürümeyi bırakıp hızla onların üzerine gelmeye başladı. Dokuz aslan saydılar. Orupta elinde taş balyoz olanları öne çıkardı. Mızraklılara saldırı anında aslanların arkalarına geçmelerini ve mızraklarını batırmalarını söyledi. İlk kapışmada iki aslan yere serildi. Cesareti kırılmıştı aslanların. Geri çekilirlerken avcılar aslanların üzerine doğru koştu.

Hepsinin öldürülmeleri gerekiyordu. Orupta birden durdu. “Fazla ilerlemeyelim Onların bir plan yaptıklarını zannediyorum. Hızla geriye koşacağız. Eğer bizi takip ederlerse o zaman düşünürüz.” Avcılar geri dönüp koşmaya başladı.Arada bir arkalarına bakıyorlardı. Aslanlarla mesafeleri açılınca koşmayı bıraktılar. Bölgelerine gelince iki ölü aslanın üzerinde akbabaların yığıldığını gördüler. Onlara aldırmadan bölgelerine girdiler.

Aslanlar artık gelemezdi. Ağaçlardan çoğu dişi indi erkek avcıların yanına geldi. Bir kaç dişi inmeyi reddetti. Çünkü can tatlıydı.

Orupta “Bize hemen yiyecek bir şeyler getirin. Ne olur olmaz aramızda aç olanlar var. Hemen şimdi aç olanlar gelsin bir şeyler yesin. Aç vaziyette basılırsak savaşacak gücümüz olmaz.” Dedi.

Dişiler yanlarında ki her çeşit yiyecekten getirip yere koydular. Onları yerken seyretmeleri dişilerin hoşuna gitti. Acele yiyorlardı ama yiyecekleri üzerilerine bulaştırıyorlardı. Bir grup dişi şarkı söylemeye başladı. Hem dişilerin hem avcıların neşesi yerine geldi. Avcılar öyle açtı ki yere konan tüm yiyecekleri yalayıp yuttular.

Geceydi, ne salan geldi ne başka yırtıcılar. Orupta ve dişisi Metarga’yı uyku tutmamıştı. Konuşuyorlardı, oğulları Carasus onları dinliyordu.

Orupta “Sen hiçbir zaman üzerine koku sürmeden duramaz mısın. Üzerin gül kokuyor. Senin gerçek kokunu alamıyorum. Ama olsun, dişilerin bu son modaya uyması iyi bir şey. Bu sizleri bir arada tutuyor, sizin eğlenceniz oluyor.”

Oğlu Carasus’a baktı. “Oğlum sen ne zaman bir dişiye sahip olacaksın. Dişi sahibi olmak iyidir. Aklımda sana bir kız var. Akaptu’nun kızı Zamno. Beğeniyor musun onu?”

Carasus utandı. “Ne be bizde tip mi var. Zamno bana bakmaz bile. Kavga edersem hemen babasına kaçar. Ben ne yapayım kaçan kızı.”

Orupta “Oğlum sen daha gençsin. Şimdiden kulağına katayım.İlk yıllarda attığın adım sana ileride büyük başarılar getirir. Arkadaşlarınla ava çıktığında arada bir Zamno’yu da yanında götür. Hiç korkma, babası ile konuştuk biz.”

Carasus utangaç “Ya beni öperse, ben mi kaçacağım o mu kaçacak. Böyle şeyler olunca bütün dünya durur her şey tersine döner. Dedim ya ben de tip yok. Zamno filan öpmez beni.”

Orupta “Hadi hadi şimdiden başlamışsın.” Dedi. Yönünü çevirip uykuya daldı. Carasus babası ile konuşmaktan büyük bir zevk almıştı. Gece yarılarına kadar Zamno’yu düşündü durdu. Keklik gibi sekiyordu Zamno. Sesi bülbül gibiydi. Kokusu güllerden geliyordu. Yarın ilk iş arkadaşları ile ava çıkacak, yanına Zamno’yu da alacaktı.

Birden “Daha dün çıktık ava, bir hayli de kuş avladık. Bana bu heyecan nereden demezler mi. Zamno’ya aşık olduğumu sezmezler mi. Rezil olurum en iyisinden. Sabredersem en kısa zamanda onu ava götürebilirim. Sadece dişini biraz sık.” Diye düşünüyordu.

Zamno’yu da uyku tutmamıştı. İçinde tatlı bir sıkıntı vardı. Hiç böyle bir şeyi şimdiye kadar yaşamamıştı. Zihninde Carasus vardı. Nereden gelmişti aklına. Sıkıntısı hat safhaya çıkınca sessizce yerinden doğruldu, anne ve babasını içeride bırakıp dışarıya çıktı. O da ne. Carasus da dışarıdaydı. Utandı. İçeriye girse miydi. Bir müddet çadırın yanında dolaştı durdu. Carasus’un “Zomno.” Diye seslendiğini duydu. Zamno “Geri zekalı.” Diyerek hızla çadırına girdi. Carasus bunu duydu, ümitsiz bir vaziyette çadırına o da girdi.

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..