Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '19

 
Kategori
Öykü
 

Göbeklitepe 9

Orupta kendini dinleyen Danes ve Arkeot’a baktı bir süre. “Size bilginin şiddetini göstereceğim ama sabahı beklemeniz gerekli. Az önce yaptığımız ayinde mızrak diye içimizden söylendik durduk. Biraz sonra uyuyacağınız da mızrak kelimesini içinizden bin kez söyleyin. İçinizden şunu da söyleyin. ‘Mızrağım batmadık avcı bırakmasın.’ Buna biz de dahiliz. Biz söz ile parçalanıyoruz. Gerçek parçalanan biz değil söz oluyor. Çünkü bilgiye aşikarız. Söylediğimiz bize zarar vermez. Ama uyandığınızda öyle bir şeyle karşılaşacaksınız ki.” Dedi ekledi. “Şimdilik bilginin şiddeti yeter.”

Üç avcı da bölgelerine çadırlarına doğru yürüdüler.

Metarga o an gözlerini açtı. Heybetli ve gizemli Orupta’yı süzdü. “Hiç gelmeyeceksin sandım. Sen yine bir şeyler peşindesin. Söyle bakalım benim bilmediğim nedir?”

Orupta “Arkeot ve Danes var. Onlarla konuşuyordum. Gerisi malum biz avcıların bileceği şeylerden. Sana ipucu vereyim, bilginin şiddeti.”

Metarga eşinin açıklamasını istemedi. Anlamayacağını zannedip onu zora sokmak istemedi. Ama Orupta konuştu. “İyi mi yaptım, zannedersem değil. Bazı kadim sırları ağzımdan kaçırdım. Gerçi bilgide ki şiddet açığa çıktıkça zayıflar. Sabah ne olacağını göreceğiz. Şayet Arkeot veya Danes ikisinden bir söylediklerimi yaparsa sabah bir işaretle karşılaşacağız. Onlara bin kez mızrak söyleyin dedim.”

Metarga “Sen lidersin ama bu seni doyurmuyor. Daha çok lider olmak istiyorsun. Bu nereye kadar gidecek?”

Orupta “Her şeyi akışına bıraktım. Buraya bir sürü kutsal daire yaptık. Ama heyecan yaşamak için bu yeterli değil. Zannedersem ben kutsal daireleri toprağın altına gömmek istiyorum. İçimden bir ses böyle yap diyor.”

Metarga “Siz güneşten, aydan ve yıldızlardan yüce olanı yaptınız. İçimize ışık verici olan o kutsal alanlardır. Işığımızı mı söndürmek istiyorsunuz?”

Orupta “Öyle değil inşaat biteli beri klanımda bir uğursuzluk var. Tanrımız Tamumbu ve diğer tanrılar öfkeli gibi. Hiç birimizin keyfi yerinde değil. Sanki inşa alanı her şeyimizi esir almış gibi.”

Metarga “Haklısın biraz, benim de eski neşem yok. Kutsal daireler yaptık ama ne işimize yarar bunu bilmiyoruz. Öncesinden görülmemiş bir şey bu.”

Orupta “Her şey kahin Akaptu ile bir tilki avındayken başladı. Kovaladığımız tilki mağaraya sığındı. Arkasından mağaraya girince tilkiyi bulamadık. Üstelik tilkinin kaçacağı bir yer yoktu. Mağaranın içinde biraz dinlendik. Bir süre sonra kulağımıza inceden kalına bir avcı inlemesi duyduk. Tabi bu normal dışı bir şey. Dikkatimizi o sese verdik. Ses tekrar çıkacak diye uzun süre bekledik durduk. Güneşte batmıştı. Geceyi mağarada geçirmeye karar verdik. Akaptu bana ‘duyduğumuz ses gerçekti ama burada bizden başka kimse olmadığı için mantıksız, demem o ki gizemli inilti bizi kendine esir etti.’ Dedi. Ben de ‘neden biz de klanımızı esrarengiz şeylere kavuşturmuyoruz, bir fikrim var.’ Dedim. ‘Taşlardan alanlar inşa edelim, inşamız görenlerin ilgisini çeker, anlamlar yükler ve tapınırlar. Tıpkı bizim iniltiyi uzun süre beklediğimiz gibi’ dedim. Akaptu ‘doruları konuştun, tabiatta bir gizem de biz olalım, yabanilerden üstün olduğumuzu göstermiş ve onların da akıllarını karıştırmış oluruz, bu neyimize yarar dersen biz avcılar her zaman enteresan şeylerden hoşlanırız derim,’ dedi. Tabi ki dışarıdaki inşaatı zorlansakta iki yaz mevsiminde bitirdik. Bitirdik ama şimdi onları toprağın altına gömme isteği ile yanıp tutuşuyoruz. Neden dersen bir gizemi gömüp yerini sadece bizim bilmemiz şiddeti ile bize güç katacak.”

Megarta “Klanın lideri sensin, yüzü aşkın senin sözlerini dinleyecek olan var. Bir önerim var. Biz dişi avcılar tahrip etmeyi pek severiz. Bu siz erkek avcıların oyuncağı olursa tadından yenmez. Bu da biz dişilerin ilk yaratılan dişiden kalma şiddetli bilgisidir.”

Orupta “Siz dişilerin hayat farklarının olması gerekiyor. Şimdiye kadar hep kendimden baktım. Ama hissediyordum. Bir farkınız olması elbet doğal. Ama bana bir daha sırlarından bahsetme. Bu seni benim yanımda değil kendi yanında zayıf düşürür. Zayıflayınca da bir tilki postuna döner sağımızı solumuzu örtersiniz.”

Metarga “Bu sözlerinle örttün bile bizi. Söylediklerimden pişman değilim. Siz avcıların biz dişileri anlamakta zayıflık göstermenize kızgınız hep.”

Orupta “Sen sırrını açtın ben de açayım. Gizli ve feci bir planımız var. Dişisini döven bir avcıyı Kutul Kamar dairesine hapsedeceğiz. Yanılmıyorsam gizemlerin tılsımı ile kurban olacak.”

Metarga şaşkınlıkla elini ağzına şaplattı. “Ne! Biri mi ölecek şimdi. Hem de bizden biri. Nasıl olur bu?” dedi şaşkınlık içinde.

Orupta “Gizemlerin kurbanı gizemlerle olmalı. Gizemde ne kadar kararlı olduğumuz anlaşılmalı.”

O an oğulları seslerden uyanmıştı. “Ne oluyor?” diye söylenince Orupta Metarga’ya sus işareti yapıp yatmasını sağladı.

Arkeot bin kez mızrak dememiş zor geldiği için bundan vazgeçmişti.  Sabah ışığıyla çadırından çıkınca Danes’in çadırına doğru baktı. Kalabalık vardı orada. Ağlama, bağırma, çığlık sesi geliyordu. Hemen oraya doğru hızla yürümeye başladı.

Orupta da oradaydı. Soru üzerine klandan Afeşte isimli avcı Orupta’ya olayı anlatıyordu. “Dişisi sabah uyanınca Danes’i uyandırmak istemiş ama uyandıramamış. Sonra Danes’in öldüğünü anlamış. Çadırın önünde de kırık bir mızrak bulunmuş.” Dedi.

Danes’in ölü vücudu içeriden çıkarıldı. Çadırın yanına taş çöltelerle aceleyle bir çukur kazıldı. Danes’i sorgusuz sualsiz hemen gömdüler.

Orupta Arkeot’a yanına gelmesini işaret etti. Klan bölgesinden uzaklaşınca “Sence Danes dişisini çok dövenlerden miydi?” dedi.

Arkeot “Zannedersem öyle. Bu kutsal alan öyle hızlı çalışıyor ki ne düşünsek hemen oluyor. Yani bizden önce bizden daha acımasız oluyor.”

Orupta “Keşke bazı sırları söylemeyip dillendirmeseydik. Öyle bir şey inşa etmişiz ki güneş ve ay, yıldızlar ve bulutlar öfkelerini gösteriyor. Bu işe bir son vermeliyiz. Klandan ölen bu beşinci kişi. Hemen şimdi klanın avcılarını topla ve Kutul Kamar dairesine gelsinler.”

Arkeot koşarak uzaklaştı. Orupta da Kutul Kamar dairesine doğru yürüdü. Az sonra klanın tüm avcıları geldi.

Orupta “Biz bu alanı inşa ederken hevesliydik. Zannedersem bilinmeyen, kötü ve feci bir gizem ortaya çıkardık. Kimse bunun uğursuzluk getireceğini bilemezdi. Şimdi burası uğursuz burayı terk edelim dersek terk ederiz ama inşa alanı toprak altına alınmadıkça uğursuzluk peşimizi bırakmaz. Çünkü aklımız hep burada kalır. Burayı gören yabaniler bile düşünceleri ile bize uğursuzluk bulaştırır. Burayı iki yaz mevsiminde inşa ettik. Taş yontmak zordur. Yontulan taşı kırmak ondan da zordur. Şunu yapacağız. Durp dinlenmeden bu alanı toprakla gömeceğiz.”

Mesaj öyle etkiliydi ki “Kum kaludan, ubi huldan.” Diye bağırışlar oldu. Bu “Kahrolsun uğursuzluk, uzak dursun.” Demekti.

Orupta “Şimdi bu iş için taştan çöltelerinizi ve deriden torbalarınızı hazır edin. Ve şu an hazır olan işe başlasın.” Deyince Arkeot hemen yandaki çadırına girip taştan çöltesini aldı. Acele ile deri torbasına toprağı doldurdu. Kutul Kamar’a ilk toprağı döktü.

Hevesliydi avcılar. Öğlene kadar çalıştılar. Kutul Kamar dairesi toprak altına girmişti. Orupta’nın emriyle az ileride ki Bek Şelef dairesine geçtiler. Dişiler yiyecek hazırlamıştı. Yüzü aşkın avcı onar gruplar halinde oturdu. Önlerine derilerin üzerine boca edilmiş, haşlanmış ve baharatlı tahıllarını yemeye başladılar.

Orupta Bek Şelef dairesinin yanındaki gruptaydı. “Acele etmeyin. İsteğimize uğursuzluk kaçmasın. Bizi ancak buraları toprağa gömmek kurtarır.” Dedi son lokmasını aldı ayağa kalktı. “Siz yemenize devam edin. Benim başlattığım bir şeyden geri kalmam doğru olmaz. İlk toprakları benim dökmem gerekiyor.” Dedi işe başladı. Orupta ikinci torbasını dökerken avcıların hepsi doymuş ve onun gibi işe koyulmuşlardı.

Geceye doğru yıldızların görülmediği bulutlu bir hava vardı. Ayın ışığı görünüyordu ama bulutlar arasında soluk duruyordu.

Orupta “Nihayet Tum Kera dairesini de kapattık. Daireleri çok çabuk örtüyoruz ama hepsi örtüldükten sonra bile buraya büyük bir tepe görüntüsü de vereceğiz. Hevesiniz kırılmasın, burayı tepeye dönüştürdüğümüz de göbekli olacak. Değilse mükemmellik yine peşimizi bırakmaz.”

İşe paydos verildi. Avcılar yorgun argın çadırlarına doğru dağıldılar.

 

 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..