- Kategori
- Şiir
göç ninnisi
alıntı
Gülleri güllüklerince yaşatmadılar
Saksılar bir dünya değildi elbet
Ve sular deniz…
Çabuk
Diyordu…
Puslu gecenin yıldızları gibi
Bir görünüp bir kaybolan
Tutam tutam sakallarına
Şilepe yol bulaşmış
Sırtını sılaya dönmüş
Yaşlı adam…
Yürümekten topukları aşınmış taze gelinlerin
Sıracalı koynunda
Ağlamalarını
Yumuk avuçlarına saklamış bebeler…
Ve kadınlar…
Heybelerinde,
Mısır unlarının arasına sakladıkları
Umutları
Ve dirençleriyle
Toprağı delip geçen tohum kadar sessiz ve
Onculayın cesurdular…
Dağlar denize dikti..
Dalgaların açtığı sığ yollardan
Derinlere doğru
Kulaç kulaç
Boğuldular…
Patika yollarda tek sıra,
Kimse önüne geçmiyordu
Kimsenin
Onculayın toktular…
Mevsimlerden göç,
Günlerden asaya çizilmiş bir çentik dahaydı…
Üç çentik geçmişti
Hasan susalı…
Meryem in dili küçülmüş
Gözleri sürre alayı
Sadece yaralı bir serçeydi
Rüzgarına kapılmış yolun…
Yok…
Diyordu
Susun…
Uyuyor…
Ninni söylüyordu bildiği dilden
‘’babaskani erzulumiz meğureli ka gondunu
Hasan i gülüçkimi yaaa’’
(baban erzurumda ölüp kaybolalı
Hasan ım gülüm oy…)
Yaradan bıçak çeker gibi
Ayırdılar Hasan ı koynundan
Morarmış avuçlarında ağlaması saklı…
Meryem e ağır geldi
Yoldan da
Yardan da
Evlat acısı…
Hadilemiyordu artık ayaklarını
Sütü kadar kanı da çekilmiş…
Toprağa evlat diye
Basmaya kıyamıyordu…
Beş çentik geçti...
Bir sabah göç daha uyanmadan
Ağaçlar fısıl fısıl
Meryem in ninnisiyle yapraklarını belediler
Kuşların kanatlarında
Dolu bulut
Çisil çisil
Hasan ım gülüm oy…
Meryem…
Heybesinde bir avuç mısır unu
Eksildi eşrefi mahlukattan…
1915'te Hopa dan kalkıp Merzifon'a uzanan gerçek göç hikayesidir. Rahmetli babaannem olayın tanığıdır. Meyem in hüzünlü öyküsünü defalarca anlattırırdık, babaannemin ince sesinden hüzünlenirdik ninnisel ağıda… Meryem in ninnisiyle uyuttum çocularımı ben de… İstedim ki kulaklarında aşina kalsın. Hasan hep yaşasın Meryem in ninnisiyle…Tehcirse tehcir...göç ise göç…yolda kalmış ölüm se höyük höyük… Özür dilenmesini bekliyorum muhataplarından…