Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '19

 
Kategori
Güncel
 

Göçmen Harmanı

Göçmen Sorunumuz

Türkiye’ye doğudan oldukça fazla sayıda göçmen geldiği bir gerçek, diğer bir gerçek de doğuda sömürülen bölgelerde aç ve çaresiz insanların ulaşabildikleri batıdaki en son nokta olması münasebetiyle bir nevi son durak vazifesi yapan ülkemizdeki göçmenler genellikle Müslüman coğrafyalardan ülkemize geliyorlar. Bu da Müslüman coğrafyalarda ciddi bir problem olduğunu kanıtlıyor.

Kimler yok ki şu anda ülkemizde; Afganlar var; Afganların içlerinde Türk olanlar olduğu gibi başka etnik kökenden (Peştun vs) gelen insanlar var. Sonra Türk Cumhuriyetlerinden gelenler var. Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan gibi eski Sovyet, yeni hem Sovyet hem batı tarafından sömürülen devletlerden gelen Türkler var. Suriye’den gelenlerin Türkiye’deki nüfusu ise bugün batıda devlet sıfatı taşıyan birçok ülkenin (Finlandiya, Estonya, Norveç, Slovakya, Lüksemburg gibi ülkeleri geçmiş Macaristan, İsveç gibi ülke nüfusuna yaklaşmış durumda) nüfusunu geçmiş durumda. Bazı büyükşehirlerdeki okullarda öğrencilerin yüzde yetmiş, seksene yakını Suriyelilerden oluşuyor. Bu kişilerin gelecekte geri dönmeleri de zor; çünkü onların boşalttığı ya da boşaltmak zorunda kaldığı yerlere özellikle Amerika ve batı kontrolünde sözde özgürlük savaşçıları DAEŞ’e karşı savaşan Kürt gruplar yerleşmiş durumda. Aslında bir nevi batılı petrol ve doğalgaz şirketleri için çalışan paralı askerler olarak hemen güneyimizde saf tutan Amerika destekli gruplar şimdilik Türklerin bölgeye uzanmalarına mani olurken oradaki pastayı açıkçası kendileri yemek ve söz konusu gruplara da bekçilik yaptırmak istiyor ve daha önceden coğrafyada eğittikleri etki ajanları, gazeteciler, siyasetçiler, sözde sivil toplum örgütleri, sahadaki militanları ile birçok ülkedeki birbirine bağlı gruplarla süreci kontrol altına almış at oynatıyorlar. Bize ise düşen görev yazık ki boşaltılan bölgelerdeki insanları ev sahibi olarak bakmak, okul ve hastane hizmetleri de dâhil bu insanlara hizmet etmek, hizmet vermek düşüyor.

Mülteciler tabiri caizse ellerinde ne var ne yok alınmış, canıyla tehdit edilmiş, kendilerini can havliyle sokağa atmış gelinler gibi ellerinde çeyizlerine de el konulmuş bu insanlardan tecavüze uğrayanlar,   yok olmaktan kurtulanlar ya da bizim de henüz bilmediğimiz nedenlerle gelenler, ülkemize kadar gelebilmişler.

Söz konusu insanlardan durumu ve eğitim donanımı yeterli olanların seçilip alındığını, yetersiz olanlarınsa tekrar ülkemize gönderildiğini biliyoruz.  Hatta bu konuda anlaşmalar yapılıp para vaadinde bulunan başta Almanya’nın söz konusu taahhütlerini ne derece yerine getirdiği konusu da ara sıra medyada devlet büyüklerimizin dile getirdiği kadar malumumuz. Elbette çeyizi ile kapı dışarı edilen ve çeyizine el koyan sırtlanlar kümesi, demokrasi havarisi, medeniyet denilen tek dişi binlerce dişe dönüşmüş azgın canavara karşı yapabileceklerimizin sınırlı olması nedeniyle; hele de gerçekte dost kim düşman kim anlayamadığımız şöyle zamanlarda, su bulandırıldıkça bulandırılıyor, adeta zifiri karanlıkta yol almaya çalışan hem kör, hem sağır, hem de topal biraz da akıldan noksanmışız hissine kapılmamak elde değil. Bu durumu açıklığa kavuşturmak ve en azından olayı basitleştirerek bir formül, yol haritası gerekliliğini bilen uyanıklar milletin önüne binlerce sahte yol haritası gidilecek yollara da mayın döşemeyi akıl etmediklerini düşünmek fazlasıyla iyimserlik olacağından açıkçası durum sürekli olarak istenmeyen durumlara evriliyor gibi görünüyor. Bu evrimde birçok kişinin parmağı ve hizmeti olduğunu anlamak mümkün. Çünkü bu dünyanın düzeni bu şekilde çalışıyor ve insan var oldu olalı pek de değişmediği açıkça görülebiliyor. Dahası belki de dünya denilen şu yerde medeniyet dediğimiz hemen ne varsa tamamı belki de bu hırslar nedeniyle meydana gelmiş olması olasıdır. Öyle ki Sümerlerde dahi rahiplerin öncelikle vergi, denetim, halktan toplanacak vergileri kaydetmek amacıyla yazılan yazı nasıl ki medeniyette aşama ise; insanların diğerlerini yok etmek, alt etmek ve sonrasında varlıklarına sahip olmak amacıyla yapılan buluşlar değil ortaçağda günümüzde bile en önemli buluşlar olma özelliğini asla yitirmemişler, günümüzde de son sözü askeri güçler söylüyor. Gerekirse rakibini yok ediyor. Demokrasi, insan hakları, hukuk martavallarına rağmen dünya medeniyeti vahşi bir ormanda uygulanan “Orman Kanun’undan” daha sefil ve acımasız bir şekilde devam ediyor. Elbette biz bunu tam anlayamasak da babasının gözlerinin önünde kafası kesilen çocuklar ülkesi olduğunu anlayamayabiliriz lakin durum ülkemizde böyle savaş mağduru binlerce insanın sığındığı ülke olduğu gerçeğini değiştirmez. Mültecilik başlı başına bir yıkımken, yıkımla birlikte yaşanan şeylerin niteliği, açılan yaraların niteliğini görmek ve iyileştirmek toplum olarak bu ülkenin kamu görevlilerine, insanlarına düşüyor. Kendi sorununu çözmekte zorlanan yapay Alevi-Sünni, Kürt-Türk, kentli-şehirli gibi sorunlarla birlikte işsizlik sorunu ile uğraşan ülkemizde hiç de yapay olmayan gerçek bir sorun olan bizler, Mülteci Sorunu ile karşı karşıyayız. Hem sadece Suriyeliler değil, tüm doğu coğrafyasından Müslüman halklar hatta Gürcü ve Ermenilerin dahi ülkemizde ciddi bir paylaşım mücadelesi içerisinde olduğunu görmemek ileride daha büyük sorunlar oluşmasına neden olabilir.

Gerçek ise demokrasi havarisi batı,  Rusya, Çin tarafından sıkıştırılan tüm bu halklar ya yok olacaklar ya da bu üç gücün birbirini yok etmesini Allah’tan dileyeceğiz. Çünkü en nihayetinde paylaşım bu üç güç arasında ve birbirlerine yalandan havlamalarına rağmen onların birbirlerini ısırma gibi bir niyetleri olmadığı anlaşılıyor.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..