Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Göçmen İşçiler Türkiye'den Ayrılıyor

Göçmen İşçiler Türkiye'den Ayrılıyor
 

Yıllarca Türkiye’ye Türkiye’den bakanlar bir ihtişam gördüler. Göçmenlerin nispeten daha pis işlerde mecburen çalışması neticesinde askerlik, bekçilik, güvenlik görevlisi veya polis olmak gibi meslekleri mecburen tercih eden Türkler artık üretimden de çıkıp daha ziyade güvenlik ve hizmet sektörünün çeşitli kollarında faaliyet gösteriler, üretimi unuttular. Kendi mantıkları çerçevesinde gayet haklı olan insanlar, sanayideki asgari ücret üstü ve yaşam mücadelesinin yerine nispeten daha az yorucu, temiz olduklarını düşündükleri meslekleri seçmekle üretimin bir sonraki aşaması olan çıraklıktan ustalığa ürün geliştirme aşamasını yabancı işçilere devrettiler.

Şu anda Türkiye’de birçok sektörde; Ankara’da dahi;
*Suriyeliler
*Kuzey Iraktan gelen Türkler
*Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinden gelenler,
*Afganistan’dan gelenler
*Ermenistan’dan gelenler
*Gürcistan’dan gelenler
*Afrika’dan gelenler diye kabaca belli başlı grupları oluşturuyorlar.

Ekonomideki olumlu algılanan durumlarda bu işgücü ve önemi pek fark edilmedi ama önümüzdeki süreçte Türk Lirasının zayıflaması ile bu işçiler de yavaş yavaş ülkelerine dönecekler hatta dönmeye başladılar bile.

Özbekistan’dan gelen bir Türk’le konuştum. “Türkiye’de bin beş yüz lira ile iki bin lira arası para kazanırken maaşım dolar 3 Lira iken yaklaşık beş yüz dolara denk geliyordu, yarısını biriktirsem iki yüz elli dolar biriktirebiliyordum, ülkemdeki ortalama yüz dolarlık maaşlara göre iyiydi, şimdi ise bizler için Türkiye’de kalmanın bir anlamı kalmadı”diyor.

Bazıları bu durumu olumlu olarak algılayabilir, Türkler on beş yıldan beri üretimden çıktılar ve şu anda ara eleman ihtiyacı gerçek üretici o kadar az durumda ki, sanayi sitelerinde çırak sayısından veya çırak, stajyer sayısından fazla mühendis varsa otomatikman bundan sonra ya çıraklık görevini mühendisler yapacak ya da gerçekten büyük sorunlar yaşanacak.

Ülkede ekonomik kriz çığırtkanlığı yapanlara inat dolar milyarderi sayısı hızla artmış. Yani ülkemizde bundan yıllar önce üç dört dolar milyarderi varken şimdi sadece İstanbul’da yirmi sekiz tane varmış.  Zenginimiz bu denli büyük artış göstermişken ülkede kriz çığırtkanlığı yapmanın âlemi yok.

Asıl tehlike ise üretimden çıkan yabancılar sorunu Türkiye’de sorun yaratacak gibi görünüyor…

Buna örnek; Karadeniz’in bir şehrinden Perşembe yaylasında, Rumlar Yunanistan’a gönderilirken Türk’ün biri ağlıyor, diğer Türk ise; arkadaşına “yahu sen ne diye ağlıyorsun, bak tarlaları bize kaldı, hayvanları bize kaldı” derken, diğeri; “yahu ben ona ağlamıyorum” diyor. Öbürü soruyor tekrar “ya neye ağlıyorsun?” Ağlayan Türk ise “biz yıllarca o cepheden öbür cepheye savaştık, zanaat edinemedik, şimdi onlar gidince bizim hayvanlarımızı kim nallayacak, evlerimizi kim yapacak, sabanımızın demirini kim yapacak, eşeğimize semeri kim yapacak ben ona ağlıyorum’”

Erzurumlunun birisi ekini biçtirecek tırpancı bulamıyor, yevmiye yüz lira, herkes işini bulmuş ama adamın ekin biçecek bir yakını yok, düşünüp taşınıyor ama nafile, tırpancıların kendini beğenmiş tavırları da cabası. Diyor ki “bana ekin biçmeye gelecek tırpancılara günlük iki yüz lira vereceğim.” Bunu duyan tırpancılar ellerindeki işleri bırakıp adamın ekinini biçiyorlar. Kişi başı günlük ikişer yüz lira kazanıyorlar ama iş topu topu beş gün sürüyor. Sonra diğer ekin sahipleri bu adamları tekrar geri çağırıyorlar ama adamlar bir kere alışmışlar iki yüz lira yevmiye almaya. Diyorlar “biz iki yüz liradan aşağı katiyen çalışmayız, tırpancı yevmiyesi artık iki yüz lira.” Bu rakamı çok bulan ekin sahipleri kolları sıvayıp kendi ekinlerini bir şekilde kendileri biçiyorlar. Ertesi yıl da durum aynı. Bir gün tırpancı gündeliğini iki yüz lira yapan adama bu yaptığının hikmetini soruyorlar, o da diyor ki “ekin ya çürüyecekti, çürüse gülünç duruma düşecektim, bunun yerine de benim işime gelmeyen tırpancıların yevmiyesini artırdım, bu şekilde beş gün boyunca iki kat yevmiye verdim bunu yaparken bu şekilde yevmiyesi artan birisi bir daha eski fiyata burun kıvıracaktır çünkü çok kazanmaya alışmıştır bunu bildiğimden onlara beş gün boyunca iki kat fazla para verdim, bu onlara benim hazırladığım bir tuzaktı bu şekilde onları da iki yıl işsiz bıraktım. Birine bir gün  patron koltuğunun lezzetini, ya da kolay para kazanmanın zevkini  tattırın o kişi bir daha asla eski verimlilikte bir işçi gibi çalışamaz, patron zaten olamaz, ömür boyu mutsuz ve umutsuz yaşar gider bu da benim daha önce tecrübe ettiğim şey” diyor.

“Sen ağa ben ağa, öküzü kim sağa” durumu yakındır.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..