Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Gökkuşağının 8. rengi

Gökkuşağının 8. rengi
 

Hepinizin gökkuşağının yedi renkten oluştuğunu söylediğinizi duyar gibiyim. Fatma Şahin bu durumu şöyle açıklıyor:

‘’ Evet, bu rengin varlığına inanıyorum. Bu 8. Renk ‘engellilerin rengi’ bence. Eğer bakmasını bilirsek onların o kadar farklı ve renkli bir dünyası var ki… ’’

( Fatma Şahin doğuştan yürüme engeli olan, Moral FM’de dört yılık ‘Engelsiz yaşam’ adlı programı sunan hayat dolu biridir. Sunduğu bu programla engellilere umut ışığı yakmaktadır. Bu program ile ‘ 1. Uluslararası Engelsiz Medya Buluşması’nda ‘ En İyi Program’ ödülünü almıştır. )

Engelli kelimesinin anlamı, bireyin fiziksel işlevlerindeki bozukluk ve bunların hareket yeteneğinde yarattığı eksiklik ve güçlüğün, onu toplumun diğer bireylerinden farklı kılmasıdır. Bu farklılık yapılan ayrımcılığın asıl nedenidir. Zaten toplumumuzda yapılan ayrımcılığın temelinde farklı olmak, yani alışılagelmemiş özelliklere sahip olmak vardır. Bu farklılık onların hareket yeteneği üzerinde sınırlamalar oluşturur. Bu sınırlamalar bireyi toplumdan soyutlaştırabilir. Bu birey devamlı sorunlarla uğraşır ve onlara çözüm üretemediğini düşünür. Bu da onun mutsuz bir yaşam sürmesine neden olur. Toplumsal desteğin yetersizliği ve toplumun dışlayıcı tutumu bireyin topluma eşit olarak katılmasını engeller.

Toplumun engelli bireye yaklaşımı, o bireyin hayatını yönlendiren temel faktörlerdendir. Toplumun destek sağlayıp, benimsediği birey hayata sıkı sıkı sarılıp engelleri aşar. Burada bizlere büyük görevler düşer. Bence ilk olarak akıllardaki ‘özürlü’ kavramını ortadan kaldırmalıyız. Özürlü kelimesi bireyden kaynaklanan bir sorun gibi gözükür. Onun yerine daha ılımlı olan ‘engelli’ kelimesi kullanılmalıdır. Özürlü kelimesi psikolojik olarak ta olumsuz bir mesaj taşır. Engelli kelimesi ise bireyde bir özür ya da kusur olduğu düşüncesini ortadan kaldırır. Her insan bir sebepten dolayı engelli olabilir. Yani bu sadece toplumun belli bir kesimine özgü bir terim değildir. Örneğin her şeyin normal gittiği bir günde karşıdan karşıya geçerken bir trafik kazası yaşanır ve kişi artık yürüyemez. Dolayısıyla bulunduğu ortam bireyi engelli ya da engelsiz yapabilir. Konuşma engeli olan biri için sokakta hareket etmek engel teşvik etmezken, tekerlekli sandalyedeki biri için sokaktaki kaldırımlar, engebeler kocaman birer engeldir. Yani tekerlekli sandalyedeki birey için fiziksel ortam kendisinin engellilik türü dikkate alınmadan tasarlandığı için ona engel oluşturur ve onu ‘engelli’ kılar. Sözlü bir mülakatla iş alımı yapan bir şirkette, tekerlekli sandalyedeki birey rahatça geçerken, konuşma engelli birey için ortada büyük bir engel vardır ve durum onu ‘engelli’ yapar. Verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi fiziksel çevre bireyi engelli yaptığı gibi engelsizde yapabilir.

Yazımı bitirirken Fatma Şahin’le yapılan röportajdan bir kesiti sizlere sunmak isterim:

 ‘’ Bir karıncanın bile boşa yaratılmadığı bu dünyada söz konusu olan bir insansa çok kutsal bir yaratılış gayesi var demektir. Mademki boşuna yaratılmadık ve mademki Allah bizi sevdiği için yarattı, hâlen nefes alıyoruz, o zaman yapmamız gereken  ‘BEN DE DÜNYANIN EN ÖZEL İNSANLARINDAN BİRİYİM’ diyerek, yaratılış maksadına uygun bir hayat yaşamaya çalışmak ve insanlık için yararlı işler yapmaya başlamak olacaktır.  Şu Hadis-i Şerif’i hatırlatmada fayda var:

 ‘’ Allah buyurdu ki, ben bir kulumun malına, canına ya da evladına bir musibet verdiğimde, kıyamet gününde onu hesaba çekmekten hayâ ederim’’  ‘’

 
Toplam blog
: 3
: 2916
Kayıt tarihi
: 27.11.12
 
 

Okul öncesi öğretmenliği okuyorum... Benim için her çocuk özeldir :) ..