Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Gökova- Akyaka

Gökova- Akyaka
 

Yücelen Hotel:

Yazın son demleri… Tatil bitti; evli evine, köylü köyüne derken yeni bir keşif daha: Muğla- “AKYAKA”. Burası maviyle yeşilin dansının devam ettiği, küçük, samimi bir koy. Hani derler ya insanın ruhunu dinlendiren, işte öyle bir yer. İlk geldiğinizde dikkatinizi mimarisi Safranbolu Evleri’ne benzeyen yapılar çekecektir.

Fotoğraflarda da görebileceğiniz gibi çok düzgün, insanın gözünü okşayan, sevimli ve “düzenli” bir yerleşim alanı. İçinde barındırdığı küçük esnaflarıyla birlikte mini bir cennet, diyebiliriz.

Akyaka’da konaklamaya karar verdikten sonra kalacak yer olarak “Yücelen Hotel”i tercih ettik. Eğer yolunuz buraya düşerse ve keyfinize de düşkünseniz, size her şekilde hitap edebilecek bir konaklama yeri buldunuz demektir. Kapalı havuzu, mini havuzları, kumsalı, denizi, sayarak bitmeyecek kadar çok güzelliği olan bu sevimli yerde kafanızı mı dinlemek istiyorsunuz, emin olun ki isteğiniz gerçekleşecek.

Hemen aklınıza takılan ilk soruyu yazıp, cevaplayayım: Akyaka’yı cazip kılan nedir?

Akyaka’nın sahip olduğu en büyük güzelliği “Azmak”tır. Azmak, bir tatlı su nehridir; su kaynağından çıkar ve denize ulaşıncaya kadar akar… Suyun olduğu yerde hayat vardır, burada da hayat Azmak’ta başlar. Nehrin yanlarında oluşan sazlıklar, ördekleri, tatlı su levreğiyle kefalleri güzelce bir çevreler. Manzara görülmeye değerdir. Hele bir de kulağınıza gelen su sesi…

Akyaka’ya vardığımızda akşamdı. Tabiî ki yemek vakti J Benim gibi damak tadına düşkün, yemeyi- içmeyi seven biri için gün doğdu demektir. Azmak Nehri boyunca kurulan balık restoranlarından birine oltamızı attık; gelen şanslı yer Vira- Vira’ydı. Bu şirin balık restoranında iştah açıcı olarak aldığımız sıcak pide ve sarımsaklı tereyağı ile patlıcan közlemesini şiddetle tavsiye ederim. İştahımız fazla açılmış olsa gerek kalamarımız ve tereyağında kavrulmuş, bol baharatlı jumbo karidesimiz hemen hemen geldiği gibi bitti, diyebilirim. Ardından siparişini önceden verdiğimiz ızgara lagos balığımız soframıza teşrif etti. Onu da afiyetle yedikten sonra sıra meyvelerimize geldi. Fazla değil; bir dilim karpuz bir dilim kavun. Ardından içilen Türk kahveleri… Malum, o kadar yedik; hazmetmek lazım J Şu hayattaki en büyük iki zevkim; gezmek ve yemek. Gerçi, kim bunları sevmez ki! J

Yemeğimizi keyifli sohbetimizle demledikten sonra sıra başımızı sokacak bir yer bulmaya geldi. Akyaka’yı bilenler bilir, burada sezon içi apart otel dâhil olmak üzere yer bulmak zordur. Yani öyle pat diye geliverirseniz açıkta kalabilirsiniz. Tabiî ki risk almayı seviyorsanız, hoşça gidin ve inşallah hoşça kalın, diyebilirim. Bize gelince riski aldık ve “Yücelen Hotel”de yer bulduk.

Gökova’ya gelmişken tekne gezintisine çıkmadan olur mu? Tabiî ki olmaz, diyerek ertesi gün kendimizi hemen bir tura attık. Aman ne tur! Saat 10.30- 19.30 arası. Yani buranın en uzun tekne turu J Yol yorgunluğu demeden, tekne hangi koyda durduysa kendimizi tekneden serin sulara attık. Sonradan çektiğim kol ağrınıysa ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Benden size bir tavsiye daha; bu turlara mutlaka katılın. Katılmazsanız üzülürsünüz J

Tekne turu bir günümüzü aldıktan sonra ertesi gün konaklama yerimizi keşfe çıktık. Öncelikle kapalı yüzme havuzuyla açılışı yapıp, bize en yakın olan mini havuzuna gittik. Hem güneşe hem havuza doyduktan sonra sıra geldi denize: Denizinin özelliği derin olmayışı, ne kadar giderseniz gidin derinleşmiyor. Tabiî ki denizdir, elbette derinleşir ama size içinde gidebileceğiniz epey bir alan sunuyor. Dediğim gibi tesis çok güzel, evler güzel, burada tatil daha bir güzel…

Hepinize şimdiden iyi tatiller…

Blok not 1:

Denizde yüzdükten sonra acıkan karınlarımız bizi sahil kenarındaki “Okaliptus Cafe”ye attı. Burada içtiğimiz çay ve yediğimiz karışık tostlar sayesinde akşam yemeğine kadar sabredebildik. Duyurulur: Malzemeden çalmıyorlar ve öyle şehirdeki işletme sahipleri gibi pinti değiller.

Tahtadan yapılmış sandalyeleri ve masaları ile salaş bir sahil kenarı mekânı… Açık hava, denizden esen ılık bir meltem rüzgârı yüzünüzü okşarken siz manzaranın keyfini çıkartıyorsunuz…

Blok not 2:

Halil’in Yeri diye gittiğimiz başka bir balık restoranında ortam çok güzeldi, yiyecekler çok güzeldi ama garsonların yetersizliği ya da kalite düşüklüğü ortamın bütün büyüsünü bozuyordu. Buraya has olarak yediğimiz “kalamar dolması”nı size tavsiye edebilirim. (Resimlerde görebilirsiniz.) Ayrıca çipura, lagos kadar lezzetli olmasa da tadılmaya değer…

 
Toplam blog
: 17
: 2625
Kayıt tarihi
: 09.05.07
 
 

Halen üniversite eğitimime devam etmekteyim. Hayatın üzerime yüklediği sorumlulukları yavaş yavaş hi..