Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '06

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Gökova'nın gülü: Akyaka

Gökova'nın gülü: Akyaka
 

Sakar Dağı'nı arkanıza alın, önünüzde Gökova Körfezi. Akyaka körfezin en sakin, en güzel koylarından biri. Akyaka'nın Nail Çakırhan imzalı mimarisi doğayla bütünleşmiş. Çam ormanları, denizin şırıltısı ve böcekler var sadece. "Cennetin resmini hayal et" deseler, "Akyaka" derim...

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Olağanüstü bir yoldan kıvrılarak aşağı iniyorum. Karşımda, Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka. Bahar delisi çiçekler, güneş sarhoşu böcekler karşılıyor beni. İlk hissettiğim şey huzur. Gürültü yok, dımtıs yok, satıcı yok. Deniz, dağ, orman ve ben. Bir sakinleşip, sahilde güzel bir kahve içip duruma adapte oluyorum. Yorgun ruhum yerine geliyor. Çantayı otele atıp kendimi Akyaka'ya bırakıyorum.

Evler Ağa Han mimarlık ödüllü
1992 yılından beri belediye olan Akyaka'da turizmin gelişmesi, son 10 yıl içinde gerçekleşmiş. Civardaki her yeri gördüğüm halde, denizden görmüşlüğüm dışında beldeye ilk gelişim. Ne büyük kayıpmış meğer...
Akyaka'daki mimariye Ula evleri ilham vermiş. Bitişik nizam yapı yok. Evlerde ahşap kirişler ve ahşap işlemeler bolca kullanılmış. Böyle hem modern hem geçmişi olan bir havaları var. Bu mimarinin babası, adını mutlaka duymuşsunuzdur, 1983'te Ağahan Mimarlık Ödülü'nün sahibi olan Nail Çakırhan. En şaşırtıcı bilgi de, Nail beyin mimarlık konusunda bir eğitim görmemiş olması. Bir insan hem böyle güzel eserler yapacak hem de yörenin gelişmesine ama bozulmamasına önayak olacak bence bütün ödülleri, bütün diplomaları hak etmiş. Bir de o abartısız ama incelikli mimariyle, kendi kendime "bu adam insanlık yolunda da bayağı mesafe kat etmiş olmalı" diye düşündüm...

Deli Mehmet'i göremedim
Kumsalın hemen yanından başlayan çam ormanı inanılmaz dinlendirici. Plajın kumu çok güzel, deniz metrelerce sığ. Yakın tarihe kadar Sıtkı Koçman'ın krom ihracatı için kullandığı iskele, Çınar Plajı yolu üzerinde. Mısırlıların tropik meyveler, hurma, baharat ve kumaş getirirken kullandıkları iskele de buymuş. Tarçın kabukları dolu çuvalları taşıyan Mısırlıları hayal etmeye çalışıyorum şimdi ne alaka, aklıma "Kleopatra" filmindeki Elizabeth Taylor geliyor. Otur, bu güzelliğin keyfini çıkar değil mi? Biraz önce Deniz Akkaya'ya rastladım, bir an Elizabeth Taylor'a benzettim, sonra zihnimin derinliklerindeki çağrışımları durduramadım işte...
Buralarda 10-15 günde bir çıkan "Deli Mehmet" rüzgarı iyi gelirdi aslında. Ortalık dağılırdı, kafam yerine otururdu. Denk gelemedim, her yer süt liman.

Doğaya hayran kaldım
Akyaka-Akbük arasındaki SİT alanında dolaşırken, "buradan gazetecilik yapılsa" hayalleri kurdum. İki gün boyunca aklımı bir yerlerde bırakıp dolaştım. Köylülerle konuştum. Bir yöre halkı bu kadar mı iyi niyetli, bu kadar mı renkli olur! Abuk sabuk şeylere avaz avaz güldüm...
Harika köylere, leziz yemeklere, birbirinden menevişli resimler sunan doğaya hayran hayran baktım. Güneş batışları seyrettim, su kaynaklarına ayaklarımı salladım, uzanıp hiçbir şey yapmadan durdum. "Hiçbir şey düşünmeme" konusuna odaklanıp bunu en fazla 30 saniye becerebildim...
Bir kuş öttü, Elizabeth Taylor "Ben Kleopatra değilim, Michael Jackson'ın annesiyim" diye bağırdı, bir korna duyuldu Deniz Akkaya bir Amerikan mahkemesinde, jüriye artık soyadının Akyaka olduğunu ve asla araba kullanmayacağını ağlayarak anlatıyordu. "Dondurmam Gaymak" filmindeki Ağıtçı Gülnihal, "artık gidivericen gari" diye ağdalı bir ağıt dillendirdi. Bir de "gitti gül gibi ehliyet, n'olucek şimdi koca jipin hali, buna denir kısmet" gibi bir şeyler duydum. Vallahi duydum...
Derken telefonun çalıyor olduğu kafama dank etti. "Arabanız hazır, havaalanına yetişeceksiniz" dedi birisi. Açık bıraktığım balkon kapısının önündeki tül sallandı,
çam ağacının dalıyla birlikte denizi gördüm. Bu kez hiçbir yere gitmek istemedim.

Nasıl gidilir?
En yakın havaalanı Dalaman, 65 km. uzakta. Otellerin çoğu uçaktan konuklarını karşılıyor. Otobüsle gelecekseniz, Muğla'dan her yarım saatte bir minibüs var.

Ne yapılır?
Akyaka'ya inerken zaman zaman durup manzarayı seyredin.
Bolca yürüyün, bolca oturun, bolca hiçbir şey yapmayın.
Çınar ve Akbük sahillerini mutlaka görün.
Marmaris 32 km. mesafede. Okaliptus ağaçları eşliğinde şahane bir yol. Dalyan 45, Köyceğiz de 30 km. uzakta.
Boncuk Koyu özellikle denizin altına meraklılar için bir cennet.
Prienne, Milet, Didim, Kaunos hep günübirlik mesafelerde.
Ula'yı görmeden dönmeyin, fazla anlatmıyorum, başka bir yazı konusu.
Bodrum yolunda Bozüyük diye bir köy var, mutlaka gidip kahvesinde oturun.

Nerede kalınır?
Yücelen Otel: Nail Çakırhan imzalı Yücelen'de kaldım. Ördekler dolaşıyor, odaların hepsi manzaralı. Çok güzeldi. İki kişi 110 YTL, kahvaltı dahil. Suit odalar 150 YTL. Bir de sahilde ağaç evleri var, geceliği 100-115 YTL. Tel: (0252) 243 51 08
Ottoman Residence: İki kişi kahvaltı dahil 110 YTL. Suit odalar ise gecelik 150 YTL. Tel: (0252) 243 59 01
Sitar Apart Otel: Bir odada iki-üç kişi kalabiliyor, odanın geceliği 40 YTL. Kahvaltı yok. Tel: (0252) 243 43 39
Akyaka'da ayrıca pansiyonlar ve orman alanı içinde kamp ve karavan için ayrılmış bir kısım var.

Ne yenir?
Su kazayağı ve adını ilk kez duyduğum türlü nefis otlar, balık, sabahları çam kokulu bal, ekşimsi köy ekmeği, her daim yoğurtlu patlıcan ve biber kızartması, üstüne de dağdan toplanmış ada çayı ve kahve. Azmakbaşı'ndaki Nadir Usta'nın yerine gittim, her şey mükemmeldi.

 
Toplam blog
: 18
: 5166
Kayıt tarihi
: 11.05.06
 
 

Benim işim, hikayenizi anlatmak...Mesleğimi soranlara ne diyorum? Gazeteci? Muhabir? Yazar? Televi..