Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

19 Şubat '09

 
Kategori
Fotoğraf
 

Göksu Deltası

Göksu Deltası
 

deltada bir yol.


Fotoğraf çekmek bir çağrı işidir. En uygun ışık objektife objeyi resimleyecek. Çoğu zaman ve bazen her zaman fotoğraf makinesi değil de, elinizdeki "2 megapixellik" bir cep telefonu yardımınıza koşacak. İnsanları çekmek ve yaşamları anlatmak Anadolu’da zor iştir. Herkesin fark etmesiyle birlikte resim doğalından çıkacaktır. Belki de size kızacaklardır; özellerine bilinmez giren bir yabancıyı istemeyeceklerdir. Hoş, meraklısı sayılmam insanları anlatan resimler çekmeye. Beni ilgilendiren içinde bize yer veren doğanın anlattıkları. Çoğu zaman veya her zaman bizim dışımızda yaşanan doğadaki büyük enerji ve anlatım…

Aşağıdaki resimleri böyle bir doğa gezim sırasında resmettim. Nefret ettiğim cep telefonunun benim için iki anlamından biri olan resim çekme özelliğini kullanarak. Diğeri de müzik dinleyebilmek. Gerçi şu sıralar televolecilerin bonkörce çoğalmaları nedeniyle müzik duyamıyorum günümüzde. Klasikler yetişiyor imdada. Resimlere geri döneyim.

Göksü deltasından bakıldığında denizle bütünleşen dağlar sanki bir yatırmış gibi uzanır. Resim karesinin dışında kalan ve mermercilerin dağları yok ettiği bölümlerden uzak dururum. On binlerce insan her gün karşı dağların tıraşlanarak yok edilmesine seyircidir.

Bölgeye en küçük bir katkısı olmadan doğa yok ediliyor. Birileri ceplerini dolduruyor ve onlar zengin-mutlu olacaklar diye sessiz yığın sadece bakıyor. Bu konuyu daha sonra burada yazmak isterim. Ama şimdi resimler…

Yağmurlar burada farklı yağar. Sanki gökyüzünden mavi dökülür ıslanarak. Ve biter, yağmur durur. Bulutlar toplaşırlar kendi aralarında hikayeler ederek. Sulama ve drenaj kanallarından sazlıklar baş verirler güneşe doğru. Öyle parlak ışıktır ki, içinden geçerken başka bir boyutun varlığını hissedersiniz. Bulutlar çilek tarlalarının üzerini örterken ufuk çizgisi yakınlaşır. Mavinin en içine, en yakınına gidersiniz; asla sizden uzaklaşmaz. Yaklaştıkça siz de mavileşirsiniz. Bulutlar birbiri aralarında köprüler kurarlar. Deltanın uzayan çamuru yeni hayatları ateşler. Yaşam hızlanır. İşte o zaman anlarsınız insan denen yok edici üreyicinin böyle bir yerde işi yok. Artık o yabancıdır doğasına. Öyle de olmalı; ilk temiz maviyi gördüğü yere açacaktır kanalizasyonlarını. Ve çoğaldıkça insanlar orada mavi ilk terk eden olacaktır. Gri başlayacak, killenen kirli rengiyle doğa can çekişecektir.

Göksu deltası deniz sahili otuz beş kilometre insansız uzanır. Daha insan ayağı değmemiş kumsallarda martılar yürür. Kendimi bisikletimle kaybederim öğlenden akşama oralarda. Konuşmanın keyfi değil, kendimle anlaşmanın keyfinde olurum. Artık hiçbir şey istemem, hiçbir şeye ihtiyacım yoktur. Elimde bisikletim, yürürüm saatler boyu. Uçsuz bucaksız kum denizinin en ortasına uzanırım boylu boyunca. Gökyüzüyle dertleşirim, rüzgar şarkısını mırıldanır. Gevşerim, insanlar yoktur orada. Sesimle kirletmem doğayı. Bilirim, misafirim orada. Bana o kendini anlatır.

Yüce doğa…

Elini verir bana;

Sıcacık elleri,

Sesini verir bana;

Mavi akar kulağıma…

Gün biterken pedallara yüklenirim esen hafif lodosa doğru. Önce binalar başlar, doğanın yavaşça öldürülmesine tanık olurum.

Ve resimler kalır rüyanın aslında gerçek olduğunu bana söyleyen. Geride gündelik yaşamımdan bir gün daha biter; doğaya teşekkür ederim.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..