Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '14

 
Kategori
Deneme
 

Göktaşı'nın içindeki Marslılar

Göktaşı'nın içindeki Marslılar
 

benim bir tanem o.


Tamam ben yazmadım, suçluyum. Ama çok okudum. Kendimi tanıdım. Yazacağım dediğim her sefer düzenli yazamadım. Sanırım bunu kendime bir sınır koymak ile aynı şey addediyorum. Her akşam da Miliyet Blog'a yazıyorum gibi düzenli yazdım ama göndermedim. Neler birikti neler

Ama en güzeli. 10 yaşında dünyalar güzeli bir oğlum var. Bu onun yazısı. Benimde dönüş yazım olur umarım. Şimdi onu eleştirmeyin. O daha 10 yaşında bir çocuk. Erkek. Hayal dünyası o kadar büyük ki. Aynısını yazdım. Ne imlasında bir düzeltme yaptım. Ne de içeriğinde. Mantık hataları ile dolu ama onları bile ellemedim. Çünkü artıları o kadar çok ki, eksilerini görmüyorum. Zamanları güzel kullanmış, Annesi olarak bunu bir türlü beceremeyen ben. Noktalama işaretleri çoğu doğru, Milliyet Blog editörleri beni bu konuda çok uyarmışlardır, noktalama işaretleri konusunda. O nu da beceremeyen ben.

Okuyun ve kararınızı siz verin.

Sevgilerimle YASEMİN YENİL.

GÖKTAŞININ İÇİNDEKİ MARSLILAR

Ben, annem ve babam biz üç kişilik mutlu bir aileyiz. O, göktaşı düşünceye kadar. Hikayeme başlıyalım. Bir yıl daha bitmişti, ben de okul çıkışı tatilde ne yapsam diye düşünüyordum. Eve geldim. Üstümü giyinip elimi ve ayaklarımı yıkadım ve çantamı boşaltıp bilgisayar oynayacaktım. Ama televizyonda komedi programı başladı. Ben de onu izlemeye başladım.Tam o esnada babam da eve geldi. Kahvaltı yaparken, babam :

--"İş yerinden teklif geldi. Üç kişilik ve bir haftalık bir tatil " dedi babam. Ben ve annem onayladık, bir ay içinde hazır olup gidecektik.Ve aynen öyle yaptık. Hepimiz istasyondaydık. Trene bindik, gidiyorduk. Ben;

--"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

Babam;

--"Çanakkale'ye" dedi. Ben çok sevinmiştim. Çanakkale'ye gelmiştik.  O gece otelde konakladık. Hepimizin çok uykusu gelmişti. Uykuya dalmıştık.

Tam o sırada bir gürültü oldu. Çığlıklar, ağlama sesleri ve acı çığlıklar birbiriyle birlikte ortalığı kan götürüyordu. Tabii ki ne de olsa 2020'deydik. Böyle tuhaf şeyler hep olurdu. Ama Çanakkale'ye hiç gelmemişti. Otel yönetimi otelin tahliyesini istedi. Oteldeki herkes apar topar hazırlanıp tren istasyonlarına koştular. Bizde hazırlanıp çıkarken ezildim ve yere düştüm. Annem ve babam benim düştüğümü fark etmişlerdi. Beni arıyorlardı. Beni bulmuşlardı. Trene binip İstanbul'a geri döndük.

Aradan 30 yıl geçmesine rağmen o görüntüler hala kafamdan çıkmıyordu. Ama bilim adamı olmuştum. Artık Amerika'da yaşıyor ve evliydim. Amerika'ya bir göktaşı inceleme görevi geldi. Ben de inceleme yaparken herşeyi anımsadım ve bu göktaşı 2020'de düşen göktaşıydı.  Ama 30 yıl dayanamazdı. Demek ki ya müzede saklanıyor ya da içinde canlı formu vardı. Daha iyi anlamak için lazerle içini açtık. Haklı çıkmıştım. İçinden Marslılar çıkmıştı. Ben dayanamayıp eve gitmiştim. Karıma olan biteni anlatınca o da üzüldü. Akşam olmuştu. Yemek yiyip gezmeye çıktık. Aklımdakiler çıksın diye beyzbol maçına gittik. İşe yaramıştı. Ama hala içimden o hüzün çıkmıyordu.

Yazar ; YEKTA EREN YENİL

 
Toplam blog
: 96
: 369
Kayıt tarihi
: 05.09.07
 
 

Size hikayeler anlatmamı beklemeyin, halen büyümek istemeyen birisiyim. Daha çocuk, daha yaramaz ..