Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Gökten düşen elma ve aşkın dayanılmaz ağırlığı

Eninde sonunda beni baştan çıkarıp kendine aşık etmeyi başaran şeytan kılıklı bir kadın vardı peşimde. Aşktan kaçmaya çalıştıkça beni ağlarıyla sarıp sarmalayan ve esir eden, zehirli bir örümcek iç güdüsüyle hareket ediyordu. Zehirli dişini etime geçirdiğindeyse artık çok geçti, alıkoyulmuş bir esirdim artık. Kaçınılmaz olan şeyin tadını çıkarmaya karar verdim nihayet. Anılara daldım gittim böylece..

Bazen gündüzü karartan bi şeytan,karabasan,öcü idi;  bazen de geceyi aydınlatan bi melekti, aydı, yakamozdu.. Dolunay zamanı kabaran denizin dalgaları gibi bişeyler kabartırdı içimde. Suyun gelgitleri bende de etkili oluyordu sanki. Kanımdaki çekilme ve yükselme hep bu ay tanrıçasının gelişi ve gidişiyle ilgiliydi..  

Havası açık bir gece, gökyüzünde kayan yıldız sonrası dilenen bi dilekti onu hayatıma çağırışım. Masallardaki gökten düşen elmalardan biri gibi düştü başıma. Şişkinliği geçmeden başımın daha, şaşkınlığı henüz üzerimden atamadan oldu bitti her şey. Bocalama olsa gerek herhalde. Uğuşturucu bi madde gibi kanımda dolaşırken aşkın sarhoşluğunu yaşıyordum ama bencilce. Her kafası güzelin yaptığı gibi tek başıma gitmek istedim cennetin huri dolu bahçesine.  Tanrı’nın bana olan lütfuydu belki de ve ben bu jest sonrasında rahavete kapıldım sanırım. Bişeye -ne kadar değerli de olsa-  bişeye kolayca sahip olmanın değersizliğini hissettim, hor kullandım, sıkıldım herzaman herşeyden olduğu gibi..

Bir ısırık aldığım elmayı koydum masanın bi kenarına, üzerine peçete örttüm sinek konmasın diye. Tabiki Nazımın dediği gibi, elmanın seni sevmesi gerekmez sen elmayı seviyorsun diye. Ama  sen onu sevsen de sevmesen de o senindir artık, ısırmışsın yarım bırakmışsın bikere. Çoktan çürümeye başlamıştır bile, çünkü ısırıldığı yerden kararmaya başlar hemen her elma..

Akabindeki  her gece dua ettim Tanrı’ya beni elmaya aşık etsin diye. Yalvarışlarımı birgün kabul edeceğini biliyordum, hiç pes etmedim, küsmedim de Tanrı’ya. Özellikle de ay büyürken hiç uyuyamadım tıpkı Necati Cumalı gibi..

Elmanın kokusu burnuma kadar gelmeye başlayınca anladım duamın kabul olduğunu. Özellikle de dilimin peltekleştiğinden ve yine yazıya vurduğumdan kendimi. Herkesten uzaklaşıp yalnızlığa çekilmem bundandır işte. Fakat bu yalnızlıkta içimdeki boşluğa aşkın dayanılmaz ağırlığı çöktü, korkunç bir acı ve yitirmişliğin sancısı istiflenmeye başladı. Melankolizmin doruklarına kadar tırmandım adeta ve oradan bıraktım kendimi Tanrı’nın merhametli kollarına. Adem gibi derbeder, perperişandım şeytana kandığım için, tövbeler ediyordum elmayı ısırdığıma ve yine yalvarıyordum kovulduğum cennete tekrar girmek için Tanrı’ya..

Ulaş Tuzak

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..