Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

Gökten düşen neydi?

Gökten düşen neydi?
 

Fotoğraf: www.milliyet.com.tr


Masalların sonu hep böyle biter…

<ı>“Gökten üç elma düştü…”

<ı>

Sonra o elmaları, masalın kahramanına, anlatanına ve dinleyenine paylaştırır anlatan.

Bir cümle ile de <ı>“Masalı” sonlandırır…

<ı>“Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine…”

<ı>

Oysa ne <ı>“Elma” vardır gökten düşen, ne <ı>“Muradına” eren, ne de <ı>“Kerevetine” çıkan.

Aynen bu gün olduğu gibi…

O zaman, Yargıtay Başsavcısının açtığı dava ile ülkenin tepesine düşen neydi acaba? Masalın sonunda olduğu gibi, elma olmadığı kesin. Ne var ki başımıza düşen bir şey var, altından kalkması da oldukça zor olan.

<ı>“Hukuk devleti miyiz, Muz Cumhuriyeti mi?” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, yasaların kendine verdiği <ı>“Görev, yetki ve sorumluluk” sınırları içerisinde AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu yönündeki belgeleri toplayarak hakkında <ı>“Kapatma ve 71 kişi hakkında siyasi yasak” istemi ile dava açmıştır.

Bu süreç başladığı günden bu yana, gündemi yakından izlemeye çalışıyoruz ve endişe ediyoruz.

Neden?

Çünkü Sayın AKP Genel Başkanı ve Başbakan, haklarında açılan bu dava karşısında demokratik ve hukuk devleti içinde, kalmaları gereken sınırı zorlamaya ve hatta aşırı derecede ve tabiatı icabı da sertlik ile hakarete kadar vardıran söylemlere başlamıştır. Sayın Başbakan Siirt’te şöyle söylüyor.

<ı>

<ı>“Sevgili gençler, demokrasi mücadelesini verenlerin, kol kırmakla, el kırmakla, ayak kırmakla işi yok. Demokrasi mücadelesini verenler en büyük dersi sandıkta alırlar, sandıkta. Bu ülkede kimse 16 milyon 500 bin seçmenin demokratik laik sosyal bir hukuk devletine sahip olduğuna inanarak oy verdiği Ak Parti’sini laikliğin odağı haline getiremez, laikliğe karşı olmanın odağı haline getiremez. Ve şunu iyi bilmemiz lazım dünkü olay Ak Parti’ye yönelik atılmış bir adım değildir. Dünkü olay milli iradeye yönelik atılmış bir adımdır, milli iradeye. Bizim ülkemizde herkes eğer başarıya gidecekse demokrasi içinde gidecek. Eğer başarılı olamayacaksak milli irade onu yine sandıkta tecziye ederek oradan geri alacak. "

<ı>

Ve yine Demokratik ve hukuk devleti içinde anlaşılması zor bir ifade ortaya koyuyor.

<ı>

<ı>"Millet iradesini hiçe sayarak hukuk tesis edilemez. Bu talihsiz girişimin hukuki zemini yok."

<ı>

Elbette Sayın Başbakan’ın hukuk bilgisi yeterli olmadığı için bu söylemlerini <ı>“siyaseten söylenmiş sözler” olarak kabul etmek zorundayız. Zaten sorun ve tehlike de bu noktada başlamaktadır. Hukuku bilmemek ve hukukun üstünlüğünden haberdar olmamak…

Sayın Başbakan, böyle bir savunma ile siyasete başladığı günden bu yana oynadığı <ı>“Mazlum” rolüne kimleri inandırabildiyse, bundan sonra da ancak onları inandırabilir.

Hem <ı>“Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin teminatı biziz” diyeceksin, hem de değnek kendine değdi mi, bunların hepsini unutacaksın, yok sayacaksın, olanca sertliğinle <ı>“Devlete” kafa tutacaksın.

Hem devletin <ı>“Laiklik” ilkesinin altını oyacak ve bunu da aldığın %47 oya güvenerek artık alenen, saklamadan yapacaksın, diğer taraftan devleti korumakla görevli olanların karşısına çıkıp her türlü hukuk kurallarının dışına çıkarak yine <ı>“Mazlum” rolünü oynamaya devam edeceksin.

Oysa AKP olarak aldığın %47 oyun karşısında %53 oy var. Ve bu irade, her zaman değişebilecek bir irade. Bundan böyle bu orandaki oy senin tapulu malın değil ki!...

<ı>“Benim oyum bundan böyle %47” deme hakkınız var mı? Bu oranın aşağıya da yukarıya da her zaman değişken olduğunu bileceksiniz.

O nedenle, olayın temeline, yani <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesine sahip çıkmak gerekmez mi?

<ı>“Hukuk senin için var, benim için yok” gibi esas garabeti ortaya siz koymuyor musunuz?

Aslına bakarsanız, Sayın Başbakan’ın ve partisinin istediği şey, herkesin kendilerine uyum sağlaması, karşı çıkmaması, dilediklerini diledikleri gibi yapmaları talebidir. Kendilerine bu yolda vurulan her <ı>“Hukuk darbesi”ne en ufak bir tahammülleri yok.

Laiklik ilkesini, demokrasiyi ve hukuk devletini hep kendilerine göre yorumlamaktadırlar.

Eğer Sayın Başbakan, partisi ve kurmayları gerçekleri görüp <ı>“Hukukun üstünlüğü” ilkesine sahip çıkmak yerine vatandaşın karşısına çıkıp <ı>“Beni dövüyorlar” diye şikâyet etmeye devam ederse, gelecekteki yaşanacak tüm olumsuzlukların kaynağı kendileri olacaktır.

Sanırım, gençliğinde futbol oynayan Sayın Başbakan, kendini halen futbol sahasında maç oynarken görüyor. Çünkü her yaptığı faul sonrasında düdük çalan hakeme koşup tribünleri kışkırtacak şekilde <ı>“Ben ne yaptım ki” diyerek itiraz ediyor. Aslında nasıl faul yaptığını kendisi çok iyi bilmesine rağmen…

Sayın Başbakan şunu çok iyi bilmelidir…

Her şeye rağmen <ı>Devlet, kendini korumasını çok iyi bilir ve becerir…

<ı>

Diğer bir gözden kaçırılmaması gereken şey, ABD’nin bu konuda yaptığı ilk açıklama…

<ı>"Dava açıldığına ilişkin haberleri görmüş bulunuyoruz. Bütün ilgili tarafların Türkiye’nin demokratik kurumlarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermesi gerekiyor. Demokrasilerde, seçmenlerin ülkelerinin siyasi geleceğini belirlemesi esastır. Seçmenlerin 2007’deki iradesine saygı gösterilmeli. Bu yaklaşım, bizim Türkiye’nin demokratik laikliğine verdiğimiz güçlü desteği yansıtıyor."

Görüldüğü gibi ABD, bir taraftan <ı>“…demokratik kurumlarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermesi…” gereğini vurgularken, öteki taraftan da <ı>“…Seçmenlerin 2007’deki iradesine saygı gösterilmeli…” diyerek her zamanki ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır.

Gündeme bir "Dava" düştü...

Bakalım kime ne pay düşecek?...

17 MART 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..