Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Gökyüzünün çocukları

Gökyüzünün çocukları
 

Bir çocuk belki yedi belki de sekiz yaşında. Elinde sıkıca tuttuğu taşı fırlatmak için gerilmiş. Yüzünde öfkeli, şaşkın, çarpık bir ifade...Yaptığının anlamından bihaber...

Taşlar fırlatılıyor, lastikler yakılıyor. Ortalık toz duman...Bir süre sonra yakalıyorlar çocuğu. Omzundan tutup götürüyorlar. Abileri kaçmış, bu kalakalmış yolun ortasında Ayakkabıları yırtık, pantalonunun paçaları çamur içinde...Üstünde kolları eskimiş, rengi solmuş eğreti bir kazaktan başka hiçbir şey yok. Burnunu çeke çeke ağlıyor. Sümüğünü kazağının koluna siliyor. Başını öne eğmiş hiç kaldırmadan, gözyaşlarını yere dökerek ağlıyor. Eve gitmek istiyor. Annesi geliyor aklına. "Nerede kaldın, "diye soracak; yiyeceği dayağı düşündükçe ağlıyor. Annesinden korkuyor ama en çok onu omzundan tutup götüren amcadan korkuyor. Ağlıyor.Eve gidip çizgi film izlemek istiyor önünden geçtikleri fırından sıcak ekmek kokusu geliyor. Eve gitmeyi daha çok istiyor.

Ve ben düşünüyorum. atsın diye neden taş verilir çocukların ellerine oynasın diye rengarenk oyuncaklar değil de. Bunun nasıl bir açıklaması nasıl bir tarifi olabilir?

O çocukların elleri buğday başakları gibi sarıdır, O çocukların elleri kurumuş toprak gibi çatlak çatlaktır. Ve şimdi kirletiliyor o ufacık eller. O ellere yıkansa da asla çıkmayacak utanç lekeleri bulaştırılıyor.

Ve ben artık korkuyorum çocukların elleri de kirlenince temiz ne kalacak geriye diye. 

 
Toplam blog
: 2
: 409
Kayıt tarihi
: 21.03.11
 
 

1982 yılının hüzünlü bir eylül sabahı başlar hikayem. Tamamlanmamıştır daha. Okunacak kitaplar vardı..