Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '06

 
Kategori
Tarih
 

Gökyüzünün tanrıları

Gökyüzünün tanrıları
 

Güzel bir sonbahar serinliği tenimi bir bebeğin süt dişleriyle ısırır gibiydi. O gece kayan yıldız’a bir dilek tutmalıydım. Varsayımların düş kahramanı olup çıkmıştım.

Bir tırnak işareti içerisindeki aşk göğün Tanrılarına neler yaptırmıştı neler (gerçi o ırnak içerine aşkla ilgili hangi kelime gelse yakışırdı zaten).

Neler mi? Merak mı ediyorsunuz o zaman...

Yeryüzünün nuru olan güzellikle, Hayatın nuru olan aşk, Venüs mitinde kadın ve insan şeklini almıştır. Gökle denizin kızı olan AŞK Tanrıçası Venüs, Grekçe adının ifade edildiği gibi, Kıbrıs adası civarında, deniz üstündeki köpükten doğmuştur. Güzel ve parlak bir ilkbahar sabahı, mavi ve derin bir girdabın içinden, akıllara durgunluk verecek güzel mi güzel bir kadın ortaya çıktı. Denizin meltemi, saçlarını dağıtıyor, bembeyaz vücudunu saran tüller dalgalanıyordu. Çiçeklerden taç giymiş kanatlı delikanlı kıyafetindeki Zephyros (Batıdan esen rüzgâr. Tanyeri çocuğu ) üfleyerek onu sahile itmişti.

Karaya ayakbastı, Hora’lar etrafını sardılar; üstünün tuzunu temizlediler, altın saçlarını tarayıp incilerle ördüler; Sonrada güzel kokulu bir giysi giydirip güzel bir gerdanlık taktılar. Bu sırada bembeyaz güvercinlerin çektiği bir araba yaklaştı; Venüs gülümseyerek içine atladı Ve nurdan mesafeleri aşarak ölümsüzler diyarına ulaştı.

Güzelliğin karşısında kim dayanabilir ki? Vulcanus’la Mars gibi en kaba Tanrılar bile,O göz alıcı yaradılışı görünce ok la vurulmuşa dönmüşler.Venüs Olympos’un kraliçesi oldu.Tabii öbür tanrıçalar onu kıskandılar .Bir gün,Tanrılar,sofra başında Apollon’u dinlerlerken, Eris gelir sofraya bir altın elma bırakır bu elmanın üzerinde “en güzel dişiye” yazılıdır.Üç Tanrıça; İuno, Minerva ,Ve Venüs bir an kıskançlıkla yanıp tutuşurlar; acaba elmaya kim sahip olacaktı? İupiter araya girerek ve İda dağının (Truvada’ki) genç çobanı Paris’i hakem olarak seçti. Mercurius, üç Tanrıça’yı çobanın sürülerini otlattığı gölgeli koruluğa götürdü. Küçük çoban elmayı Venüs’a verdi. İuno, Minerva, bundan memnun olmayıp acı içinde içlerini çektiler.

Alımlılığıyla Tanrıların hayranlığını kazanmış olan, Görünüşü fırtınalı denizleri yatıştıran çiçekleri canlandıran Afrodite ( başka Afroditlerle karıştırmayalım) İnsan kalbinde neler yapmazdı ki? Fettan ve hercai Tanrıça fanilerin kalplerinde, o en tatlı olan ve en çok cefa çektiren düğümü sıkıp gevşeterek gönlünü eğlendiriyordu. Paris, onun yüzünden Helana’yı büyük aşkla severek kaçırmış ve Truva savaşı’na neden olmuştu. Pyramus’la Thisbe ,Hero ile Leandros ,Kartaca kraliçesi onun yüzünden ölmüşlerdi.

Pyramus’la Thisbe, birbirlerini temiz ve tatlı bir aşkla seviyorlardı. Bir gün ormanda buluşmayı kararlaştırdılar. Ormana daha önce giden Thisbe, bir dişi arslana rast geldi. Kız korkup kaçarken başörtüsü düştü. Arslan onu kanlı ağzıyla ısırıp yırttı. Az sonra gelen Pyramus, sevgilisinin kanlı başörtüsünü görünce, sevgilisini yabani hayvanlar parcaladı sandı. O acıyla yaşamına son verdi.Bu sırada arslandan kurtulan kız erkeğinin öldüğünü görünce sevgilisinin üzerine düşüp yaşamına son verdi.İnanışa göre bu çiftin kanlarıyla,ozaman kadar beyaz olan dutlar kıpkırmızı oldular.

Leandros ,Venus ‘un rahibesi olan sevgilisi Hero ile buluşmak için,onun tuttuğu bir meşalenin ışığında, her gece Hellespontus (Çanakkale) Boğazını yüzerek geçerdi.bir gece fırtına çıktı ve boğuldu.Dalgalar cesedini sevgilisinin onu beklediği sahile kadar götürdü heroda bu acıya dayanamadı kendini sevgilisinin yanına bıraktı.

Ekho (Latince yankı) Yunanistan ‘da Cephisus ırmağı kıyılarında oturan bir Nimfa’ydı. Kendinden başkasını sevmeyen güzel Narkissos’u sevmiş, delikanlı tarafından reddedilince, uzak vadilere, ıssız ormanlara düşmüş. Istırap içiresin de ölmüş. Vücudu bir kaya olmuş. Hala çağırılınca sessizlikler içerisinde bu kayadan onun adının yankıları duyulur. Kendini beğenmiş Narkissos’u da Venus cezalandırır: Delikanlı su kaynağında gördüğü kendi aksine âşık olur ve bu ümitsiz AŞK onu öldürür. Öldüğü yerde adı hala Narkissos’ (nergis) olan çiçekler açar.

Bütün bunlara neden olan Venus Amorun oklarıyla yaralandı. Venus ilk Adonısi sevmişti o bir avcıydı vurmak istediği domuz onu ansızın yakaladı parçaladı. Adonis’in Son nefesine yetişmişti Venus. Adonis’in cansız bedeni lale çiçeğine dönüştü. Venus’ e acıyan İupiter, her sene 4 ay Venusle yasamasına izin verdi…

Aşkların azapları ve hazları karşısında güçsüz olan kalplerimiz. Şimdilerde fast food hızında gelişen bir anda tüketilen yaşam tarzı. Gündelik yaşamımız o kadar yoğun ve bir o kadarda sanal ki aşkımızı koyacak yer bulamıyoruz. Kimileri kullanılmış ilişkilerin sahtekâr dünyasında ikinci el ucuzluğunda aşklar mı yaşanıyor bilinmez ama bildiğim, güzel olan aşkların birlikteliklerin, dünyası ucuzlamış kişiler tarafından ele geçirilme sevdası…

Güzel olan aşklar di’li geçmiş zamana uğramadan ne güzel zamanlar dı ne güzel bir şehir di ne güzel bir sevgiy di diye iç çekerken ilerleyen yaşlarda vazgeçilmez olan hüzün en çok di’li geçmiş zamanla bütünleşiyor galiba hem de mor bir renge dönerek.

Benim rengim mi?

MAVİ

Mavi huzurdur, heyecandır. Mutluluktur. Bunlara sahipseniz

Norman Vincent Peale nin dediği gibi kalbinizi çitin üstünden atın, geri kalanlar onu izleyecektir.

Kayan yıldıza dileğim mi ne oldu?

Oda bana kalsın…

 
Toplam blog
: 7
: 839
Kayıt tarihi
: 14.10.06
 
 

Ülkesini ve insanları seven biriyim, düşüncelerimi okuduklarımı sizlerle bu ciddi platformda bir sin..