Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Göltürkbükü gezisi...

Göltürkbükü gezisi...
 

Bodrum koylarını tanıtıma devam…

Senelerdir Bodrum’a gelirim, Türkbükü’nü görmüşlüğüm yok. Sanırım içimden tepki veriyorum fazla popülerliğe, snop insanlara, sahteliğe vs vs vs.

Çok yakınındaki Gölköy’e ise bayılırım. Zaten ikisi birleşip Göltürkbükü adını aldılar ya…

O gün Gölköy’e gitmeye karar verdik. “Hadi, şu Türkbükü’nü de bir görelim bakalım, nasılsa boşaldı ortalık” dedim. Vee Belgin Türkbükü’ne adım attı. Hiç bir özelliğinin olmadığını düşünüyorum. Deniz, Bodrum’daki koyları düşünürsek en kötüsü sanırım. Herhangi bir kumsal şeridi yok. Deniz tarafında sıra sıra iskeleler mevcut. Herbirine minderler ve şezlonglar konmak sureti ile beach club’lar oluşturulmuş. Biliyorsunuz, at minderi, olsun sana beach club:))

Başından sonuna kadar yürüdük önce. Sahil şeridi çok dar. Denizin dibi kum, fena değil. Bir de halk plajı kısmı var, daracık bir yer. Hemen yanındaki iskelenin halk plajına bakan kısmı kumaş gerilmek suretiyle kapatılmış. İnanılmaz bir manzara, zengin ve yoksul…

Uç kısmında Mio Bach Club var, müzik midenizde çalıyor. Öyle yüksek. Yaşı küçük, görüntüsü büyük, hepsi sosyetik ablalarına özenen kızlarımız, yaşı geçkince abilerimiz, genç delikanlılarımız, birbirlerini süzerek eğlenmekteler.

Bir şey dikkatimi çekti, sakın benim gibi şort-t-shirt gitmeyin Türkbükü’ne, mutlaka bir kaftan edinin, bolca takı, hatta biraz da makyaj mümkünse…

Hiç anlamam, anlamayacağım da, yahu insan o takılar ve makyajla denizde ne yapar?

Neyse, beni ilgilendirmez. En sakin iskeleyi seçip yayıldık. Ve ilk denize girişimi gerçekleştirdim ameliyat sonrası. Nasıl mutluluk anlatamam. Zaten doktorum Metin Gürsürer’i arayıp sevgilerimi ilettim hemen.

Acıkınca ben yine en sevdiğim yemek olan Çiğ börek’i istedim. Aslında iskeleyi seçerken çiğ börek yapan bir yer olmasına dikkat edildi tabii:) Fiyatlar yüksek değil. Bazı yerlerde olduğu gibi şezlong parası da istenmiyor.

Bir müddet sonra hiperaktif Belgin ayaklandı ve “kalk gidelim, sıkıldım” diye tutturdu.

Gölköy’e geçtik. Gölköy beni sakinliğiyle büyülemişti bir zamanlar. Orada da Beach Club modası başlamış. Gerçi sakin yerler de mevcut. Deniz çok temiz, bir kısmı dibi kum, bir kısmı ise taş. Ama her yer pırıl pırıl, tertemiz. Orada da komşumuza rastladık. Deniz önünde nefis bir evi var. Tabii ben deniz izni aldım ya, dururmuyum, atıverdim kendimi tekrar denize…

Bir müddet muhabbetten sonra da evimize doğru yola koyulduk.

Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Torba kavşağı inanılmaz tehlikeli bir yer. Kaç can gitti, hala sinyalizasyon sistemi kurulmuyor. Bu da Bodrum’un en büyük ayıbı diye düşünüyorum, daha kaç canın gitmesi gerekiyor acaba?

 
Toplam blog
: 33
: 830
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yağmurlu bir 30 Ekim günü açmışım gözlerimi, biraz aceleciymişim ki 7 aylık doğmuşum:) Sonrasında hi..