Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '12

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

Gönen Mezunları 2012 toplantısı 1

Gönen Mezunları 2012 toplantısı  1
 

Gönen Mezunları toplantısından


Sevgili Gönen tutkunları. Sizlere 16 Kasımda başlayıp üç gün sürecek toplantımızı önceki bloğumda duyurmuştum. Ve işte şimdi o gün geldi. Arkadaşlarımız genellikle öğleye kadar otele gelerek, giriş işlemlerini tamamladı. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi uzaktan gelen arkadaşlarımız, zaten gece yolculuğu yaparak sabahın erken saatlerinde gelmişti.

Toplantıyı organize eden Mustafa Deniz ve erken gelenler, resepsiyonda yeni gelenleri karşılıyor, tanıdıklar sevinç naralarıyla birbirine sarılıyor, birbirini 40- 50 yıldır görmeyenler tanıştırılıyordu. Örneğin bizim sınıftan ilk kez gelip de birbirini tanımayan arkadaşlarıma ben numaralarını söyleyince hatırladılar. Numaralar hala akıllardaydı.

Resepsiyonda buluşanlar lobide ilk sohbetlerden sonra, oturma yerlerinden taşmaya başlayınca, bahçede daha kalabalık guruplar şeklinde ve masaların çevresinde daha geniş daireler oluşturularak sohbeti sürdürüyorlardı. Tabii ki, sohbet Gönen’den başka bir şey değildi.

Bu saçlarının çoğu dökülmüş, kalan saçları ağarmış yaşlı insanlar, sanki rol yapıyorlar ve sanki çocukluklarını oynuyordu. Çünkü yaşınız kaç olursa olsun Gönen gençlik ve çocukluk demekti. Gönen 12-18 yaş arası, dünyanın tozpembe tarafıydı. Saf, temiz, çıkarsız ve masum duyguların kaynağıydı.

Bir yönüyle de, sanki kendine özgü bir birlik, bütünlük ve teklik ifade ediyordu. Bir heykel atölyesi, belki de bir robot üretim merkeziydi Gönen… Çünkü çıkanların hepsi de aynı fabrikanın imalatı olup, aynı özellikleri taşımaktaydı.

Hepsi Atatürk hayranı, düşüncelerinin temeli Atatürk ilke ve devrimleri… İliklerine işlemiş vatan sevgisi ve bir sel gibi sürükleyip götürür onları, ilerinin ilerisini yakalama aşkı; akıl, bilim ve çağdaşlık sevdası…

Derseniz ki, ya idealleri… Özellikle de birleştirir onları idealleri… İdealleri robotlar kadar tekdüze ve ortak. İdealleri karanlıkları aydınlatmak; Atatürk’ün başlattıklarını tamamlamaktı.

İşte bu Gönen imalatı beyinler, yarım asır sonra yine ortak paydalarında buluştular. Hepsi şimdi Gönen’deler. Side Star Otelin bahçesinde gördüğünüz bu buruşmuş yüzler ve ağarmış saçlar onların değil. Onlar şimdi Gönen’de yaramaz çocuklar gibi, tarım ambarında, yemekhane ve yatakhane yollarında, hatta şu anda baraj gölünün altında kalan değirmenderesinde ve Tınaz Dağı eteklerinde dolaşmaktalar. Öğretmenlerini ve arkadaşlarını şaşırtacak yaramazlıklar düşünmekteler.

Bu hasret-vuslat ortamından, bazen kısa bir an için Gönen hayalinden çıkabildiğim zamanlarda, arkadaşlarımı gerçek yüzleriyle görebiliyorsam da otelin havuzunun başında, fakat uzun süre kalamıyordum buralarda… Bu kocaman dairesel havuz, küçülüp dönüşerek kareye, hemen taşınıveriyordu Gönen’de salkım söğütlerin altına.

Şimdi günbatımında Akdeniz’in kızıla çalan yaşlı ve bilge sularının küçük dalgalarla okşadığı bir kumsalın çok uzaklarındaydık sanki. Kimsenin umurunda değildi kumsal, dalgalar. Yakalamış şimdi herkesi Gönen’de kırsal. Unutulmuş hanımlar, torunlar, unutulmuş yaşlar… Ne olur, gerçekler üç günlüğüne bizden uzak dursalar. Yaşansa, doyasıya yaşansa salt Gönen patentli duygular.

İşte bu duygu selinin içinde akıp gitti zaman ve farkına varamadık nasıl oldu akşam.

Akşam yemekten sonra büyük bir salonda toplandık. Salonda 250-300 civarında insan vardı. Çünkü bu sene 1974-1975 mezunları da gelmişti. Bizim önceki yıllardaki toplantılarımıza genellikle 1960-70 arası mezunlar katılıyordu. Genç kuşak, 1974 mezunları çoğunlukta olmak üzere 1975 ve 1978 mezunu arkadaşlarımızdan oluşan yüz kişiyi aşan bir topluluktu. Aslında onların da saçlar ağarmış ve çoğu emekli olsa da, bizlere göre gençti.

Her yıl toplantıyı organize eden Mustafa Deniz, her zamanki kendine özgü ve Gönen kokulu esprilerle toplantıyı açtı. Genç kuşak arkadaşlarımızın ilerde bu toplantıları sürdürmesini diledi. Ve toplantıya katılanlar arasında en eski Gönen mezunu (1957 mezunu) olarak, Mehmet Ayhan’ı duygularını açıklamak üzere kürsüye çağırdı.

Mehmet Ayhan konuşmasında, Cumhuriyetin gelişmesi ve yerleşmesinde Köy Enstitüleri ve İlköğretmen okullarının önemini uzun uzun anlattı.

Daha sonra da bu toplantılara ilk kez katılan, Remzi Akgün, Mustafa Yüksel ve Mesut Güler gibi arkadaşlarımızla, en yaşlı arkadaşımız Musa Tekin’i duygularını almak için sahneye çağırdı. Bunların duygu yüklü konuşmalarından sonra, Genç kuşak adına Mevlüt Bolat bir hoş geldiniz konuşması yaptı.

Bundan sonra yine genç kuşak adına toplantıyı düzenleyen ve otel organizasyonunu yapan Refik Korkmaz, organizasyon ve gelecek yılın toplantılarıyla ilgili olarak, otel yönetimiyle yaptığı görüşmeleri anlattıktan sonra gönlümün gülü, anılarımın leylası Gönen mezunları diyerek toplantıdan duyduğu sevinci dile getirdi.  

Konuşmaların arasına müzik giriyor, masalarda sohbet hepsinden tatlı, pek çok duygu bir arada ve anı tadında, almış başını gidiyordu. Aslında tüm duyguların toplamından, ortaya mutluluk çıkıyordu. Ve yine tüm duyguların kaynağı Gönen’di.

Mikrofon kimsenin tekelinde değildi. İsteyen her arkadaş çıkıp duygularını ve en çok da, Gönen anılarını paylaşıyordu. 1974 dönemi mezunlarının öğretmenleri Ali İhsan Altıntaş, İlhami Aslan, Mehmet Bal ve Ali Acar da kürsüye geldiler. Onlar da duygularını, düşüncelerini ve mutluluklarını gözyaşları içinde aktardılar.

Daha sonra kürsüye gelen Hidayet Karakuş bir anısını anlattı. Arkadaşımız Türkçe dersimde nasıl bir okul istersiniz diye öğrencilerine sorar. Öğrencilerin anlatımlarından sonra kendisi bir okul anlatır. Bir yanında çamlık, bir yanında vişne bahçeleri, bir tarafında salkım söğütler ve altında havuzları, havuzların kenarında çimler, çiçekler, çitler, güller ve başka süs bitkilerinin bulunduğu parkı, oyun ve gezinti alanları, tarım ambarı, iş atölyesi, bağları ve kiraz bahçeleri vs. olan bir okul ister miydiniz, diye sorar?

Çocuklar, “Öğretmenim böyle bir okul var mı?” derler. Hidayet: “Ben böyle bir okulda okudum çocuklar” deyince de; çocuklar: “Öğretmenim sizin böyle bir okulda okuduğunuz belli oluyor” deyince; “Nasıl” diye sorar. Çocuklar: “Öğretmenlerimiz sınıfa girince biz ayağa kalkıyoruz. Siz: “Buyurun” diyorsunuz, onlar: “Otur” diyor.

Hidayet bu anısıyla Gönenliliğin farkını ortaya koyduktan sonra, Mustafa Gazalcı kürsüye geldi. M. Gazalcı: “Bizi burada bir araya getiren duygunun, Gönen sevgisi, arkadaşlık, dostluk ve geçmişin anıları kadar, ülkemizin geleceğiyle ilgili düşünce ve kaygılarımızı paylaşmak arzularımızdır” diyerek; toplantı sonunda bir bildiri yayınlanmasını istedi ve toplanmamızı herkesin kendi düğününü yaşadığı, birlikte büyük bir düğüne benzetti.

Gece ilerledikçe coşku arttı. Genç gruptan Mahalli sanatçı Halil Er, yöresel türkülerle seslenirken salona, salonun yanıtı da gecikmedi. Pist bir anda oynayanlarla doldu. Bazıları da masalarının çevresinde müziğin ritmine uyarak hem söylüyor, hem oynuyordu.

Gece saat 24.00’ten sonra kimileri odalarına yatmaya, kimi çorba içmeye giderken, çoğunluk lobide sohbetin keyfini geç saatlere kadar çıkardı. Zaten bu toplantıların en güzel tarafı, kırk yıl önceki anıların, yeniden yaşanması, belki son bir kez daha paylaşılmasıydı.

(İkinci gün etkinlikleri sonraki blogda)

 
Toplam blog
: 81
: 702
Kayıt tarihi
: 21.11.08
 
 

Nazmi Öner 1946 yılında Burdur’un Bucak İlçesine bağlı Seydiköy’de doğdu. Seydiköy İlkokulu v..