Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '16

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Gönlümüz Kapadokya'da kaldı...

Gönlümüz Kapadokya'da kaldı...
 

11.07.2016

Ankara’ya yaklaşık 3 saat uzaklıktaki Nevşehir’ e gitmek meğer kısmet bu güneymiş... Ülkesinin her bir köşesine hayran biri olarak doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Her bir köşesi, her bir karesi, her bir beldesi adeta büyüledi beni.

İlk gün Ürgüp/Temenni tepesine gittik. Doğal bir müze, Ürgüp, Göreme, gezdiğimiz birçok yer. Mardin kadar etkilendiğim nadide şehirlerden biri oldu Nevşehir…

Lavların patlaması ile böylesine güzelliklerin ortaya çıkması, hele de üç güzeller, büyük anne ve babanın olduğu yerde hayranlık duymamak elde değil. Tabi bir takım rivayetler ve hikâyeleri de var.

Ihlara vadisi; Türkiye’nin hazinelerinden birisi camilerin, kiliselerin olduğu doğanın tüm güzelliğinin birleştiği,  ırmağın, yeşilin upuzun vadilerden oluşan harikalar diyarı…

Tesadüfen gittiğimiz Göreme Valley Cave House ailesi ve Tülay anne bizi sevgiyle karşılıyorlar. Kaya mağara evde, serinlik huzur ile birleşiyor, burada her şey doğal, bahçedeki saksılardan yetiştirilen biberlerden yiyoruz. Sevimli evin sevimli Buldok köpeği bizi tüm sevecenliği ile karşılıyor ve ilk kez bir erkek köpekten yaprak alıyorum yaprağı çiçek gibi uzatıyor. Bir de tavşanımız var. Oda verdiğimiz yaprakları büyük bir keyifle yiyiyor..Öyle özlemişim ki, doğal bir ortamı çaylarımızı huzurun iç sesiyle  içiyoruz..

Başarıyı kendi el emeği göz nuru ile yakalamışlar. Tülay annenin on elinde on marifet var. Kilim dokumakla kalmamış aynı zamanda doğal boya yaparak bu kilimleri dokurken sabrı ve şükrü öğrenmiş. Yemek yarışmalarında birincilikleri var. Her şeyi öğrenebilirim diyor. Geceleri ders çalışarak ehliyet de almış. Şimdi de kendi evlerini otele çevirerek gelen konukları doğal ve enfes kahvaltı ve yemekleri ile hiç tükenmeyen sevgileri ve bir de güler yüzleri ile karşılıyorlar. Ailece becerikli ve çalışkan insanlar, oğlu Ahmet ve eşi Ömer beyin elleriyle yaptığı omletin ve sigara böreğinin tadı halen damağımızda kaldı.

Avanos ise; bu nasıl bir şirinlik bu nasıl bir güzellik, çömleklerin kasabası dibinden çıkan kızılımsı toprağı ile Kızılırmak cennetten bir köşe sanki…

İçimizde kalmıyor, Avanos’a kadar gelmişken bir de çömlek yapıyoruz inanılmaz keyifli ve beceri isteyen bir meslek, elin kıvraklığı muhteşem çanak ve çömlekleri işliyor.

Ana ve yavru ördekler sıra halinde dizilmişler, harikulade bir manzara bir tepecikte öbek halinde kuşlar…

Sessizliğin sesi, huzurun nefesi ve beni karşılayan iki kurt köpeği… Çimenlere, oturuyorum. Beyaz renkli olan kendini yere atıyor, oynamak istiyor. Sevgi yumağı oluyoruz, çıkarsız, beklentisiz…

Cennet insanın bakış açısında mı gizli? Cennet insanın amellerinde mi gizli? Cennet yoksa insanın iyilik ve hak yolunda ilerlerken gördüğü güzellikleri görebilmesi, dokunabilmesi mi?

Rüzgâr hafif hafif Kızılırmak nehrinden eserek tenimizi okşarcasına geçiyor.

Derinkuyu

Taş yapı evler, sımsıcak gösterişsiz camileri, gülen yüzlü misafirperver insanları, uzayıp giden altın sarısı buğday tarlaları, yemyeşil tarlaları, kabak, domates bahçeleri, ille de üzüm tiyekleri, asmaları bahçeleri...

Her bir duvarın dibinde, her bir taş yapının önünde oturuyorum. Oradaki enerjiyi hücrelerime çekerken ruhum huzur buluyor.

Mağara taş evlerden evlere, hayallerime birer merdiven dayıyorum. Özcan Deniz’in başrolünü oynadığı “Asmalı Konak” dizi setine gidiyoruz. Her bir kareyi canlı yaşıyoruz. Tam çıkarken yağmur yağmaya başlıyor. Yağsın, berekettir, derken hayatımın sürprizi ile karşılaşıyorum. Hayatımda görmediğim yarım ay bir gökkuşağı hem de tüm canlılığı ile bizi karşılıyor. Dakikalarca seyrediyorum. Yeşili, sarıyı, maviyi, kırmızıyı, tüm renk cümbüşünü içime çekiyorum.  

Hz. Hacı Bektaşı Veli

Buralara kadar gelmişken bir ilk daha gerçekleşiyor. Hacı Bektaşi Veli  Hazretlerini de ziyaret ediyoruz. Sözleri nur olup akıyor, çilehaneden yüreğimize.

Hararet nârda’dır, sac’da değildir,
Kerâmet sendedir, tâc’da değildir.
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.

Sakın, bir kimsenin gönlünü yıkma,
Gerçek erenlerin sözünden çıkma.
Eğer insan isen ölmezsin, korkma,
Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.

Gönül kâbesine girmesin hülya,
Nefsine hakim ol düşme bed hûya.
Kirleri arıtan baksana suya,
Hep yüzü yerlerde, buc’da değildir.

Son olarak Alevi-Bektaşi anlayışında “Yedi Ulu Ozan” olarak geçen Pir Sultan Abdal, Virani, Kul Himmet, Şah İsmail Hatai, Fuzuli, Yemini ve Nesimi’nin yan yana dizili heykelleriyle başlayan Ozanlar Yolundan yürüyoruz. Sonrasında YunusEmre, atı üstünde Davut Sulari ve sazı elinde Âşık Veysel heykelleri bizi bekliyor. Ozanlar Yolu’ndan biraz daha çıktığımızda dört kişinin semah dönüşünü temsil eden heykelleri görüyoruz. Delikli taştan geçerek yolculuğumuzu tamamlıyoruz.

Ruhani bir yolculuk için, güzellikleri görmek ve oraların sırrına ermek için bakmak yetmiyor. Onu görmek, hissetmek, dokunmak gerekiyor. Başka neler mümkün yüce Rabbim.

e-mail:belginturan@gmail.com

 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..