- Kategori
- Felsefe
- Okunma Sayısı
- 1154
Gördüğüm...

Bir buçuk yaşında, ıssız bir kucağın içindeydin, küçük köpekler oynaşırdı pijamanın desenlerinde, üstündeki, o gül kurusu önlüğün, yanaklarındaki o gül koyusu gülüşün ve düşler kurduran emziğinle; saat 11:30 civarında bindi, Haydar Paşa Garı, olanca genişliğiyle, o küçücük yüreğine…
Rötarsızdı… Toplar damarından girip, atar damarından çıkan trenler. İçlerinde, kendi ağırlığı, renkli iç çamaşırları, ütüsüz gömlekler. Bir kilo demir mi, bir kilo hayat mı, daha ağır diye sorardı, tahtadan çakılı valizler. Kurşun geçirmez yelekli askerlerin, ciğerlerinden geçerdi, yanık türkülü gurbetler.
Uzun yıllar sonra anladım. Defalarca girip çıktığım Haydar Paşa Garının, senin yüreğinde oturduğunu. Adana’yla İstanbul’un birbirinin aynı olduğunu. Mersin’le İzmit’in, Yenice’yle Gebze’nin, acı bir gurbetin çocukları olduğunu...
Haydar Paşa Garının, şimdiki zamanı, hep yanlış gösteren saati, insanları izliyordu. Gidenler için ağır ağır, gelenler için hızla geçiyordu. Trenler kan gibi akıyordu. Ölü martılar yaşama arzuyla kanatlarını çırpıyordu. Hayatın derslerinden ikmale kalan çocuklar, ateş gibi simitleri satıyordu. Ayrılıklar bütün detaylarda geziyordu. Giden de, kalan da, gelen de… ağlıyordu.
Garın göbeğindeki banka oturdun sen. Haydar Paşa içimdeydi. Adana içimdeydi, Ankara içimdeydi. Trenler, gidenler, kalanlar ve gelenler içimdeydi. Zeki Müren içimdeydi, Neşet Ertaş içimdeydi, solcular sağcılar, hayinler, fanatikler, fahişeler, cazgırlar, kahramanlar içimdeydi. Gülen gözlü çocuklar içimdeydi. Hayat içimdeydi. Garın göbeğindeki banka oturdun sen.
Garın saati, günde bir an, zamanı doğru gösterirdi. O an, oturduğun bankta, yanının boş olduğunu söyledi…
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.
Bu blog Editör'den Öneriler alanında yayınlanmıştır

İyi ki gidenler gitmiş, diyorum kendi kendime. Meğer, gece konduymuş bütün hayaller. Bir sabah, yıkılıvermiş. Umarım, bir gün ben de yayınlama cesareti bulabilirim, en babayiğit acıları. Ses ahengi, vurgu, akıcılık, açık bir dille anlatımının yanı sıra sıradışı benzetmelerin, duygulara can vermiş. Bu yönüyle çok beğendim. Sevgilerimle...
Sevgi Biçer 21.05.2008 20:45- Cevap :
- Ruhsatlı da olsa, gecekondu olan hayallerde vardır kimbilir... Bakma sen ruhsatlı mutluluk oynayanlara. Ve en çıplak haliyle yaz elbette yazacaklarını. Kimse okumazsa yemyeşil soğanlar okur:-) Mersinden sevgiler sana... 21.05.2008 23:55
Okudum :))
Leyla ÖNDER 03.11.2007 23:09- Cevap :
- bu bloktaki resim... senin infondaki resmin... çocukluğun mu o kız... öyle ustura bakışlı... 04.11.2007 0:08
dolu hayat, hayat mı alıyor elimizden istediklerimizi yoksa biz mi yetişemiyoruz kırmak için zamanın belini karıştırırım her zaman. Kim ne için yazmış bilmiyorum benim yerim senin yanın diye, hoş yanında yerimizdeymiş gibi hissettiğimiz kaç kişi kaldı? Tren istasyonlarında, kış manzaraları eşliğinde trenden inenleri güler yüzlü sımsıcak insanların karşılamalarını sevmişimdir en çok filmlerde. Hiç bir araç sevdiklerinizi ayırmasın sizden, hoşçakalın
kevser şekercioğlu akın 22.06.2007 17:35- Cevap :
- Şekerci Kevser, gördüğümüz manzara bu... demli bir çaya tad veren şeker, çocukluğumuzda hayatımıza da tad verıyordu.... Inanıyorum ki, yazılarınız ve infonuzdan izlediğim hayatınızla, ailenizin ve dostlarınızın da şekerisiniz... Zaman ayırıp okuduğunu için teşekkür ederim... 23.06.2007 8:23
Yağmur altındaki bir trenden daha hüzünlü başka bir şey bulunur mu ki dünyada? demiş ya pablo neruda..haydarpaşayı görseydi bi de üstüne senin yazını okusaydı...bi şiirde bunlar için yazmaz mıydı...yazardı..:))sevgilerimle...
ahu aydınlıgil 20.06.2007 14:49- Cevap :
- O en güzel aşk şiirlerini yazdı, esmer yanığı yakışıklı latinim... o bir hayat kahramanıydı... bize söyleyecek daha çok şiiri vardı, hayat... Onure eden sözlerin için teşekkürler ediyorum... 20.06.2007 16:58