- Kategori
- Gündelik Yaşam
Gördüklerim
Oruçlu iken, kavurucu sıcaklardan kurtulmak için gölgelik bir yer arıyordum. Belediye binasının yanındaki Mercan TV’nin bulunduğu binanın altında bulunan THY bürosunun önündeki merdivenleri görünce;“tam da istediğim bir yer “ diyerek, en üst merdiven basamağına oturdum. Hem serindi, hem rüzgar esiyordu, hem de iftar vaktine yakın meydanın manzarasını gözlemleme imkânım vardı.
Hem de daha önceden kararlaştırdığımız saatte görüşmek için kadim ve kadirşinas dostum, Bilal KARADAĞ beyefendiyi rahatlıkla bekleyebilirdim.
Tam karşımda Demokrasi Parkı’nın girişi vardı. Kaldırımdan gelip geçenleri gözlemlerken, bir an da gözlerim elektrik direğinde bulunan Termometre gözüme ilişti. Sıcaklığın 40 dereceyi gösterdiği bir rakam vardı. Bir süre bekledikten sonra, gayr-i ihtiyari yerimden kalkarak, Belediye binasının alt katında ve doğuda bulunan Esmer Optik ile İpek Kasetçiliğin önünde bulunan anfi tiyatroyu andıran merdivenlerin en üst basamağında oturur buldum. Evet, buradan olan bitenleri daha iyi gözlemleyebilirdim.
Amiyane akan yaya ve araç trafiğindeki akışkanlık, hızlı bir şekilde devam ediyordu. Demokrasi parkı girişinde yer alan Adıyaman Belediyesince kurulan tanıtım stantı, insanların hayli ilgisini çekmiş olmalı ki gelip geçenler, bir an durup bakıyor ve ilerliyorlardı.
Her iftar vakti yaklaşığında, rutin hale gelen seyyar işportacıların alanı dolduğu gibi, bu iftar vakti de yine Ramazan pidesi (Ramazanın gülleri) satan birkaç genç, tezgahlarını hazırlayıp üzerine dizmişlerdi. Hemen önünde son yıllarda büyük ilgi çeken Urmu Dut suyu standında bir kişi, büyük leğenlere doldurduğu pet şişelerin arasına buz kütlelerini soğusun diye koymuştu. Eriyen buzun suları leğenlerden taşarak, Yenipınar Camisinin önünden akıp gidiyordu.Urmu Dut suyu satan kişinin hemen yan tarafında, el arabası üzerine yerleştirdiği hurmaları satan birinin yuğun çabaları görülüyordu.
Genç bir annenin ellerinden tuttuğu biri kız, bir erkek iki çocuğunun canhıraş ağlamalarıyla, birisi tatlı, diğeri dondurma isteyince; anne kararsız bir şekilde, her ikisine de kızıyordu. Önce tatlıcıdan tatlı, sonra da dondurmacıdan bir külah dondurma alarak yollarına devam ettiler.
Yaşlı bir amca, iftar için almış olduğu eşyalarını taşımakta zorlanarak kaldırımda ilerliyordu.
Demokrasi parkındaki ağaçların altında ve duvarın kenarında, emekli oldukları her hallerinden anlaşılan 6,7 kişinin hararetli sohbetler yapıyor ve bazı kişiler de çimlerin üzerine sere serpe uzanarak yatıyorlardı.
Demokrasi parkı girişinde tezgahını açan biri, dizdiği tespihlerin satışını yapıyordu.
Kaldırımlarda hızlı hızlı yürüyen, ve yürümekte zorlanan insanlar rahatlıkla görülüyordu.
Demokrasi parkının diğer girişinde; ayakkabı boyacılığı yapanlar, müşterilerini bekliyorlardı.
Demokrasi parkı orta girişinin hemen yan tarafında, Ramazan etkinliklerinin yazıldığı devasa bir afiş hemen dikkat çekiyordu.
Hemen önünde Osmanlı kıyafetiyle ve bisikletli arabasıyla Bekir Açıl ağabeyimiz; Adıyaman havaları eşliğinde bal ve boyam şerbeti satıyordu.
Belediye zabıtaları en fazla göze batanlardandı. Belli ki düzen ve intizamı sağlamaya çalışıyorlardı.
Bulunduğum yerden gözlemlerim sürerken, hemen önümdeki cereyan eden gülüşmelerle tüm dikkatim dağıldı, onlara odaklanmaya başladım.
18,20 yaşlarındaki, kızlı-erkekli birkaç genç, az ilerideki Divan Pastanesinden aldıkları dondurmaları yalayarak, hem yürüyorlar hem şakalaşıyorlardı. Hemen ardında yaşları kemale ermiş diye kabul edilen birkaç kişi hem sigara içiyorlar hem sohbet ederek ilerliyorlardı.
Oruç tutarlara, tutmazlar onların bileceği iş elbette, herkes yaptığından sorumludur. Hasta olsalar anlayacağım; ama seviyesizce, ahlaksızca fütursuzca, saygısızca, utanmadan sıkılmadan, insanları gözünün içine bakarak, dalga geçercesine sigara içenler, dondurma yalayarak ilerleyen terbiyesiz gençleri görünce; doğrusu hem üzüldüm, hem kendime kızdım. Demek biz gençlerimize, sevgiyi, saygıyı, hürmeti, dinimizin gereklerini, ahlaki ve toplumsal kuralları, dini hassasiyetleri öğretememiş ki; şimdi bunlardan sitem ediyor, şikayet ediyoruz. Ne olursa olsun, herkesin birbirine saygılı, dini değerlerine saygı göstermek zorundadır.
Sanki oruç gelmemiş gibi, her yer, zaman ve mekanda yiyip içenler, dinden, imandan ne kadar da bihaberler.
Gayr-i ihtiyarı; “yazık vallahi çok yazık!” diyerek başımı sağa sola sallarken, hemen yanı başımda oturanlardan da aynı tepkiyi görünce, birazcık olsun rahatlamıştım.
“Peki sen ne yaptın?” derseniz? Ben de bir şişe Urmu Dut suyumu, bir de Ramazan pidemi alarak, Bilal beyle eve doğru yola koyulduk.
Kerim BAYDAK