Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '09

 
Kategori
Kitap
 

Gördüm dokundum ve...

Gördüm dokundum ve...
 

Gördün Dokundum ve Sevdim

Kitabın arka kapağında şunlar yazıyor

“Görmeden aşık olur mu insan, gözümüzle gördüğümüz müdür sevdiğimiz, yoksa ruhuna dokunabildiklerimizi mi severiz? !
Sevilene dokunamayınca, geceler boyu onun hayaliyle ruhunun karanlık koridorlarına dalmaz mı insan... Bir kış günü ateşlere bulanmaz mı...
Yolcu değil miyiz hepimiz, başkalarının hayatlarının yolcuları...
Gece vakti çimenlerin üzerine uzanmış yıldızları seyrederken tüm aşkları yüreklerine aşır bir yolcu, konaklama aykırıdır yolcuya, bir hayalet gibidir ruhları, şeffaftır herkesin içine girip onlardan olabilirler.
Romantik bir yolcunun hikayesi 'gördüm, dokundum... ve sevdim'.
Halim Bahadır senelerdir yaşadığı hayatın satır aralarını yazdı, okurlarının hıçkırıklarını paylaştığı, gülümsemelerini çoğalttı, iklimleri dolaştı kalemiyle, insanların ruhlarına dokundu.
Göremediğimiz hikayeler var elinizdeki kitapta, bir yazarın iç serüveninin yanı sıra arka sokakların sesi geliyor fısıltıyla.”

Romantik bir yolcunun hikayesi deniyor kitap için. Bana kalırsa bencil, insanların duygularını hiçe sayan, gerçekten sevmeyi bilmeyen, kadınları sadece cinsel bir obje gibi kullanan bir yolcunun hikayesi…

Yine de okunması gereken bir kitap diyorum çünkü sevgisiz ve ilgisiz yetişmiş kız çocuklarının iç dünyasını görebilme şansına ulaşabiliyorsunuz. Çocuğunu saçlarını okşamaktan imtina edinen ebeveynler bir ömür boyu kapanmayacak yaralar açıyorlar onların küçük yüreklerinde… Hep sevgi arayışı içinde yine onların sadece bedenleri ile ilgilenen sevgisiz insanların arasında yavaş yavaş tükeniyorlar. Sevginin peşinde koşarken sevgisizliğin daralan çemberinde boğulup kalıyor…

Yazar sevgisiz yetişmiş birkaç kadınla ilişkisini anlatıyor kitabın bazı bölümlerinde. Onların kalplerindeki derin yaraları resmediyor okuyucuya onların derdine bir an için ortak oluyor(?) onları teselli ediyor (?) kendince… Onların acizliklerinden sevgi arayışlarından güven arayışlarından yararlanıyor desek sanırım durumu özetleyen daha uygun bir cümle kurmuş oluruz.

Yazarın kızlarına sevgi göstermeyen babalara kızması da bu ne yaman çelişki dedirtecek türden. Kendisinin de küçük kızı var babasının yanında olmasına ihtiyaç duyan onun sevgisine ihtiyaç duyan bir kızı… Ama babası özgürlüğünün(?) peşinde, babaları ilgi göstermemiş kızları teselli(?) etmekle meşgul…

Okurken düşündüm bir kadının fiziksel zayıflığından yararlanarak yapılan cinsel istismar tecavüzse ruhsal zayıflığından yararlanarak yapılan istismarda tecavüz sayılmaz mı?

Kitaptaki ilginç noktalardan biri de çarşaflı bir bayanın yazara içini döktüğü satırlar. Bayanın eşi kendisini sadece o anki cinsel ihtiyaçlarını gidermek için kadının ihtiyaçlarını düşünmeden kullanıyor ve çok affedersiniz ama bu hayvanlığı da inancı gereği yapıyor. Yanlış kaynaklardan öğrenilen İslam(?) ne kadar da ürkütücü. İslam’ın ortadan kaldırmaya çalıştığı Cahiliye Dönemi Arap gelenekleri ve Kadına bakış açısı nasıl halen İslam adına yaşatılmaya çalışılıyor anlamak güç gerçekten. “Allah aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır” ayeti aklıma geldi kadının hikayesini okurken. Pisliğin içinde kalmaktan mı hayvanlaştı acaba eşi diye düşünmekten kendimi alamadım…

Yazar hayatını özgürce yaşamasına rağmen hiç mutlu olamıyor… Çünkü mutluluk dengede gizlidir, kendi özgürlüğünüz kadar başkalarını özgürlüğüne de duyarlı olduğunuz, kendi ihtiyaçlarınız kadar başkalarınınkine de duyarlı olduğunuz, kendi gururunuz kadar başkalarının gururlarına da duyarlı olduğunuz, sevilmek istediğiniz kadar sevdiğiniz müddetçe… Hayatınızdaki her kavramda her olguda denge kurabildiğiniz kadar mutlu olursunuz…

Birine bağlanmak özgürlüğünüzü kısıtlamaz çünkü bağlılık, sadakat gerçek bir sevginin sonucudur. Gerçek sevgi ise özgürleştirir… Tabi iki gerçek sevgi buluştuğu zaman…

 
Toplam blog
: 28
: 1031
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

1983 doğumluyum. 2004 yılında Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. Mezun olduktan sonraYöne..