Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Görücü usulü

Görücü usulü
 

“Kızım, hadi kalk.”

“Ne kalkması anne ya sabah sabah. Saat on iki bile olmamış.”

“Görücü gelecek biraz sonra.”

“Ne görücüsü? Ben istemiyorum kimseyi demedim mi? Sen çık, bana ne. Evde yok de, uyuyor de… Uydur işte bir şey.”

“Olmaz öyle şey. Ayıp olur. Kalk hadi.”

Söylene söylene kalkıyorum. Gelenlere ayıp olmasın diye en az düzeyde hazırlanıyorum. Annemin utanacağını düşünmesem daha eğlenceli kılıklarla çıkarım ama neyse.

“Ne yapacaktım şimdi? Şeker ikram edeceğim, tatlı yeyip tatlı tatlı konuşun diye. Hımm. Su isterlerse getirmem bak, ona göre. Sen götürürsün.”

Burada annemin bana nasıl baktığını sözlerle ifade edemem.

“Ne var anne ya? Ne bakıyorsun öyle… Mankenlik mi yapacağım sabah sabah? İsteyeceklerini düşünerek ben getirip masanın üzerine koyayım. İsteyince sen verirsin.”

Yine, annemin o bakışları... Küçükken inanılmaz tesir eden, bir hatam olduğunda beni delip geçen bakışları. Tabi, artık eskisi gibi tesir etmiyor. Bunun annem de farkında. Arada bir kızınca söyleniyor:

“Sen kime çektin böyle? Laf dinlemez, laf yetiştirir, dik başlı… Ağabeylerin bile senin gibi değil!”

Evlenecek yaşa gelmişlerin ya da evlendirecek yaşa gelmiş çocuğu olanların, kendilerinden ve çevrelerinden aşina olduğu durumlar.

Teyzem “Aman, kendileri bulsunlar da sonra `sen yaptın, sen ettin` diye benim başıma ekşimesinler.” derdi hep. Gerçekten de üç oğlu da kendi bulup evlendi. Problemleri olsa dahi “Siz yaptınız.” diyemiyor. Ve bu da aileleri ömür boyu altında ezecek büyük bir vicdan yükünden koruyor.

Hayırlı işlerde birçok kimse aracı olmak istemez. İyi olursa “Çocuklar çok iyi anlaştı, birbirlerini sevdiler.” olur. Kötü olursa “Nereden çıkarttın şu insanları karşımıza?” diye aracıya çatılır. Olmaması gerektiği halde insanların arası açılır belki akrabalık ilişkileri bozulur.

Son zamanlarda anlaşarak evlenmelerin birçoğunun boşanmayla sonuçlandığını herkes söyler oldu.

“Aa, duydunuz mu? Filancanın kızı kocaya kaçmıştı ya!”

“Ee, ne olmuş?”

“Geri gelmiş ya.”

“Vah vah! Sebebi neymiş peki?”

“Kocası olacak herif dövmüş.”

Ya da uzun yıllar çıkıp evlenenlerin de benzer problemleri olabiliyor.

Peki, nedir sorun? İnsanlar gerçekten “Gerçek” yüzlerini evlenince mi gösteriyor? “Tapu” diye nitelendirilen “Evlilik Cüzdanı”nı alınca mı bitiyor her şey? Saygı, sevgi, aşk, ilgi… Gerçi elli yıllık evliler bile “Bunca yıllık karımı/kocamı tanıyamamışım.” deyip boşanabiliyorsa, bir insanı tanımak gerçekten imkânsızdır.

“Evlilik bir kara kutudur. O insanı yaşadıkça, o insanla yaşlandıkça kutu yavaş yavaş aydınlanır.” derdi kuzenim. İster anlaşmış olsun; ister görücü usulu olsun her insan bunları yaşıyor. Ben yine de ailelerin öncelikli olarak tanışmasını doğru bulmuyorum. Çünkü tanıştırılan kişilerin doğal olamayacaklarını düşünüyorum. Özellikle bayanlar bu sıkıntıyı daha çok yaşıyor. Hep hanım hanımcık olmak zorunda. Olmazsa ailesine laf gidecek. Belki ben çok sinirlenince küçük bir küfür savuruyorum. Hakkım yok mu istediğim gibi konuşmaya? Evet, hakkım var ama ben öyle konuşunca o da benim böyle konuştuğumu ailesine söyleme hakkı buluyor kendinde nasıl oluyorsa. Sonra o ona söylüyor, bu buna söylüyor. Laf dönüp dolaşıp kızın ailesinin kulağına geliyor. Şimdi gel de çık işin içinden çıkabilirsen. Sonuç olarak doğallık ortadan kalkıyor ve insanlar yapmacık tavırlarla birbirini tanıdığını(!) sanıyor. Tanıdığı(!) kişiyle evleniyor. Sonrasında ne mi oluyor? Kalp kırıklıkları ve hüsran…

İçinde yok olduğumuz karanlıkların aydınlıklara kavuşması dileğiyle…

 
Toplam blog
: 24
: 572
Kayıt tarihi
: 13.01.09
 
 

Çiçeği burnunda bir öğretmendim geçen sene. Ama öğrenciler o çiçeği koparıp parça parça ettiler sonr..