Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Göründüğü gibi değil.

Göründüğü gibi değil.
 

Arkamdaki demir bahçe kapısının gıcırtıyla açıldığını duyunca, başımı ister istemez sesin geldiği yöne çevirdim…

Yetmiş, yetmiş beş yaş arasında bir adam ve yanında köpeği...

Adamın kıyafetleri eski, beyaz ve kirlenmiş yapak çorapların üzerine kadın terlikleri giymiş.

Amcayı ilk defa görüyorum ama köpeğini biliyorum.


***
Geçenlerde takım çantasının üzerine oturmuş, kamışların hareketlenmesini beklerken, yanıma gelmiş, yem olarak kullandığım istavritlere kafayı taktığını düşünüp, kaptırmamak için, kumsalda o an elime geçen taşı fırlatmış, hayvan oralı bile olmayınca şaşırıp kalmıştım.

<ı>Korkularını göstermeyen hayvanlar insanlar için tedirgin edici oluyor<ı>!

Aklımdan köpeğin bana saldırma ihtimalini ve ne kadar korumasız olduğumu geçirsem de, onun taktiğini kullanmış, tüylerimin diken diken olmasına aldırmadan sırtımı iri yarı kurt köpeğine dönüp çantanın üzerinde ki bekleyişime devam etmiştim...

— Rasgele.

— Sağ ol amca.

— Var mı bir şeyler?

— Henüz yok. Şimdi geldik.


***

<ı>Son günlerde hayatın bana yaptığı küçük esprilerden peşin hüküm veren bir adam olduğum sonucunu çıkarttım…

Sahilde sürekli fiber kayığı ile denize çıkan bir adam görüyordum...

Kayığı kumsala çektikten sonra ellerini arkaya bağlayıp, bahçesinde mangal yaptığı üç katlı yazlığa da ne yalan söyleyeyim imreniyordum...

Geçenlerde sohbet etmek için yanımıza geldi, laf arasında “eviniz çok güzel” deyiverdim…

Adam önce gülümsedi arakasından “ ev benim değil sitede bekçiyim” dedi...


***

Balığa gelmenin en güzel yanı insanın çekinmeden etrafındaki her şeyle konuşması! Bunu fark etmem zaman alsa da kumun üzerindeki davranışlarımı bir topluluğun önünde yaptığımı düşünüyorum da!

“ Demek karnın çok acıktı güzel balık”

“ Yemimi yersen ben de seni böyle yakalarım işte”

“ İstavritlerime yaklaşırsan kafanı yararım köpek!”

“ Allah’ım bu defa iki kiloluk bir kalkan yakalayayım ne olur”

“ Eh be rüzgâr esecek zamanı buldun!”

“ Ah be yağmur donuma kadar ıslattın ya beni”

“ Ulan çizme su alıyorsun da neden söylemiyorsun!”

Bir keresinde, yoğun geçen haftanın sonunda, kendimi sahile atmış, oltaları denize fırlattıktan sonra kapatmayı unuttuğum cep telefonu ile ismi pek de önemli olmayan bir tanıdıkla kavga etmiş, telefonu kapattıktan sonra yüksek sesle yedi sülalesine hürmetlerimi sunarken, farkında olmadan yanıma gelen bir çifte yakalanmış, onlarla beraber gülme krizine girmiştim…


***

Köpek önde yaşlı adam arkasında tekrar yanıma geldiler…

Amcanın elindeki poşette iki tane ekmek var...

— Yok mu daha bir şey?

— Bir tane mırmır var… Arkadaşım da küçük bir kalkan yakaladı…

— Ağ atıyorum ben de…

Bahçe duvarında temizlenmeden kurumaya bırakılmış ağları gösteriyorum.

— Sizin mi?

— Evet.

— Kırlangıç çıkıyor mu?

— Tek tük. Geçenlerde çakarın oradan şu teknenin sahibi olan arkadaş olta ile kocaman yakalamış bir tane…

— Çorbası harika olur.

— İskorpitin de çorbası harika olur ama kayboldu namusuz!

Cümlesini bitiriyor, arkasını dönüp bahçeye giriyor, çok geçmeden elinde bir salkım üzümle geri geliyor… İkrama ikramla karşılık vermek lazım…

— Bira içer misiniz?

— İçmem. Hamallık yapmam bu saatten sonra rakı içerim…

Gülüyorum.

— Site de bekçi misiniz siz?

— Yok, yazları gelip kalıyorum… Kışları Amerika’dayım.

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..