Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Göründüğün gibi olmak

Göründüğün gibi olmak
 

Büyük ustanın dediği gibi ‘göründüğün gibi olmak’ kolay değil. Hele uçuk varsayımlara dayalı bir hayatı benimseyenlere hiç uymaz. Bütün bu anlatılanlar, yalnız bizde değil, bütün toplumlarda yaşanmaktadır.


Toplumun temel mottolarından biri ‘Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün’dür.

Mevlana,toplumu daha ileriye götürmek, daha iyiye çekmek isteyenler ile, yerinde tutmak, hatta geriye çekmek isteyenler arasında, çekişme sonucu ortaya çıkan karışık tabloyu fark etmiş, bu çok değerli sözü söylemiştir.

Bu söz, temelde riyakârlığın asla kabul edilemeyeceğine, kişinin beyninde düşündüğü ile dışına yansıttığının paralel olması gerekliliğine işaret eder.

Her insan genelde  prensip olarak yaşam tarzının bu kapsamda olmasını düşünür, kendini geliştirerek özü sözü bir insan olmaya itina eder. Yalan söylemez. Verdiği sözde mutlaka durur.

Borcu varsa ödememeyi aklının ucundan bile geçirmez.

Toplumsal yaşamda ortak paydalar onun için önemlidir.

Hakkından fazlasını talep etmez iken, daima karşısındaki insanı gözetir. Kendine muhalif olanı dikkâtle dinler, her türlü eleştirilerine net ve yalın cevaplar verir.

Arkasından konuşmaz. İç dünyasında onu sonsuzluğa ulaştıracak merdivenleri ağır ve kendinden emin bir şekilde çıkar.Tavrındaki, duruşundaki, rengindeki, sesindeki mana bileşkesini her zaman gözetir.

Kim ki tepkisizliği, suskunluğu sürdürüp, yeri geldiğinde rahat ve keskin hükümler vermeye yatkındır; işte o kişi aradığınız insandır. Birçok tespitleri vicdanına ayna olmuştur.

Diğerleri işinden, gidişinden, revişinden belli olur.

Büyük ustanın dediği gibi ‘göründüğün gibi olmak’ kolay değil. Hele uçuk varsayımlara dayalı bir hayatı benimseyenlere hiç uymaz. Bütün bu anlatılanlar, yalnız bizde değil, bütün toplumlarda yaşanmaktadır.

Mevlanın bu özlü sözündeki davet aslında görünürde kolay gözükse de, o kadar kolayca başarıyla yaşanamayabilir. Bunun nedenine gelince, kişilerin kendi menfaat ve çıkarlarının yaşamlarında ön plana çıkmasından dolayı, sahip olduklarını sandıkları her ne var ise onu kaybetmeme adına ortaya koydukları yalancı, ikiyüzlü düşünce ve neticesindeki davranışlardır.

Halbuki günümüzde bilimadamlarının gerçekleştirdikleri çalışmalar neticesinde artık kişinin yalan söyleyip söylemediği, ikiyüzlü olup olmadığı, beyinlerinden ne geçtiği açıkca tespit edilmektedir.

Örneğin;İngiltere Sheffield Üniversitesi’nden psikiyatrist Prof.Dr. Sean Spence’in yürütttüğü bir çalışmada yalan söylendiğinde ya da doğruyu söyleme engellendiğinde beyinde prefrontal kortekse giden kanı harekete geçiren aktiviteler tespit edilmiştir. Yalan söylemek ve doğru cevabın saklanması başka bir tepki ve reaksiyon gerektirmektedir ve bu da beyindeki normal aktiviteden farklı bir görüntü ortaya koyduğu  için kolaylıkla tespit edilebilmektedir. 

Bir diğer çalışmada da buna ek olarak, bilimadamları beyindeki gri ve ak maddeye göre yalan söylenip söylenmediğini ayrıştırabilmektedirler.Buna göre, yalan söyleyenlerin prefrontal korteksindeki ak maddede söylemeyenlere göre %25 artış tespit edilmiştir.

Harvard Üniversitesinde gerçekleşen bir diğer çalışmada da; anlık, düşünmeden yalan söyleyenlerin beynin arka kısmında gözünde canlandırma, gözünün önüne getirmeyle ilgili bölgede anterior, prefrontal korteksle birlikte aktivasyon tespit edilmiştir.

Artık herşey ayan beyan ortadır!

Özetle, insanın içli dışlı yapısına karşı verdiği mücadelenin tutarlı, dayanışmalı ve geleceğe ilişkin bir şekilde yürütülmesi gerekir ki söz konusu ifade edilen bu istenen şablona uysun.

Bizler ister öyle, ister böyle bu tanımı benimserken, aynı şeyleri sıra dışı insanlar için düşünmek imkânsız gibidir. Dolayısıyla, şimdi paylaşacaklarım daha öncekilerden çok farklı olacaktır.

Bazı özel kimseler benzer görüşleri de taşısa, olduğu gibi görünemez.

Şartlanmalardan, değer yargılarından ve bunlara bağlı yorumlardan kopmuş yenilikçi yapılar ne kadar açıkta olurlarsa olsunlar, kendilerini örter, toplumun gözü önünde olmaktan sıyrılmasını bilir, farklı şekilde görebilir.

Çünkü,onlara yapıla gelen aleni bir saldırı, karşılıksız kalmaz, kısa zamanda, yapanı hiç beğenmeyeceği durumlara sürükleyebilir, içinden çıkılmaz kuyulara atabilir.

Büyük olasılıkla bu bataklıktan kurtulabilmek için uzun yıllar didinmek, ağır bedeller ödemek zorunda kalınabilir.

Bu bakımdan özellere karşı uyanık durma, karşı çıkma, direnme de beyhudedir. Korkunç bir akıbete itilmek olasıdır.

Nedeni budur.

Hatta zihinlerden geçirilmesi dahi hoş karşılanmayan bir ayıba dönüşür.

Şaşırtıcı olan şey; bu özel kimselerin böylesine bir yıkım fırsatına mahal vermeden kendisini saklamasını bilmesidir.

Onların en büyük özelliği kendi dünyasında olanları sessiz ve tepkisiz şekilde seyrediyor olmasıdır.

Bu mahallerde mevcut olan tüm meziyetler, bütün bu donanım, ve bütün bunlara karşın anlaşılamaz durumda olmaları, çevresinde yaşayanları korumak gayesine matuftur.

İşte sevgili okurlar!

Göründüğü gibi olmayan bu zümre, açlarla tokların, güçlülerle zayıfların arasında sanki bir denge unsuru gibi duruyorlar.

Ve açığa çıkan güçlerini gizlice yönlendiriyorlar.

Bu halleri ile nasıl olduğu gibi görünebilsinler ki!

 

 

 

AHMED F. YÜKSEL

https://twitter.com/sufafy

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..