Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '10

 
Kategori
Kitap
 

Görünmeyen / Paul Auster

Görünmeyen / Paul Auster
 

Görünmeyen / Paul Auster


Amerikalı ünlü yazar Paul Auster ile "Görünmeyen" adlı kitapla tanıştım.

Kitapda beni en çok etkileyen kuşkusuz kitabın kurgusu ve karekter tahlillerinin başarısı diyebilerim.

Çekim gücü oldukça yüksek bir kitap.

Okuduğunuz bölüm, bir sonraki bölümü daha anlaşılır kılıyor, bölüm bölüm ilerledikçe kitabın içine daha çok girmenizi sağlıyor.

Çok karışık gibi görünen ama okudukça anlaşılır bir kurguya sahip olduğunu okudukça fark ediyorsunuz.

Ensest ve çarpık ilişkiler zaman zaman beni rahatsız etse de, sonuçta yaşadığımız dünyanın birer gerçeği diyerek, fazla üzerinde durmamaya çalıştım.

Aslında anlatması zor bir kitap.

Kitap 1967 yılında bir partide başlıyor. Adam Walker bu partide Born ve Margot isimli esrarengiz bir çiftle tanışıyor.

"Onun elini ilk kez 1967 baharında sıktım. O tarihte Columbia'nın ikinci sınıfında, kitaplara meraklı ve günün birinde kendime şair diyebilecek kadar iyi şiir yazacağına inanan toy bir yeniyetmeydim..... Kendisini Rudolf Born diye tanıştırınca hemen şair düştü aklıma Bertran'la bir akrabalığın var mı ? diye sordum..... Neden orada olduğumu hatırlamıyorum. Biris onunla birlikte gitmemi istemiş olmalı ama o birisinin kim olduğu çoktan aklımdan uçup gitmiş. Partinin nerede verildiğini bile anımsamıyorum. Şehir merkezinde mi, yoksa uzakta mı, bir apartman dairesinde mi, yoksa bir stüdyoda mı bilmiyorum. O sıralarda tanımadığım insanların yanında utanıp sıkılmam, çene çalanların şamatasından kaçmam yüzünden kalabalık toplantılardan uzak durduğum için, daha baştan o daveti neden kabul ettiğimi de kestiremiyorum. Ama o gece anlayamadığım bir nedenle evet dedim ve çoktan unuttuğum arkadaşımla beni götürdüğü her neresiyse oraya gittim..."

Şaşırtıcı olan şu ki, ilk bölümlerde kitabı anlatan Adam Walker. Sonraki bölümde Jim Freeman diye biri ortaya çıkıyor ve Adam Walker'in mektuplarını ve Cecile Juin'in günlüğünü anlatma görevini üstleniyor.

Kitap okudukça konu zaman zaman karışık bir hale geldi ve ben kitabın son elli sayfasını nefesimi tutarak okudum. Çünkü bir son bekliyordum kitabın adına inat... Ama o son gerçekleşmedi.

Kitabı bitirdikten sonra aslında kitapta anlatılanların gerçekten var olup olmadığı benim için bir soru işaretiydi. Kitabın sonunda neye inanıp, neye inanmayacağınızı size bırakmış yazar. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, "görünmeyen" bir kitap.

"iki gün sonra Walker, Saint Andrea des Arts Meydanındaki bir kaldırım kafesinde oturmuş bir bardak bira içiyor ve ufak bir deftere yazıyor. Akşamın altısı olmuş, bir iş günü daha sona ermiş, Walker'da yaşamını Paris ritmine uydurmaya başladığı için, bu saatin belki de şehrin en canlı zamanı olduğunu anlıyor. Sokaklar işten eve dönen, ailelerine, dostlarına ya da yalnız yaşamlarına kavuşmak için acele eden erkekler ve kadınlarla dolu; Walker dışarıda, o kalabalığın arasında, havayı dolduran kollektif solukların ortasında olmanın tadını çıkartıyor. Az önce anne ve babasına kısa, Gwyn'e daha uzun birer mektup yazdı. Şimdi de hayranı olduğu çağdaş Amerikalı şair George Oppen'in yapıtı üzerine inandırıcı bir şeyler karalamaya çalışıyor. Oppen'in son kitabı, This in Which'den şu dizeleri kopya ediyor.

Dünyanın varlığından kuşku duyulamaz ; çünkü görülebiliyor.
Ve çünkü ondan cayılamıyor.
Anlaşılması olanaksız ve bu gerçeğin ölümcül olduğuna inanıyorum..... "

Görünmeyene gönderme yapan bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..