Görünmeyenin ötesinde

Demir parmaklıkları aşıp, kendimi uçurumlardan aşağı bıraktığım anda anladım ki; hayatın yörüngesinde dönen tek gerçekliktir yaşamak. Aynaya baktığım her anda, görmüş olduğum kendimin de ötesindeyim ben. İçini doldurmaya çalıştığım bir boşlukta kaybolmaya yüz tutuyorum adeta. Sularında yüzdüğüm hayallerimin içine her dalışımda fark ediyorum ki, onlara ulaştığım anda, aslında her şey olabildiğince mümkündür.

Görünmezin ötesinde yer aldığını düşündüğümüz her şey, belki de en yakınımızda yer almaktadır. Bizleri bu gerçekliklerden soyutlayıp görünmezin ötesine atan tek şey, kendimizi gerçeğin dışında tutup, yalan bir dünyanın içine hapsetmiş olmamızdır belki de.

Tipik olmayan bir aşktır gerçeği yaşamak. Doğaüstü güçleri olan bir savaşçı misali yaşanır mantığın en derinlerinde. Mücadelenin doruklarında kâinatın bilinmez noktalarından düşmeye başlar meteorlar. Yere her düşüşünde, unutulan varlığının bir hatırlatması belirir beyaza bürünen yüzlerde ve gerçek olan, korku dolu anların yansıması ile gün yüzüne çıkar hep.

İnsanlığın gerçek olanla karşılaştığı her an, iklim değişikliği sonucu meydana gelen derin yaraların kapatılmaya çalışıldığı süreçtir. Fakat bir süre sonra her şey normale döndüğünde, yine hiçbir şey olmamış gibi davranılır ve gerçeklik yalanlara yenik düşerek unutulmaya başlanır. Bu gösterge, yalanlarla yaşamanın çekim gücünün gerçeklerle yaşamaya oranla daha fazla olduğunun bir kanıtıdır. İçinde bulunduğumuz frekansa kendimizi öyle bir kaptırmışız ki, ayaklarımızın yerden kesildiğinin ve semada bulutların üzerinde yol aldığımızın dahi farkında değilizdir. Görünmezin ötesine ulaşmaya çalıştığımız fakat farkında olmadığımız durum, zaten görünmezin ötesinde bir hayat sürdüğümüzdür. Normal olan gerçeklerle dolu bir hayat yaşamak iken, anormal olan ya da istisnai olan yalanlarla dolu bir hayatı yaşayarak gaflet içinde olmaktır.

Bir kâğıt parçası olan paranın yörüngesinde dönen bir hayattır, bugün adına yaşamak dediğimiz. İnsanlığın küçük parçalara ayrılarak erimeye yüz tuttuğu, soğuk bir tabakanın kalıntılarından arta kalan şiddet yoğunluğudur görüp geçirdiğimiz. Etkisiz hale getirilen yüzlerde oluşan yapay gülüşlerin konumlandırdığı ego tatmininin maksimum düzeylere çıkarılma saplantısı ve bir bayrak yarışı misali söndükçe yakılan meşaledir insanlığı terk edişimiz.

Tipik olmayan bir aşktır gerçeği yaşamak. Doğaüstü güçleri olan bir savaşçı misali yaşanır mantığın en derinlerinde. Mücadelenin doruklarında kâinatın bilinmez noktalarından düşmeye başlar meteorlar. Yere her düşüşünde, unutulan varlığının bir hatırlatması belirir beyaza bürünen yüzlerde ve gerçek olan, korku dolu anların yansıması ile gün yüzüne çıkar hep. Bir uyarı niteliği taşıyan sinyaller gönderilir yeryüzüne ve görünmeyenin ötesinde başlar mücadele. İnsanlık, bir rastlantı sonucu da olsa, içine hapsedildiği karanlık dünyadan kurtulup aydınlığa çıkmayı hedefler hep.