Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Görünmezi görünür kılan algı

Görünmezi görünür kılan algı
 

İnsan ilişkilerini başlatan ve sürmesini sağlayan en önemli unsur belki de bir anlık etkili bir etkileşimdir. Bir söz, bir hareket, bir mimik, görünmez küçük soyut hayaletimsi güçler çok büyük başlangıçlar ve başarılar yaratabilirler. Tek yapmamız gereken o hayaletimsi güçleri küçümsememek, görmezden gelmemek, görünmez olsalar da var olduklarını kabul etmek ve onları algılaya açık olmaktır. Onları kabul etmek o hayaletimsi güçleri kendiliğinden algılanabilir hale getirir. O andan itibaren daha duyarlı, anlayışlı, daha barışçıl, sevecen, umutlu hale geliriz ve bunu sürdürmek bizim elimizdedir.

Bugün o hayaletimsi güçlerin görünmez olduğu kadar güçsüz olmadıklarına bir kez daha şahit oldum. Tek düşüncem televizyon kanallarının arasında dolanmaktan kurtulmak ve güzel bir akşam geçirmemi sağlayacak bir film izlemekti soğuk bira eşliğindeki cips ile… Elime gelen filmin isminin ne olduğuna dahi bakma gereği duymayışım da işte bu yüzden olsa gerekti…

Her filmde, tiyatro oyununda ve karşılıklı gerçekleştirilen her aktivite de olduğu gibi ilk bölümde olayların genel hatlarının çizildiği dolayısıyla izlenirken veya dinlenirken ciddiyet gerektirdiğini ve başını anlayamadığınızda sonunu da anlamayacağınızı bu yüzden de ilk bölümün devam niteliğindeki ikinci bölüme oranla daha önemli olduğunu söylemek çok da yanlış olmasa gerek. Derinlerde gizlenen bu düşüncem benim filmin adına bakmadan izlemeye başladığım filmin ilk yarısını izleyişime ciddiyet katmıştı bile.

Fakat bir filmin, tiyatro oyununun, karşılıklı gerçekleştirilen her aktivitenin ikinci bölümüne devam etmek isteyip istemediğinizi belirleyen tek etken aktivitenin kendisi değildir. İlk bölümün üzerinizde bıraktığı etki, yani film, tiyatro oyunu veya iletişim haline olduğunuz kişinin sizinle aranızda oluşan etkileşimin payının hayaletimsi, görünmez olması onu görmezden geleceğimiz anlamına gelmez. Derinlerdeki düşünceleriniz gibi, izlediğiniz film, tiyatro oyunu veya karşılıklı gerçekleşen her aktivite de olduğu gibi sizinle yaptığınız aktivite arasında algıya dayanan güçlü bir etkileşim durdurulamaz bir şekilde alır başını gider.

Benimde izlediğim Charlie Chaplin’nin “The Great Dictator” filmiyle aramda böylesine güçlü durdurulamaz bir etkileşim başlamıştı. Filmin ilk yarısında ciddiyetin ve bu etkileşimin en yoğun olduğuna inanan derin düşüncelerimi değiştirecek bir film ile karşı karşıyaydım. Bu etkileşim filmin son sahnesinde hiç olmadığı kadar beni sarıp sarmalayacak, kendimi son sahneyi tekrar geri sarıp izlerken bulacaktım.

Son sahne, filmin ilk bölümünü anlayamazsam ikinci bölümünü de anlayamam şeklinde sabitlenmiş, yerleşmiş düşüncelerimi bir kalemde silmişti. Son sahne, filmin en çok ciddiyeti hak eden, en etkileyici, film ile etkileşimimi film ile bütünleşmeye dönüştüren ve filmi unutulmaz klasikler arasına sokacak sahneydi. İzlemeden, görsellikten uzak düşünülüp okunduğunda bile insanda “işte bu” dedirten bir bütünleşme yaşatacak derece de düşüncelerimizi yansıtan o sözler;

Üzgünüm ben imparator olmak istemiyorum.

Bu beni ilgilendirmiyor .

Hükmetmek veya işgal etmek istemiyorum.

Herkese yardım etmek istiyorum.

Yahudi katolik siyah beyaz...

Hepimiz birbirimize yardım etmek istiyoruz.

Hiç kimseden nefret etmiyor hiç kimseyi aşağılamıyoruz.

Bu dünyada herkese yer var.

Hayat hür ve güzel olmalı.

Biz doğru yoldan çıktık İktidar hırsı insan ruhunu zehirledi.

Nefret duvarları ördü bizi mutsuzluğa ve insan kıyımına mahkum etti.

Hızı keşfettik ama yerimizde sayıyoruz.

Makineleşme bolluk yerine yokluk getirdi.

Bilgimiz bizi saygısız ve yobaz yaptı çok düşünüp az hissediyoruz.

Makineden cok insanlığa ihtiyacımız var.

Beceriden cok iyiliğe ihtiyaç duyuyoruz.

Aksi takdirde şiddet galip gelecek ve hayat yok olacak.

Uçak ve radyo bizi birbirimize yaklaştırdı.

Bu icatların temelinde iyilik kardeşlik ve beraberlik var.

Milyonlarca kadın umutsuz cocuk şuan sesimizi duyuyor.

Masum insanlara işkence yapan hapse atan bir sistemin kurbanları o insanlar.

Umutsuzluğa kapılmayın.

Mutsuzluğumuzun sebebi hırslı kişilerin insanlığın ilerlemesinden korkmasıdır.

Nefret geçer diktatörler ölür.

HALKTAN ALDIKLARI İKTİDAR HALKA GERİ DÖNER İNSANLAR ÖLÜR HÜRRİYET ÖLMEZ.

Askerler zorbalara teslim olmayın kendinizi koyun yerine koydurmayın.

İnsanlıktan çıkmış beyni kalbi makineleşmiş kişilere teslim olmayın.

Siz ne makine ne koyunsunuz siz insansınız.

Esirlik için değil hürriyet için savaşın

Güç siz insanların elindedir Bu güçle yaşamı hür ve güzel yapın.

DEMOKRASİNİN VERDİĞİ GÜCÜ KULLANALIM BİRLİK OLUP HARİKA BİR DÜNYA YARATALIM HERKESE İŞ SAĞLAYAN, GENÇLERE UMUT YAŞLILARA GARANTİ VEREN BİR DÜNYA.

YOBAZLAR BUNU VAAT EDEREK İKTİDARI ALDILAR YALAN SOYLEDİLER ZATEN ASLA SOZLERİNİ TUTMAZLAR.

DİKTATÖRLER EN BÜYÜK HIRSLAR İÇİN HALKI KÖLELEŞTİRİRLER DÜNYAYI KURTARALIM.

HIRS KİN VE YOBAZLIĞI YÜRÜRLÜKTEN KALDIRALIM AKLIN İDARE ETTİĞİ BİR DÜNYA İCİN SAVAŞALIM.

Bu sözler Charlie Chaplin’nin oyunculuğunu izlemeden de bütünleşme yaratma gücünü taşıyor. Fakat o bütünleşmeyi yaşamak için bu sözleri algılmaya, derinlerde yerleşmiş yargılarımızı yıkmaya hazır olmalıyız. Tek bir sözün, hareketin mimiğin çok büyük başlangıçlar ve başarılar yaratabileceğine dair umudumuzu korumayı başarmalıyız.

Aslında her şey görünmez hayaletimsi, görülmeyi bekleyen görünmezler de gizli değil midir? O görünmeyeni bir anda görünür kılacak anlarla, olaylarla doludur hayat. Bazen bir filmde, bazen bir söz de, bazen bir müzik de... Güç, görünmezi görünür kılma gücü siz insanların elindedir. Belki de sadece bunu görebilmek ve kabul etmek büyük başlangıca veya başarılara doğru yola çıkmak için yeterlidir.

Güner Deniz Ertoğlu 

 
Toplam blog
: 18
: 683
Kayıt tarihi
: 14.06.11
 
 

Kitap, psikolojiyle, felsefeyle, sanatla tiyatroyla hayatımın anlamını bulma uğraşıyla meşgul bir..