Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '12

 
Kategori
Kitap
 

Göster Yüzünü Ey Aşk / Mira Şeniz Erten

Göster Yüzünü Ey Aşk / Mira Şeniz Erten
 

Göster Yüzünü Ey Aşk / Mira Şeniz Erten


Mira Şeniz Erten’in yazdığı,“Göster Yüzünü Ey Aşk”  araştırmalar, röportajlarla renklendirilmiş ansiklopedi niteliğinde, başucu kitabı olabilecek kadar dolu bir kitap.

Aşkla ilgili yüzlerce soru, yüzlerce cevap var kitapta.

Aşk bir duygu mudur?

Neden bir başkasına değil de o insana âşık oluruz?

Birden fazla kişiyi aynı anda sevebilir miyiz?

Aşk söz konusu olduğunda temel yanılgılarımız nelerdir?

Büyük yaş farkı olan ilişkilerin alt okuması nedir?

Seks neden biter?

Ölülerimiz aşk hayatımızı nasıl etkiler?

Ailemiz ve atalarımız aşk hayatımızı nasıl etkiler?

Ya kullandığımız alfabe?

Kurban etmekle erotizmin benzerliği nedir?

Gibi onlarca sorunun cevabını, Mira Şeniz Erten araştırmış yazmış.

Dünyada aşkın doğasını inceleyen en önemli bilim insanlarından Doç. Dr. Helen Fisher; ‘Aşkın Celladı’, ‘Nietzsche Ağladığında” gibi kitapların yazarı Psikiyatrist Irvin Yalom; yıllarını aşkı ve zekayı araştırmaya vermiş Amerika’nın dahi çocuğu Prof. Robert Sternberg gibi uzmanlar tarafından “Göster Yüzünü Ey Aşk”ta cevaplanıyor.

Kitap aşka, sufizm, felsefe ve psikolojiye kadar uzanan farklı açılardan bakmanızı sağlıyor.

“Âşık olduğumuzda bize tam olarak ne oluyor?” diye sorulup, aşkın tüm halleri araştırılıp, yazılmış.

Aşkın en temel noktalarını merkezine alan 12 özel söyleşi ve bu söyleşileri pratiğe geçiren 12 hikâyelik bir romandan oluşan çok farklı bir kurgu.

Erten, 2 yıl süren çalışmasında Amerika’dan Hindistan’a kadar uzanan dünyanın farklı coğrafyalarında, şamanlardan, yazarlara ve aralarında Doç. Dr. Helen Fisher, Psikiyatrist Irvin Yalom, Prof. Robert Sternberg gibi aşkı araştıran dünyanın önde gelen bilim insanlarına kadar pek çok farklı kişilerle aşkı konuşmuş.

Bu harika söyleşileri ise romanın kahramanı Yazgım’ın aşk hikayesi ile birleştirmiş.

Okurken, hem Yazgım’ın başına gelenlere, onun aşkı bulmak, “mükemmel âşık” olmak uğruna yaşadıklarına tanık oluyor ve hipnozcular, bilgeler, düşler, tarot kartları ve kara kedilerle renklenen aynalarla kaplı uzun bir yolda ilerliyorsunuz.

Diğer tarafta ise, her bölüm sonunda, o bölümde olanların perde arkasını, aşkın aslını açıklayan konularında uzmanlaşmış dünyaca ünlü kişilerle yapılan söyleşileri okuyorsunuz.

Çok keyifli, birçok soruya cevap veriyor, aşka bakış açınızı kökten geliştiriyor, değiştiriyor ve sizi bilinçlendiriyor.

Kitaptan:

Antropolog Helen Fischer :

21. yüzyıl “simetrik evliliklerin yüzyılı” olacak…

“Evlilik kurumu, son 50 yılda, son 10 bin yılda değiştiğinden daha fazla değişti” diyor. “Şimdi nihayet başa döndük. Kadınlar yeniden milyonlarca yıl öncesinin kadınlarına benzemeye başladı. 10 bin yıl öncenin avcı-toplayıcı toplumlarında kadınlar meyve sebze toplar, eve akşam yemeğinin yüzde 80'iyle dönerlerdi.Dolayısıyla cinsel açıdan da, ekonomik ve toplumsal açılardan da erkekler kadar güçlüydüler.

Evlenirken hiçbiri bakire falan değildi. İki, üç kez evlenir ve kolayca boşanırlardı. Sanayi devrimiyle birlikte kadınlar yeniden çalışmaya, eve para getirmeye başlayınca aslında aşk da güçlendi.Kendisine uygun görülen kişiyle değil, bizzat seçtiği insanla beraber olmayı tercih eden kadınlar görünüşe göre binlerce yıl önce yitirdikleri ruhu yeniden kazanıyor. Bu aslında bir devrim. 21. yüzyıl ‘simetrik’ yani eşitler arası evliliklerin çağı olacak.

”Psikolog Robert Sternberg,

Aşk sandığımız şey, kurguladığımız öykülerden ibaret…

insanlık olarak aşka dair 22 öykü kalıbı icat ettiğimizi ve ilişkilerimizi farkında olmadan bu kalıplara göre yaşadığımızı anlatıyor. Seçtiğimiz öykü güvensizliklerimiz ve korkularımız yüzünden kötü bitiyorsa, yaşadığımız ilişkiler biz istesek de mutlu mesut devam edemiyor. 

”Benim kuramıma göre aşk bir öykü.Sadece yazarı Shakespeare veya Barbara Cartland değil, biziz! Kötü olan şey, kendimiz için hazırladığımız öykünün farkında olmayışımız. Halbuki kendi öykümü ve daha da iyisi partnerimin öyküsünü bilmem, her şeye haritaya bakar gibi yukarıdan bakmamı sağlar. Böylece hem baştan doğru eşi bulmam kolaylaşır, hem de süregiden ilişkimi anlayıp değiştirmemi…

Fakat bizler, zaman içinde karşımızdakini daha yakından tanıdığımızı düşünsek de, aslında kafamızda hep öyküler yaratıyoruz. Ve düşüncelerimizi, duygularımızı, en önemlisi geçmişimizin yükünü partnerlerimize yansıtıyoruz. Dolayısıyla yaşadığımız ilişkilerin gerçeklikle ilişkisi azalırken hayallerimizle ilişkisi artıyor.

”Felsefeci Zeynep Direk,

Ölüm korkumuzu unutmak için erotizmi icat ettik...

Gelişmiş toplumlarda insanlar kendilerini daha çok işe ve erotizme veriyor. Bunun sebebi, erotik eylemin bize varlığımızı ve korkularımızı unutturması. Transa geçmek gibi…

“İnsan hem var olmak için hesap kitap yapmak, hem de kendisi olabilmek için hesapsızca davranmak zorunda” diyor Direk. “Lakin ilişkilerde tüm hesap kitap ve güvenlik önlemleri, partnerlerden birinin başkasına aşık olmasıyla biter.

Çünkü aşkı kurallara, yasaklara, yarara tabi hale getirirsen ya yok edersin ya da ona sadece belirli bir süre tahammül edebilirsin. Eninde sonunda aşk, yani yaşam enerjisi, sınırları patlatarak dışarı çıkmak isteyecektir.” Arzu ile istek arasındaki farka gelince…

“Erotizmin ve aşkın temelinde arzu var. Ama kapitalizm arzunun yerine isteği koyuyor. İstek, giderilir, doyurulur bir şey.Makarna yeme isteği gibi mesela, nesnesine kavuşunca yatışır. Arzuda ise kendinde sevgilini, sevgilindeyse kendini görmeyi istersin. Arabayı falan değil, ötekinin arzusunu arzularsın. Bir de isteğin yolu bellidir, oysa arzunun kime yöneleceği hiç belli olmaz.

”Aile Dizimi Terapisti Svagito R. Liebermeister,

Annemizden alamadıklarımızı başkalarından almaya çalışıyoruz...

“Kadının doğru erkeği araması, aslında kendine daha iyi baba olacak kişiyi aramasıdır” diyor.

Ona göre, hayatımızdaki en önemli ilişki annemizle olan ilişkimiz. Çünkü hayatta ilişkiye girdiğimiz ilk insan o. Dolayısıyla onunla huzurlu olmamız, başkalarıyla kuracağımız ilişkiler için temel teşkil ediyor. Aksi takdirde, çocukluğumuzda annemizden alamadığımız şeyleri başkalarından almak için “aşk” adını verdiğimiz ve hep sıkıntılı bir şekilde sonlanan ilişkiler kurmaya başlıyoruz.

Ayrıca bir kadının “bir erkeğin kadını” olarak varolabilmesi için, kadın tarafıyla, yani annesiyle huzur içinde olması gerekiyor.Ancak o zaman kadınlığıyla barışabiliyor.

Spiritüel Tantra terapisti Swami Vivekananda Saraswati,

Cinsellik Tanrı’ya giden bir yoldur...

“En üst ruhani özlemlerimiz bu dünyada cinsellik olarak maddeleşmiştir” diye anlatıyor. “Ne yazık ki sadece cinsellik olarak adlandırdığımız bu temel gücün yanlış yönlendirilmesi insanın spiritüel evrimi için zararlı olabilir.

Yoksa temelde cinsellik, artı ile eksinin, güneş ile ayın, yin ve yang’in, kadın ile erkeğin buluşmasıyla birliğe ulaşmamızı sağlar. Yani cinselliğin, bu gezegendeki bütün diğer spiritüel yollarla ortak bir amacı vardır. O, Tanrı’ya giden bir yoldur. 

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..