Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Göthe ve Şekspir (Goethe and Shakspeare)

Göthe ve Şekspir (Goethe and Shakspeare)
 

http://indiwo.in.com/media/images


Kitaplar koltuk altında veya heybenin içinde sırt çantasını tanımıyoruz!

O zamanlar troleybüslerde biletçiler kol geziyor!

Okuldan çıkar çıkmaz örgülü saçlar ala BB atkuyruğuna dönüşüyor!

Yakalanırsak işin ucunda ihtar almak var!

Ve öğrenciler arasında KKK cılar var. (Kendi kendini kontrol- okul yönetimine dışardan bilgi veren sicili temiz öğrencilerden oluşan bir ekip)

Bunları yine öğrenciler kendi aralarından kendileri seçip listeyi idareye teslim ediyorlar! Her sene başında aynı terane!

Yalvarmak yakarmak beyhude her sene KKK içine atılırdım!

Çalışkan çok sevilen bir öğrenci olduğum için değil; atkuyruklarını, dizlerin üstüne çekilmiş etekleri, resim kalemiyle kızaran dudakları hiçbir zaman ispiyonlamadığımı bildiklerinden 3K olurdum!

Nasıl emin olurlardı? Öğretmen kızları kimin kimi ele verdiğini hemen bilirlerdi de ondan! Toplu taşıt araçlarında yüksek sesle konuşmak; saçları dağıtmak okuldan atılmaya kadar gidebilirdi!

Günlerden bir gün troleybüste çok yaşlı süslü püslü iki kadıncağızı bizim kızlar esir almışlardı! “Hop Madam burası Türkiye Türkçe konuşalım” Arkasından kıkırdamalar! Benim midem tutmuştu hem açlıktan hem de utancımdan, yaşlılar çocuklar ve hayvanlar bunların üzülmesi beni her zaman üzmüştür!

Dikkatlerini biletçiye çekme çabalarım fayda vermedi!

Allahtan hanımlardan biri: “ Tabiî ki evladım ben de öyle yapmak istorum ama benim analik bi türlü Türkçe doru dürüst öğrenmemiştir! Kulakları da pek duymaz ondandır, kusur bakmayınız”

Vatanımdan uzakta geçirdiğim bunca zaman hiç kimse beni bu şekilde uyarmamıştı; uyarmalarını beklemedim desem yalan olur size aktardığım öyküyü hiçbir zaman unutamadım!

“ Hangi dili konuştuğunuzu sorabilir miyim? İtalyan’a benziyorsunuz ama İtalyanca konuşmuyorsunuz?” Bir defaya mahsus böyle bir soru yöneltilmişti!

Yurt dışına çıkmadan önce hangi eyalete gitmek istediğim sorulduğunda “ en güneyi olsun ülkeme yakın olsun” demiştim!

İstanbul’dan yola çıkmadan önce halama uğramıştım! Bana yolluk hazırlamıştı.

Almanlar da yolluk verdiler; hayatımda ilk kez zarf içinde bana para verilmişti, çok şaşırdım! Çok genç olduğum için mi bilmiyorum dişimle kaşımla pek ilgilenen olmamıştı! Belki de pırıl pırıl kanın sonuçlarına borçluydum ellenmemeyi ya da görevli çok yorgundu; yarım yamalak Türkçesiyle yanındakine anlatırken duymuştum!

Ben şansızdım vagonda ne bir pijamalı nede bir şalvarlı vardı!

Genç hanımlardan oluşan dörtlü gurup sözleşmiş gibi otururken mini eteklerini ustalıkla kontrol altında tutabiliyorlardı.

İzmir İstanbul Samsun Adana; Münih’e doğru yol almaya başladılar!

Hedefe varıldığında karşılandık meyve kanepe tabağı içecekleri olan otel odasında dinlendik! Ertesi gün lojmanlarımıza taşındık! Battaniye yatak örtüleri havlular anahtarlar bize teslim edildi!

Ülkemde bu kadar çok teşekkür edildiğini bu kadar çok selam verildiğini görmemiştim! Dükkâna girdin selam, ödedin teşekkür yol verdin teşekkür!

Lütfen sağında lütfen solunda! Samsunlu “ işimiz var bunlarla, bi susun kardeşim” diyerek isyan bayrağını çekmişti bile!

İtalyan ve Yunan birazcık da Yugoslav; yabancılar bundan ibaretti!

En çok Yunanlılar kafamı karıştırdı; şakır şakır Anadolu şivesi; o sırada Kıbrıs harekâtı başlamaz mı Maria’nın iki gözü iki çeşme oğlu Yorgosu o sırada memlekette askerde!

İşçiyim çıkardığım işin hesabını kendim yapıyorum. Saçı topuzlu usta hayretler içinde kalıyor! Sanki matah bir işmiş gibi; Maria teselli olsun diye onun işlerini de hesaplayıp kartını dolduruyorum. Vakit kaybı= para kaybı hiçbir işçi buna yanaşmaz! Yanımdaki Sicilyalı çöreklerini benimle paylaşmaya başladığında; onun da kartına el atmak zorunda kaldım!

Aramızda el kol işaretleri yoğunlaştı! Benim Almanca tarzanca boyutlarına ulaştığında kendimi muhasebe bürosunda buldum! Artık iş önlüğüm yoktu!

Bu bana pahalıya mal oluyordu! Serde gençlik var her gün aynı giysi…

Masam pencere kenarında; arada sırada gözlerimi dinlendirmek için dışarıya baktığımda hep aynı çocuğu kendi başına oynarken görürdüm ya anasını ya babasını beklerdi!

Onun bir gün yeşillerin “ Cem Özdemir’i” olacağını nereden bilebilirdim!

Berlin’de Kartal C nin sayesinde bir akşam yemeğinde buluştuk!

Konuştuk!

Hiçbir devlet dairesinde kuyrukta beklemedim! İmzaladığım hiçbir belge başıma bela olmadı! Eşimin başına oldu!

Okusa ne yazar? Gümrükte okumadan imzaladığı bir belge yüzünden motosikletini elinden alıyorlardı! ( Hibe ediyorum şeklinde)

Eski işvereni M. Molay Bey’in yardımları sayesinde ucuz atlattık!

Kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi iletirim sağ olsunlar!

İşçi sendikalarında görev aldım seminerlere katıldım! Kimse beni işten kovmadı! Yaşım dolduğunda Allah kısmet ederse sözünü ettiğim firmada uzun yıllar çalıştığım için firmadan emekli olacağım!

Halk evlerinde yıllarca yurttaşlarıma okuma yazma kursu verdim!

Yetkililerden bize sınıf vermelerini istedim verdiler!

Bize ne sizin Anadilinizden diyen olmadı!

Almanlar da Türkçe öğrenmek istediler yardımcı oldum!

Paramı da aldım!

Be Kadın hiç mi olumsuzluk yaşamadın?

Yaşadım yaşamaz olur muyum?

Yabancıların saldırısına uğrayan kızının öcünü almak için elinden geleni ardına koymayan yüksek rütbeli bir memur ailemizin bir bireyinin hayatını zindan etti!

Tüm gazete kupürlerini saklıyorum! Bir gün her şeyi ifşa etme gücünü bulmayı umuyorum. Taze yara kanıyor!

Başıboş Arap çocukları ne olduğunu anlamadan arabamızın camlarını tuz buz ettiler!

Sadece döneri tanıtmadık biz Almanlara! Rüşveti öğrettik! Hasta olmadan rapor alıp yan yatmayı öğrettik!

Çalışkan ama çok zeki olmadıklarına inandığımız bu millete fazla zekâmızı hibe ettik! 72 milletten 72 hüner kaptılar! Melez olup çıktılar!

Şu talihe bak bir kez olsun evim soyulmadı! Vatanıma döndüğümden beri kaç kez soyulduğumuzu unuttum ama Basın sitesi karakolunda kayıtlara bakmak yeterli olacaktır!

Liseyi anasının ülkesinde bitiren; yüksek tahsilini babasının ülkesinde tamamlamaya çalışan oğul dertli! “ Önümüzdeki dönem ders saatleri ve iş saatleri çakışıyor! Goethe ve Shakspear ile ilgili dersleri sadece tek bir Prof veriyor ve önümüzdeki dönem bu vizeleri almam şart! Başka bir bahara erteleyemem! Çalıştığım saatlere denk geliyor işi aksatamam ne yapacağımı şaşırdım!”

Oğul çıkmaz sokağa girdi! Göthesiz ve Şekspirsiz akademisyen olunmuyor işte!

Öğrettikleri bir şeyler var ki hâlâ yerlerinde duruyorlar!

Avrupa’nın sokaklarında volta atan gençler yok mu? Dertleri yok mu?

Göthe Şekspir umurlarında değil!

Çareyi nerede arıyorlar?

Vatana şöyle bir göz atıyorlar!

Kurtlar vadisine dalıyorlar!

Hani birebir yaşadıklarımı dile getirmek ayıp olmadı inşallah!

Kitap dergi arşiv gibi kaynaklardan yararlanmadım!

Bu seferlik mazur görün uzun oldu gemilerin direği!

Yanık oluyor gurbetçilerin yüreği!

Yaşayan bilir derler! İnanın dostlar! Katıksızdır bu satırlar!

18.Şubat 2009 Beyaz giysilere bürünen Berlin’den sevgilerimle.

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..