Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Göz olsun isterim

Göz olsun isterim
 

İnsan içinde bulunduğu çevrelerle etkileşim halindedir.


Göz olsun isterim,
Yüzlerin, bulutların, 
Kayaların arkasını gören.
 
Yüz olsun isterim,
Gözleri, gönülleri, 
Düşkünleri, yorgunları
Sevindiren, güldüren.
 
 
İçinde bulunduğumuz evren bir farklılıklar cennetidir. Evrendeki her nesne, her olay farklıdır. Nesnelere ve olaylara dayalı fikirler de farklıdır.
 
Benzer şekilde bireylerin bireyin yaşam tarzları ve yaşam ortamları da farklılıklar arz eder. Kesinlikle yaşam tarzları ve ortamları birbirinin tıpatıp aynı olan iki insandan söz etmemiz mümkün değildir. 
 
Aynı ailede doğan büyüyen ikiz çocuklar bile farklı koordinatlarda soluk alırlar. 
 
Kocaman bir evrende ve hatta matematiksel ölçülerle o evrenin minnacık bir parçası olan yerkürede insanın birey olarak kapladığı alan oldukça küçüktür. Ancak, o küçük insanın küçük kafatasının içindeki daha küçük olan mükemmel yapı, iç dinamiklerini kullanırken, bilgi olarak kendinde biriktirdiklerini de değerlendirip kişinin ufkunu inanılmaz ölçüde genişletir. İnsan beyni, evrenin büyüğü ile küçüğünün dans ettiği bir pist haline gelir.
 
Duyu organlarından elde edilenlerle duyguların da işin içinde karışması ile dünyanın en güçlü orkestrası çalışmaya başlar. 
 
Güçlü bir mikroskobun ya da güçlü bir teleskopun bizi ulaştırdığı sınırlardan evrene, atoma, hücreye baktığımızda da büyük ve küçüğün tanımlarının değiştiğini hayretle görürüz. 
 
Birey tek başına uzak bir kulübede, doğanın kendisine sunduğu seslerle, renklerle, nesneler ve onlara dayalı fikir ve beklentilerle de yaşayabilir, kalabalık metropolün nüfus yoğunluğu en yüksek bölgesinde kentin gürültüsü, çok sayıda mesajı, farklı renkleri, çoğu yapay nesneleri ve karmaşık olayları ile onlara dayalı düşünce ve beklentilerle de.
 
Bu iki ortamda da dış etkilerin bir kısmını bertaraf etmek için filtreler, gözlükler, kulaklıklar kullanarak da yaşayabilir, tamamen dış etkilere açık olarak da. 
 
İnsan bütün ömrünü bir köy ya da mezrada, dar bir alanda da geçirebilir, günümüzün ulaşım olanaklarını kullanarak,  bolca seyahat edip dünyanın başka yerlerine ulaşarak, zaman zaman mekân değiştirerek de yaşayabilir. Hatta bugünden sonra, çok şanslı biriyse günümüz sıradan yaşam koşullarının ötesine geçip, uzaya çıkıp yer küreye o heyecan verici uzaklardan bakmasına olanak sağlayacak yerlere de ulaşabilir.
 
Küçük bir ortamda hareketsiz gözüken bir yaşam sürerken iç dünyasını hayal edilemeyecek ölçüde genişletebilir, zenginleştirebilir; ya da geniş bir ortamda sürekli hareket halinde yaşarken içindeki darlıkların tutsağı veya kurbanı durumuna da gelebilir. 
 
İnsan içinde bulunduğu sosyal ve fiziksel çevrelerle sürekli etkileşim halindedir. Çevre insanı şekillendirir, insan da çevreyi. Bu süreçlerde çevrenin ve insanın diğerine etkisi farklı düzeylerde olur. İnsan düşünen bir varlık olarak gereksinimlerini karşılayacak değişiklikleri gerçekleştirmek için harekete geçip fiziksel ve sosyal çevreyi az ya da çok değiştirir. İnsanın ve özellikle sosyal çevrenin farklı talepleri, olanakları, güç kaynakları birer değişken olarak süreçlere katkı sağlarlar. 
 
Evrenle, dünyayla kıyaslandığında oldukça küçük görünen insan kimi zaman küçük çevresinde büyük bir akıl sahibi olabilir;  kendini eğiterek, düşünerek, kıymetli düşüncelerini aktarıp paylaşarak, paylaştıklarından, okuduklarından, izlediklerinden, yaşadıklarından yeni ufuklar edinip yeniden yorumlar yaparak dünyayı etkileyecek bir değer haline gelebilir. 
 
Kuşkusuz, bütün bu sayılanların tam tersi de mümkündür. Küçük ya da büyük bir çevrede yaşarken insan gereksiz, anlamsız iş, fikir ve eylemlerle vaktini ziyan edebilir, okumaktan, öğrenmekten uzak durarak, yaşadıklarından ders çıkarmayarak, eşyadan, insanlardan, olaylardan ilham almayarak bir hiç hükmünde yaşayıp, hiç olarak aramızdan ayrılabilir. Bu süreçlerde kendi eksiklerini, yanlışlarını kendinden sonraki kuşaklara bulaştırabilir. Onların ufuklarını kapatıp önlerini kapatabilir.
 
Yine insan yaşarken eşyayı, olayları, insanları, doğa olaylarını eksik, çarpık değerlendirebilir, yanlış yorumlayabilir; kendisine ve başkalarına yararlı olmayan hatta zararlı olan fikir, iş ve eylemleri benimseyebilir, kendisine, sosyal ve fiziksel çevresine zararlı biri haline gelebilir.
 
İnsana ait duyguları da  bu çalışmada göz ardı edemeyiz. Küçücük görünen bir insan kocaman  yüreği ve çok zengin duyguları ile doğaya, diğer insanlara ve canlılara yardım ve destek anlamında inanılmaz şeyler katıp, büyük işler başarıp ismini insanlık tarihine altın harflerle yazdırabilir. Rachel Corrie örneğinde olduğu gibi, adını sanını bilmediği insanların yaşadığı bir ülkedeki zulme karşı direnişe katılabilir. Bu direniş sürecinde,belki de normal koşullarda karşılaşması halinde dost olabileceği bir insanın kullandığı dozerin altında kalıp canından olabilir. 
 
Öte yandan, kocaman gözüken biri de küçük yüreği, sığ duyguları ile çok şeye köstek olup kendi nefsinden başka şeye hizmet etmeden, hatta onu bile başaramadan ömrünü tamamlayabilir.
 
Marabalarının malında ve canında gözü olan bir asalak ağa sıfatıyla yaşayıp ölebilir.
 
İnsan Jonathan Swift’in yazdığı “Güliver’in Seyehatleri” hikâyesindeki devler ve cüceler ülkesine gezilerin başka boyutta gerçek dünyada var olduğunu biraz derin düşünüp yeni ilhamlar ve ufuklar bulabilir. Kendi dev ve cüce yanlarını fark edebilir, masaya yatırabilir, bir dizi estetik ameliyatla kimi şeyleri değiştirebilir. 
 
Bu yazıya eklenecek çok şey olsa da, okur buraya kadar gelip "yeter artık çok sıkıldım" yaşayabilir. :) Bunu dikkate alan yazar da "haydi, hatırın için nokta koyayım, baktığınız pencereye küçücük de olsa bir katkı sağlayabildiysem ne mutlu bana" diyerek nokta koyabilir. 
 
Yüksek bir bilinç düzeyinde dolu dolu, verimli ve mutlu bir yaşam sürmemiz dileklerimle. 
 
 
 
13 Nisan 2012 Cuma
10:59
 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..