Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Gözlerimi kapatıyorum ve birinin kuyudan su çektiğini hayal ediyorum...

Gözlerimi kapatıyorum ve birinin kuyudan su çektiğini hayal ediyorum...
 

Bir dönem sardunyaların ekili olduğu o zamanların kireçle boyanmış, bugünün paslı yağ tenekelerinin arasından yürüyüp, yıkılmak üzere olan kerpiç evin ahşap kapısını, menteşelerden gelen haykırışlara aldırmadan açıyor ve otların bittiği toprak zemine, montumun üzerine oturuyorum.

Yağmur camlara vuruyor, uzaklarda bir yerde köpekler havlıyor...

Evin elektriklerinin kesik olduğunu bildiğim için, hazırlıklıyım, yol üzerindeki köy bakkalından aldığım gazete kâğıdına sarılı mumları çıkartıyor, birini yakıyorum...

Soğuk, kiremitleri kırılmış, tahtaları çürümüş çatıdan içeriye su damlıyor...

İçeride dayanılmaz bir koku var... Küf kokusu değil ama daha farklı daha keskin, leş kokusu gibi...

Avlunun dışında bahçe duvarının öbür tarafındaki çam ağaçlarından ve rüzgârlı havalarda şimdiki gibi çıkardığı seslerden oldum olası korkmuş ve ağaçların arasından sürekli birinin beni izlediği fikrine kapılmışımdır...

Bahçede eskiden üzerinde kilimlerin yıkandığı, kabak çekirdeklerinin kurutulduğu, tarhana serildiği, çamurlu ayakkabılarımızla üzerine bastığımız zaman azar işittiğimiz beton zemin, çatlamış, çatlakların arasında arsız bitkiler peydahlanmış...

Gözlerimi kapatıyorum ve birinin kuyudan su çektiğini hayal ediyorum...

İmkânsız ama çocuk sesleri geliyor kulağıma, kirli camı elimle silip tüylerim diken diken, dışarıya bakıyorum...

Gece gündüz, mevsim bahar oluyor, yaşlı şalvarlı bir kadın çömelmiş leğende çamaşır yıkıyor, fırın yanıyor, ekmekler pişiyor, kokusu burnuma geliyor, sundurmaya sofra kurulmuş, çay bardakları sıralanmış belli ki kahvaltı edilecek, küçük tüpün üzerindeki çaydanlık tütüyor... Göremediğim bir kadın göremediğim diğerlerine sesleniyor “ herkes sofraya!”

Sundurmanın merdivenlerini çıkan telaşlı ayak sesleri duyuyorum...

Sofraya diz çöküp oturan insanların yüzlerini seçemiyorum...

Sigara paketini çıkartmak için, elimi gömlek cebime soktuğumda herkes ve her şey kayboluyor, yine gece oluyor, yine yağmur camları dövüyor...

Mum alevinin ürkekliğine bakıyorum bir süre, uyuşan ayaklarımı öne doğru uzatıyor, gözlerimi kapıyor geceyi ve yorgun evi ve rüzgârı dinliyorum...

Önce bir piyano sesi geliyor kulağıma, sonra eski bir şarkı, titriyorum, gözlerimi açıyor ve şarkı duyulmaz olunca meraktan tekrar kapatıyorum...


Şarkı ne mi?

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..