- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Gözlüklü Ahmet Efendi!
“Vay be diyorum” kendi kendime!
“Sen gözlük takacak adam mıydın Ahmet?”
Hep büyük konuşmamın yüzünden bunlar!
“Hanım, görüyor musun perdedeki sivrisineği?”
“Hangi perdedeki?”
“Perdeyi görüyor muyum desene!”
Eskiden ne güzel görürdüm! Köydeki halama benzetirlerdi gözlerimi!
“ Sen de halam gibisin! Beş yüz metre ötedeki ineğin kimin ineği olduğunu bilir!”
“Ben başka inek tanımam!”
“Görsen tanırsın!”
Hep İhsan’ın evini yaparken oldu bunlar! Kaynak yerlerini gösterirken bakıyordum nasıl kaynak yapıyorlar diye böyle oldu.
Sabahın beşinde gözlerimin yanmasıyla uyandım.
“Hanım hanım! Kalk patates soy da getir! Gözlerim yanıyor!”
Uyku sersemi duymamış beni!
“Sabah sabah kızartma mı yiyeceksin?”
“Yok lan, gözlerime saracağım!”
Burnumdan gözlerimden akıntı başladı. Öleceğim sanki.
O günden sonra gözlerim iflah etmedi. Artık eskisi gibi göremiyorum. Akşamları da gazete okuyamıyorum. Gözlük takmam
icabediyor!
Gözlük!
Hiç sevmediğim bir aksesuar. Ne kadar rahatsız oluyorum bir bilseniz? Burun kemiğimin üstüne yerleştirsem Milleti puslu
puslu görüyorum. Altına yerleştirsem burnum tıkanıyor nefes alamıyorum. Dert yani!
Hele de gözlüğü çıkarınca her tarafı alaca bulaca görüyorum ya çileden çıkıyorum.
Kimse de yakıştıramıyor bana gözlüğü!
“Yaşlı gösteriyorsun baba!”
Hanım alınganlık gösteriyor!
“ Benim gözlüklerim ya ondan diyorsun değil mi Ertuğrul!”
“Yemin ederim yok anne!”
Dört yıldır böyleyim ancak fırsatını buldum da yazıyorum gözlük hikâyemi!
Konu kalmadı yahu yazacak!