Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '08

 
Kategori
Siyaset
 

Gözünüz aydın, telekulağınız oldu!

Gözünüz aydın, telekulağınız oldu!
 

"Sus! Sus! Sus! Kimseler duymasın!" kulağımızdaki güzel şarkı namelerinden..."


Oh be! Hele şükür bu kez dinlenmekten mutluyuz! İyi ki varsın tele kulak! Küçükken konuşmak istediğimizde “ Sus bakalım! Küçücük boyunla sen ne anlarsın!” diye susturdular. Öğretmenlerin, “ Susun bakalım! Dersime başlayacağım. Sınıfta ‘çıt’ istemiyorum” direktifiyle, anlatılanları yarım yamalak dinleyip üzerinde yorum bile yapmadan, zilin o rahatlatıcı sesiyle, bahçenin özgürlüğüne koşardık.

“Sus! Sus! Sus! Kimseler duymasın!” Bu da, kulağımızdaki, güzel şarkı namelerinden…

“ Susma! Sustukça sıra sana gelecek!” sloganları da biber gazının karışımında meydanlarda eksilmeyen sloganlarımızdandı…

“Konuşma Lan!” magandalığına Recep İvedik tiplemesiyle güldük…

Gözünüz aydın, artık yerin kulağı değil, tele-kulağımız var. Konuşun konuşabildiğiniz kadar! Topluma bir şeyler mi anlatmak istiyorsunuz. Arayın tele-kulağınızı ve “beni dinleyin” deyin. O size gereken kolaylığı gösterecektir! Merak etmeyin, ücret filan da almazlar!

Artık 540 milyon kilometrekarelik küçülen dünyamızda gelişen teknolojiyle gizli olan neyimiz kaldı ki? Beynimizin gizem karşıtı olduğunu biliyor muydunuz? Onun tüm çabası bilinmeyeni işitmektir. Birde dedikoducuysanız, vay halinize! Evrenin gizemini araştırdığımız şu günlerde, bilinmek istenen nedir ki?

Siyasilerin amaçlarını bilmiyor musunuz?

Ülkelerin orantısız güçlerinden mi şüphe ediyorsunuz?

Afrika ve dünyanın diğer bölgelerindeki aç insanları mı merak ediyorsunuz?

Irak’ta yaşlı genç demeden öldürülen milyonlarca masum insanı ve ülkesinin parçalanma sürecini mi unuttunuz?

Yoksa ekonominin borç göstergelerine mi, kafanız takıldı?

Belkide, parti kapatma davasındaki gelişmelerinin seyrini öğrenmek istiyorsunuzdur! Yok! Yok! Amaç bunları öğrenmek filan değil, tüm mesele, iktidarda uzun süre nasıl kalınır ve demokrasinin araçları kullanılarak muhalefeti tümden nasıl yok edilebilirliğin hesapları yapılıyor? Bunları yapmak için neler yapacaksın?

İktidarın erklerini kullanacaksın!

Medya’nın tüm kalelerini ele geçireceksin!

Sermayenin gücünü arkana alacaksın! Üstüne üstlük birde, ülkeni AB’ye şikâyet ederek onlardan medet umacaksın. Hani dememişler miydi? “ Kol kırılır yen içinde kalır” diye…

Neyse kulakları, parti kapatmaları ve olup bitenleri yargıya bırakalım da; bu gün sizlere mutluluğun nerede olduğunu sorayım. Bulabildiniz mi? Arayın, arayın, belki yanı başınızda, belki de çok uzaklardadır. Ne dersiniz?

Şimdi tele-kulağınızı iyi açın, bakın mutluluk neredeymiş?

“ İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş, hep şikâyetçi, hep bıkkınmış. Bir gün, melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler. Saklayalım da zor bulsunlar. Zor buldukları için de belki kıymetini bilirler, diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorunda büyükmüş. Mutluluğu saklamak da öyle kolay değilmiş. Kimisi; “ Everest’in tepesine saklayalım” demiş. Kimisi, “ Atlas Okyanusu’nun dibine” demiş. Kimisi de, “ Taç Mahal’in kubbesine, Mekke’nin sokaklarına, bir hastanenin doğum odasına, dondurmanın külahına, sigara paketine, lale bahçesine” yani pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş. Derken meleklerden birisi;

“ İnsanların içlerine saklayalım, kimsenin içine bakmak aklına gelmez” İşte o gündür bugündür, aslında “Mutluluk” insanın kendi içinde saklıymış.


Bugünde güzel bir sözle yazımı sonlandırayım. Ünlü ressam Pablo Picasso’ya sormuşlar; “ Resimlerinin amacı nedir?” O da; “ Neden bahçenize gül ekip ona sormuyorsun?”

İçinizdeki mutluluk gülleri her zaman açsın. Koækusu ise, herkesin başını döndürsün!

Sevgiyle ve tele-kulaksız kalın!

Haziran/2008/Bursa Ertuğrul ERDOĞAN

 
Toplam blog
: 300
: 466
Kayıt tarihi
: 06.05.08
 
 

Ertuğrul Erdoğan, 1958 yılının sonbaharında Ankara'da doğdu. 1968 -1980 yılları arasında babasını..