Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '17

 
Kategori
Öykü
 

Gözyaşı

Gözyaşı
 

Sümela, zamanın bilmem hangi dilimi...


İki ormancı atlarını tırısa kaldırıp istediklerini elde etmenin sevinciyle uzaklaştılar. İri, şişman olan ormancının atı daha besiliydi.O kiloyu taşıması için besili atı seçmiş olmalı ormancı. Evin kapısında hesap vermek de varmış diye Fahrettin vahlandı. İçerde karısı, kızı, oğlu hesabın sonucunu beklerken kadın yüreği gözyaşını tutamıyordu.Birden sesle ağlamaya başlayınca kocası evin kapısını hızla açıp, “Bir yanlış anlama, üzme kendini; bak muhtar da orman yakanların peşinde.” Muhtar, “Ben sizi biliyorum, sizin bir ilginiz olamaz.” deyince kadının yüreği bir hoş oldu, ağlamaklı sesi giderek azaldı.

Ormancılardan kısa, tombul olanı ufaktandı. Ayaklarının topuğuyla atın karnına karnına vurdu.Önde giden şişko ormancıya yetişmeye çalışıyordu. Şişko ormancı arayı açmıştı, atı tırısa kalkarken geri dönüp arkadaşına el etti. “Topukla atı geride kalma.” Atını yavaşlatıp arkadaşının gelmesini bekledi.Arkadaşı yanaşınca, “ Fahrettin’i üzdük, muhtar da ağzımızın payını verdi.” Kısa, tombul ormancı, “Nereden bilelim, böyle bir haber alınca kapısını çaldık.” Şişko ormancı, “Acele ettik , bak Balta köylü birisi çıktı; şimdi ne diyeceksin.” Her iki ormancı suskunlaşıp atlarını tırısa kaldırdılar.

Muhtarın sahiplenmesi karşısında, “Üzülme muhtar, gerekirse buradan da göçeriz.” Muhtarın sesindeki üzüntü yerini kızgınlığa dönüştürdü. “Kimse seni bu köyden göçmeye zorlayamaz, ben komşularımı tanıyorum.” sözleri evinde mutluluğa dönüştü.Fahrettin’in karısı, “Çay demledim muhtar buyur.” daveti üzerine ayakkabılarını çıkarıp kalın kapıyı itekleyerek içeri girdiler.Oğlu, kızı ayakta karşıladılar muhtarı. Çocukları kucaklayıp, “Bak muhtar amcası da gelmiş, gelin bakayım diyerek cebinden çıkardığı çikolatalardan Ayşe’ye, Umut’a uzattı.Utangaç  utangaç uzanıp aldılar çikolataları.

Köyün aşağılarında kıvrıla kıvrıla akan Sakarya köylünün yazgısıydı.Yaşamlarının eksik yanı, düşmanıydı böyle aktığı sürece.Botçu Yaşar’ın keyfi olmayınca Sakarya izin vermiyordu geçişe.Fahrettin’in sorunlarından habersizdi Sakarya. Kimsenin sorununu dinlemezdi, o ilkyazın bol yağmurlu günlerinde daha da coşardı. O günler  tarlaları, bahçeleri koparıp koparıp Karadeniz’e taşırdı.

Sakarya’nın ucu bucağı görünmüyordu. Kanlı aktığı kurtuluş günlerini yaşlılardan yaşayanlar az da olsa vardı. Kanlı savaşı, yirmi iki gün düşmana dur dediği Sakarya yazıyordu. Büyük komutanın geri çekilip beklemesi korkutsa da düşmanın  da ileri gelecek gücü kalmamıştı. Fahrettin bilemiyordu o yılları. Muhtar anlatınca evleri bir şenlik oldu, kendi sorunlarını unutup bu toprağı bizlere bırakanları özlemle andılar.

Gözyaşı yerini sevince bırakıp kadın yüreğini rahatlatmıştı. Muhtar ayrılırken Fahrettin’in omzuna dokunup “Kendinizi üzmeyin.” dedi. Ayşe, Umut ayakta kapıya yanaşıp muhtarı uğurladılar.

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..