- Kategori
- Deneme
Gracias A La Vida...
16 Eylül 1973 günüdür. Santiago Stadyumu bir açık hava tutuk evidir kırk bini aşkın kişi tarafından doldurulmuş. Faşizan Pinochet yönetimi tarafından tutuklanan kalabalık giderek artan bir coşku ve gök gürültüsünü andıran bir sesle bir gitardan yükselen ezgiye eşlik etmektedir. Vanceremos(kazanacağız)...
Süngülü askerler biterler başında gitar çalanın, şarkı devam eder. Parmaklarını kırarlar önce, o çalmaya devam eder. Keserler sonra, bir dipçik iner kafasına, dağıtır. Gitarı düşer kanlarının içine, telleri kopuk. Götürürler kırk dört kurşun yarası olan ölü vücudunu sürüyerek. Adı Victor Jara'dır. Sesi kalır, uzanır yarınlara, suskun tribünleri aşar, dağılır. "Gitarımı burjuva için değil, halk için çalacağım. Halka inilmez, çıkılır." sesidir şimdi yarınlara dağılan ve haykıran Vanceremos...
Violeta Parra Şili'li bir folk müziği sanatçısıdır. İntiharla sonlanan yaşamının bir bölümünde Victor Jara ile birlikte çalışmış, onun müzik gelişimini etkilemiştir. Arpının tellerinde bir yeni bestesi renklenmektedir gezinen parmaklarında. Sözcükleri havada uçuşur melodinin.
"Bana bu kadar çok şey verdiğin için sana teşekkür ederim hayat." Gracias a la vida...(teşekkürler hayat)
Yağmurlu bir tan vaktidir. Hücrenin demir parmalıklı küçük penceresinden dışarıdaki manganın uygun adım ayak sesleri dolar içeriye. Ve açılan kapıdan mahkuma dini telkinde bulunmak ve son isteğini sormak için giren papazın silik ayak sesleri. "Söyleyeceğin bir şey var mı?" diye sorar papaz. Tiksinir gibi bakan delikanlının sert va kararlı sesi yankılanır. Gracias a la vida... "Bana verdiklerin ve vermediklerin için." Adı Carlos'tur. Bütün çocukluğu köylüdür; kır, gök, yalnızlık ve ıssızlık. Bir ıssızlık olur, bir sestir.İdam mangasının kurşunlarının bastırmadığı . Kaybolmaz, uçuşur deniz üstünde, okyanusu geçer. Düşer Violeta Parra'nın arpinin tellerine, canlanır. Sonraları bir ölümsüz şarkı olur. Güney Amarika'nın Maması, sosyalist şarkıcı Mercedes Sosa ile, 68 kuşağının idollerinden Joan Baez'in buğulu sesiyle yayılır sonsuzluğa, ölümsüzleşir Gracias a la vida. Şarkılar ve şiirlerde acı doruğa ulaşır.
*Savaş barıştır özgürlük köleliktir. Bilgisizlik kuvvettir. Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder. Bugünü kontrol eden geçmişi de kontrol eder.
Savaş, ölüm, açlık, hastalık, yoksulluk ve faşizmin pençesinde çaresizdir Avrupa; bir distopia'dır. !936 da başlayan İspanya iç savaşı, 1939 da Madrit'in milliyetçiler tarafından alınmasıyla sonlanır. Faşist Franco'nun egemenliği başlar. Çoğu toplu mezarlara gömülü yüz kırk bin kişi ölmüş, binlerce kişi hapise tıkılmış, işkenceden geçirilmiştir. Sosyalistler, komünistler, yahudiler, masonlar, aydınlar, eşcinseller ve azınlıklar baskı altında ve çaresizdir. Kadının sosyal yaşamı kısıtlanmıştır. Kadın evinin kadını ve yalnızca anne olmalıdır. Binlercesi işini yitirmiştir. Din taassubu bir kara gölge gibi inmiş toplumun üzerine ve zamanı ortaçağa geriletmiştir. Lakabı El Caudillo'dur Franco'nun. "Tanrının izniyle İspanya'nın lideri, önder." Tıpkı diğerlerinin ki gibi; Musolini'nin El duce "başkan, lider, şef, önder", Hitler'in Führer "kılavuz, önder, başbuğ, şef", Karakterleri, zalimlikleri, kibirleri ve yaptıkları da tıpkı basım birbirlerinin aynısıdır. Ve tıpkı sonları gibi...
Guernica İspanya'da Bask bölgesinde bir küçük kasabadır. El Caudillo nazi ve faşist İtalyan kuvvetlerinin yeni uçakları için kasabayı bombalaması izni verir. 26 Nisan 1937 günü bir ölüm meleği olur iner küçük kasabanın üzerine. Ölü sayısı 1654, yaralı sayısı 899 dur.
Paris'te gerçekleştirilecek bir "Dünya Fuarı" için hükümet Picasso'dan sergilenmek üzere bir tablo yapmasını ister. Aylardan Mayıstır. Şekillenen kübik resimde beyazın yerine yavaştan siyah ve gri tonlar geçmektedir. Renksiz olacaktır Guernica. Çünkü yaşamın ve iyiliğin ışıltılı mavisi ve diğer renkleri ölmüştür. Geriye savaşın ve kötülüğün karası ve küllerinin rengi kalmıştır. Ve faşizmin dünyası renksizdir. Aylardan Mayıs'tır Malaga'da resime başladığında.
Tabloyu anlamamış, boş gözlerle bakan bir nazi subayı yaklaşır ve sorar. "Bu tabloyu siz mi yaptınız?" Kısa ve nettir cevabı Picasso'nun; "hayır siz yaptınız."
Zaman geçse de faşizmin yaptığı tablolar hep birbirine benzer. Tek renk acı üstüne...
*G.Orwell 1984
Akın Yazıcı
25 Ekim 2017/İZMİT