Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Graham Fullere bir Türk gencinin cevabı-1

Graham Fullere bir Türk gencinin cevabı-1
 

türk gençliği o kadar da aptal değil


Graham Fuller (GF) BBC ye verdiği mülakatda çok değişik tespit ve yorumlarda bulunuyor. Düz yazı şeklinde bu mülakatı okursanız ne kadar Türk dostu mübarek bir adam diye düşünebilirsiniz. Ancak eleştirel bir bakış açısıyla yazıyı değerlendirirseniz aslında karşınızda ne kadar büyük bir aldatmaca , kandırmaca ve kamuoyunu yönlendirme çabası olduğunu görürsünüz. Bakalım GF efendi neler demiş;

ED: Peki temelleri dediğiniz gibi 10 yıl önceye de dayansa, Türk dış politikasındaki bu değişimin sebebi ne sizce? Soğuk Savaş'ın bitmesi mi örneğin?

GF: Bence Türkiye'nin, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde modern cumhuriyet kurulduğundan beri doğal olmayan bir dünya görüşü vardı. Mustafa Kemal Atatürk'ün 1. Dünya Savaşı'nın sonunda Türkiye'yi Avrupalı emperyal güçlerin emellerinden kurtarmak ve modernleştirmek için yaptıklarına büyük saygı duyuyorum.

Ama aynı zamanda Türkiye'nin, Asyalı ya da Orta Doğulu geçmişi ile ilişkisini tamamen kesmesi, yalnızca Avrupa ile ilişkiler kurması konusunda ısrarcı oldu.

Tabii Atatürk'ten sonra, Soğuk Savaş başladı. Yüzyıllardır Türk İmparatorluğu'nun düşmanı olan Rusya, yine sahneye çıktı.
Sonra Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla, Türkiye'nin saldırıya uğrama korkusu epey azaldı. İkincisi Kafkaslar'ı, İran'ı, Orta Asya'yı, Orta Doğu'yu, Arap dünyasını kapsayan, içinde yaşadığı ve yıllardır kendisinden uzakta tuttuğu bölgeye daha normal bir bakış açısıyla bakabilmeye başladı.

Şunu da eklemeliyim ki Batı da Türkiye'nin bu bölgelerle ilişki kurmasını istememişti. Onlar Türkiye'nin sadık bir NATO müttefiki olarak kalmasını istedi. Türkiye'nin, doğusu ve güneyindeki çıkarlarını gözardı etti.

Bir kere GF Türkiye’nin Atatürk ile birlikte izlemiş olduğu politikayı doğasına aykırı buluyor. Yani bizim doğamıza yakışan Osmanlının düşünce yapısının devamı imiş. Peki Osmanlı düşünce yapısı bırakın toprak kayıplarını Anadoludaki Türk varlığını bile tartışmalı hale getirmiyormuydu? Kastamonu , Kayseri civarında bozkıra hapsolmuş fakir birkaç şehirden ibaret bir kukla devlet, coğrafyamızda kurulacak olan Kürdistan ve Ermenistan doğal politikamızın sonucu olurdu. Halkı ise kara cahil, şeyhler, dervişler ve müritler ülkesi, Ekonomisi yabancıların ve azınlıkların elinde, sömürge olmayı kabul etmiş bir ülke..Hasta adamın devamı olmak bizim doğal davranışımızmış öylemi? Hayır GF hayır.

Peki Atatürk’ün uyguladığı politika ile mi Türkiye Ortadoğu ve asya ile ilişkilerini tamamen kesti? Ya da kestimi? Yoksa bu ülkelerde sömürge ve işgali yapan dönemin emperyal devletleri İngiltere ve Fransanın hakimiyeti yokmuydu? Atatürk’ün Suriye ve Irak yönetimleri tam bağımsızlığa kavuştuğu taktirde bu ülkelerle olan ilişkileri federasyon seviyesine kadar ulaşabileceğine dair planları ve söylemleri yok mu? Var. Hatta o dönemde Sovyetlerle, İranla Afganistanla, Pakistanla hatta Yunanistan gibi bir ülkeyle çok iyi ve sıcak ilişkiler kurmuş Atatürk.Sadabat paktı, Balkan Paktı'nı oluşturmuş, Ne oldu peki GF ? Demek ki bu söylemleriniz tamamen yanlış ve haksız.

ED: Bir de bu politikanın elde ettiği sonuçlara bakalım o zaman. Türkiye'nin oynamaya çalıştığı roller arasında son zamanlarda arabuluculuk çabaları öne çıkıyor. Suriye ile İsrail arasında, İran ile Batı arasında, Sırbistan ile Bosna-Hersek arasında, Pakistan ile Afganistan arasında... Ama bazı çevreler de diyor ki, "Bunların hiçbirinden somut bir sonuç alınamadı." Siz katılıyor musunuz?

GF: Somut sonucu nasıl ölçtüğünüze bağlı. Ben yıllarca Türk dış politikası üzerinde çalıştığım dönemde, hemen hemen her komşusuyla düşmanca ilişkileri olduğunu hatırlıyorum. Sonra 2000 senesi civarında bu birdenbire değişti; komşularıyla iyi geçinmeye karar verdi. Bu başlıbaşına büyük bir değişim.

(Türkiye) tarihinde ilk defa Irak'ı "Kürtlerin yaşadığı bir sınır" olarak değil de, bir ülke olarak görüyor.

Yani Türkiyeyi yönetenlerin başına taş düşmüş ya da ilahi emirler gelmişte birden bire hidayetemi ermişler 2000 yılında? Bu sözleri bilmeden birisi söylese cahil ya da bilgisiz deriz. Ancak GF gibi bir insanın bu sözlerini bilgisizlik ya da cahillikle açıklamak mümkünmü? Yani Türkiyenin Suriye ile olan ilişkileri, savaşın eşiğinden dönülmesi, PKK ya verdikleri desteğin kesilmesiyle ilişkilerin yönündeki değişmeyi GF bilmiyormu? Emin olunuz biliyor ama amaç farklı olunca söylenmiyor tabi ki. Tamamen ‘yersen’ durumu. Kusura bakmayın ‘yemiyoruz’.

ED: Peki bir başka dış politika amacına geçelim öyleyse, Davutoğlu'nun sık sık sözünü ettiği "sıfır sorun" politikası. Yani bölgede herkesle iyi geçinme, örneğin Irak'ta hem Sünniler hem Şiiler ile yakın temasta olma amacı. Bu mümkün mü sizce?

GF: Doğru, daha zor. Ama eğer Türkiye'nin çıkarları, Irak'ın uzun erimli istikrarını gerektiriyorsa, o zaman Türkiye'nin "Biz Sünni bir ülkeyiz, o yüzden Irak'ta Sünnilerle çalışır, Şiileri görmezden geliriz" demesi büyük miyopluk olur.

Obama yönetimi ne yazık ki bazı açılardan Bush yönetiminin yalnızca bakış açısını değil, hem Bush hem de ondan önce Clinton yönetimleriyle çalışmış dış politika uzmanlarını da miras aldı. Amerikan hegemonyası, Amerikan hakimiyeti vizyonu sürüyor.

Türkiye bence bu konuda gayet gerçekçi ve nesnel davranıyor. Tarihinde ilk defa Irak'ı "Kürtlerin yaşadığı bir sınır" olarak değil de, bir ülke olarak görüyor. Tabii herkesi memnun edemezsiniz; örneğin şu anda Azerbaycan şikayetçi. Bazı bedeller ödeniyor tabii ve hemen her ülke, Türk dış politikasının bir unsurundan rahatsız ama bu yine de, bu ülkelerin iç sorunlarını kaşıma stratejisinden daha iyidir. Özellikle de kendi politikaları çok miyopça olan Washington ya da NATO'nun isteğiyle kaşımaktan..

Diplomaside sıfır sorun diye bir şey yoktur. Ülkelerin çıkarları karşı karşıya geldiğinden muhakkak bir sorun ortaya çıkacaktır. Sıfır sorun söylemi, karşınızdakinin taleplerini kabul etme ya da halk arasında söylendiği şekliyle ‘ver kurtul’ demektir. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünü kırmızı çizgisi olarak saptamıştır. Mezhepsel ayrımlara dair ayrıştırma ABD icadıdır. Ülkeleri, insanları mezheplerine, Irklarına göre ayrıştırmayı biz Amerikan tvlerinden öğrendik. Ölen bebelerin bile şii , Sünni ya da Kürt olarak açıklanması bizim kültürümüzde ve geçmişimizde yok. Bu söylemler, böl, parçala, yönet düsturuyla hareket eden ülkelerin söylemi.

Obama yönetimine ilişkin tespitler ayrı bir yazı konusu. Ancak şu tespiti yapmak gerekir ki uygulanan BOP , Clinton döneminden bu güne uygulanan bir politikadır. Bill Clinton Mayıs 1997’de “Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi “ adı verilen belgeyi imzalamıştır. Belgenin özü “ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin”, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmiştir. Aynı belgede şu cümleler yer almaktadır ...200 milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD’nin yaşamsal çıkarlarından biridir.Yani gerekirse silahla Bush tarzı ya da silahsız Obama tarzı. Mesele tercih meselesi sadece.

Devamı için http://blog.milliyet.com.tr/Siz_bizi_aptal_mi_zannediyorsunuz_Graham_Fuller_/Blog/?BlogNo=213306

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..