Grip salgını yokmuş; Müdür Bey öyle diyor

İstisnasız söylüyorum, çevremde gördüğüm herkes hasta. Kimi, haftalardır kırmızı burunla dolaşıyor; kimi ise daha cicim aylarında mentollü kağıt mendilleriyle.

Mutfaklar nane, limon, ıhlamur, karanfil, tarçın kokularından; naylon poşet torbaları ise portakal, mandalina, greyfurt ve nardan geçilmiyor.

Hele o çocuklar...Öyle muzdaripler ki. Sınıflarda her gün tutulan devamsızlık listeleri, bizim hanımın pazar alışverişi listelerini çoktan geçti. Geçen gün, bilgi alalım, “<ı>gel” derse de kalkıp gidelim diye, oğlanın doktorunu aradık. Şikayetlerini anlattık telefonda. Çocuk doktorumuz olan Profesör, ne dese beğenirsiniz: “<ı>Valla anlattığınız şikayetlerin hepsi, şu anda, aynen ve kat be kat fazlasıyla bende de mevcut ve ben, bundan sonra ki tüm randevularımı iptal ettim, eve yatmaya gidiyorum.” Hoppala, güler misin ağlar mısın?

Cumartesi akşamı, her eczanede, her daim bulunan türden, son derece basit bir iki grip ilacı almak için, yıllardır devamlı müşterileri olduğum eczaneye gittim. İstediğim ilaçların hiçbiri yoktu, kalmamıştı. “<ı>Ne oldu hayırdır ya, kurumuşsunuz” diye takıldım. Ve gözleri bir karış açık eczacım “<ı>sorma ağabey, bugün neye uğradığımızı şaşırdık valla. Sabahtan beri, resmen eczaneyi talan etti müşteri. Savaşa falan mı giriyoruz acaba?”

Geçen gün, medya mensupları İzmir İl Sağlık Müdürü Opr.Dr.Mehmet Özkan Bey’e sordular bu grip salgını konusunu. Kendileri, İzmir’de böyle bir şeyin olmadığını ifade ettiler. Tahmin edebiliyorum. Bir konunun “salgın” olarak nitelendirilebilmesi ve o minvalde uygulamalara gidilebilmesi ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmeliklerle tespit edilmiş bir takım veriler vardır.

Yine görsel basında yer alan bir habere göre, geçtiğimiz hafta içerisinde SSK Tepecik Hastanesi’ne başvuran grip vakaları, günlük üç yüz adetlere çıkmış.

Okullar tam bir tehlike çemberi bu anlamda. Çocuğu iyileştirip ayağa kaldırıyorsunuz, okula gidiyor, ertesi gün yine aynı. Gitmek mi zor, kalmak mı, bilemedi İzmir ’li.

İl Sağlık Müdürü ile ilgili enteresan bir anekdot da aklıma geliyor bu konuyu her düşündüğümde. Özkan Bey, biraz rahat bir kişilik anladığım kadarıyla.

Aylar önce, oldukça kalabalık ve eğitimli bir davetli topluluğunun katıldığı bir sempozyumda, Müdür Bey oturum başkanı idi. Yer, Sabancı Kültür Sarayı. Tam oturum başlayacak, konuşmacılar sahneye çıktı, yerlerini aldılar, dinleyicilerde sessizlik falan derken, Mehmet Bey’in cep telefonu çaldı. Sanıyorum arayan Vali Bey imiş. Uzunca bir süre cepten, Vali ile konuştu. Konuşmacılar, dinleyiciler, tüm meclis bekledik konuşmanın bitmesini.

Neyse ve nihayet kendileri sahneye çıkarak yerlerine oturdular ve tam oturumun açılış konuşmasını yapmaya başladılar ki cep yine çaldı. Bu sefer diğer taraftan ikinci cep telefonunu çıkardı ve Allahtan bu defa cevap vermeden meşgule aldı. Vali olmadığını anladık arayanın. Sanıyorum daha sonra da kapattı. Son derece rahat tavırlarıyla, orada bulunan tüm topluluğa yaptığı açıklama ise sadece şuydu:

“<ı>İnsan, İzmir gibi bir metropolün İl Sağlık Müdürü olunca, telefonlar susmuyor gördüğünüz gibi efendim.”

Cepten, bir arayıp sormak lazım: “<ı>Sayın Müdürüm, İzmir ‘de grip salgını olmadığı konusunda hala aynı fikirde misiniz, acaba?” Bu satırları yazarken, klavyeme burun ifrazatımı akıtmamak adına çok zorluk çeken bendeniz, aksini düşünüyorum da, o bakımdan yani.

@Geçen sene bugün “Teneşir Cumhuriyeti –20-“: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=21242

@Geçen sene bugün “ ‘Milliyet Blog’ Markasına Yakıştı”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=21270

@Geçen sene bugün “Bu da, Toplantının Yol Notları”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=21334