Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '13

 
Kategori
Siyaset
 

Güç, Zulüm ve “Muhafazakâr Kesim”

Güç, Zulüm ve “Muhafazakâr Kesim”
 

Güç ve zenginlik, sahiplerinde ebediyen kalmayan, er ya da geç bir odaktan diğerine doğru yer değiştiren geçici varlıklar. Güç ve zenginliğin geçiciliği hem ülkeler, hem bir ülke içerisindeki farklı ideolojiler, hem de bireyler için geçerli olduğundan ülkelerin, ideolojilerin yahut bireylerin sonsuza dek bunları elinde tutmaları mümkün olamıyor. Bu yüzdendir ki, dünya tarihi gücün ve zenginliğin nasıl bir kutuptan diğerine kaydığının örnekleriyle bezenmiş durumda. Bir devrin hükmedenlerinin bir başka devrin boyun eğenleri olması, yahut bir dönem zulum görenlerin bir başka dönemde zulmedenlere dönüşüvermesi sıklıkla karşılaşılan durumlardan .
 
Gücün ve zenginliğin aynı yerde kalmayıp, farklı kutuplar arasında uzun ya da kısa vadede gidip geliyor olması Türkiye Cumhuriyeti içinde geçerli bir olgu. Cumhuriyetin kurulması ve devrimlerin ardından daha az dindar ve batılı yaşam biçimini benimsemeye daha fazla eğilimli olarak tanımlanabilecek olan kesim yükselişe geçerek bir süre iktidarı ve gücü elinde tuttu. Bu dönemde kendini daha dindar olarak tanımlayan “muhafazakar” nüfus ise sosyo ekonomik olarak daha arka planda kaldı. Lakin, 90 senelik cumhuriyet tarihinde güç dengeleri farklı ideolojiler arasında kimi zaman seçimle, kimi zaman darbe ile, kim zaman ise bir başka ülkenin dolaylı müdahelesi ile değişip durdu.
 
AKP iktidarı öncesi hem ekonomik hem de toplumsal anlamda mağdur edilen “muhafazakar kesim” uzun yıllar kişisel hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamalara, yasaklara, ayrımcılığa, doğrudan ya da dolaylı olarak dışlanma ve ötekileştirilmeye karşı haklı bir mücadele sergiledi. Sadece daha dindar bir hayat tarzı benimsedikleri için kendilerine yapılanları “zulüm” olarak tanımladılar. 2002 yılından beri AKP’nin tek başına iktidar olması güç ve zenginlik dengelerinin “daha dindar” kesim lehine değişmesine sebep oldu. Siyasal olarak güçlenen ve buna pararlel olarak zenginleşen “muhafazakar kesim” uzun yıllar kendilerine uygulanan “kendinden farklı olana tolerans göstermeme” zulmunün kimi zaman savunucusu, kimi zaman uygulayıcısı, kimi zaman ise seyircisi oldu. Saygının, toleransın ve anlayışın karşılıklı olması gerektiğini unutarak “sadece bana daha fazla özgürlük” kervanının yolcularından olmayı seçtiler. Alevi olduğu için işten çıkarılanları, namaz kılmıyor veya ramazan ayında oruç tutmuyor diye tacize ve ötekileştirilmeye uğrayanları, ateist olduğunu söyledi diye linç edilmek istenenleri, nü tablolar olan sergilerin saldırıya uğrmasını, vb durumları görmezden gelmeyi tercih ettiler. Halbuki kendileri geçmişte “ötekileştirilme ve farklı olana tahammülsüzlük” zulmunün en büyük mağdurlarıydı ve uzun yıllar buna karşı mücadelle vermişlerdi. Ne yazık ki, gücün ve zenginliğin “muhafazakarl kesim” lehine el değiştirmesi sadece zulm edenin ve zulme uğruyanın yer değiştirmesine sebep olmaktan öteye geçemedi. Tabi ki, her dönemde olduğu gibi kimin zulme uğradığına bakmaksızın zulmün, ötekileştirmenin her türlüsüne karşı çıkan insanlar muhafazakar kesimde de oldu, lakin onların sesleri zulme seyirci kalanların ya da onu haklı görenlerin sessizliğinde kaybolup gitti.
 
Geçmişin mağdurları bugünün mağdur edenleri, geçmişin mazlumları bugünün zalimleri olurken, ne yazık ki zulüm yine aynı zulüm olarak kaldı.
 
Umut Dag
 
Toplam blog
: 12
: 461
Kayıt tarihi
: 05.04.12
 
 

İstanbul dogumlu; Almanya'da yasıyor. ..