Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '08

 
Kategori
Deneme
 

Güçlü kadınlar

Güçlü kadınlar
 

Şöyle bir düşünün. Muhakkak sizin de tanıdığınız böyle biri ya da birileri olmuştur.

GÜÇLÜ KADINLAR.

Her koşulda ayakta durmayı başarmış olanlar. Az sarsılmış görünenler. Pek çok insan tanır onlar. Bu insanların hayatlarında neler olup bittiğini, hayatlarının nasıl ve ne yöne aktığını bilrler. Bilirler, çünkü bizzat kendileri etkilemektedir nabzını duyumsadıkları bu hayatların güzergahını.

Dinlerler. Sabırla, ilgiyle, sevecenlikle.

Tavsiyelere gösterilen ilgi, verilen önem ve ne kadar ciddiye alındığını önce hayretle, zamanla çok olağan karşılamaya başlarlar. Çünkü bu misyona alışırlar.

Mesleki başarıları da yüksektir. Pek çok sorumluluğun kolaylıkla üstesinden geldiklerini görürsünüz.

Sosyal duyarlılıkları, farkındakıkları yüksek kadınlardır onlar. Fenerbahçenin yeni transferlerinden, sivil anayasadan, ermenilerin duduğundan, rakı balıktan keyifle bahsedersiniz. Uzun sohbetleri olur, keyifli, huzurlu...

Sırlarınızı saklarlar. Güvenilir, sakin, soğukkanlı... Umut verir, bardağın dolu tarafını gösterirler.


Etrafları kalabalıktır.


Ama onlar çok yalnız...

Yalnızdır güçlü kadınlar. Etraflarındaki kalabalık onların bi şeye ihtiyacı olabileceğini aklından bile geçirmez. Bir şeye ihtiyaçları olasa da onlar halleder nasılsa. Güçlüdürler ya. Sorunları alt eder, üstesinden gelir ve dimdik ayakta durur.


Muazzam kalabalığın içinde yalnız.

Yakınlarının ilgisizliklerine onlar da alışır, misyonuna alışır, yalnızlığına alışır, güçlü oluşuna alışırlar. Onlar güçlüdür, sorunlarının üstesinden yalnız başlarına gelebilirler.

Üstesinden gelemedikleri tek şey vardır: YALNIZLIK


Belki de ihtiyaç duydukları tek şey birilerinin onları dinlemesidir sadece. Kendini anlatmayı unutmuştur çoktan. Ama denese, çabalasa bunu da yapar.

Yalnızdır.

Onu sabırla dinleyecek, kendini, kendi sıkıntılarını, kendi hayal kırıklıklarını, kendi aldatmışlığını, aldanışlığını, yenilgilerini, köşeye sıkışmışlığını, umutlarını, hatalarını karıştırmadan, lafa sıkıştırmadan yalnızca onu dinleyecek kimsesi yoktur.

Duymak istediği ne yorum, ne tavsiyedir. Yalnızca anlatmak, yeniden anlatmak, bildirmek.... Biraz olsun çoğalmak.


Çoğu kez kendi kendine konuşurken, öyküler, hikayeler anlatırken bulur kendini. İçinde beyninin , kalbinin sessiz çokluğunda hayretle dinler kendini.

Muazzam bir dildir kullandığı. Seslendirmeye kalksa güdük kalır kelimeler gündelik dilde. Ama o içindeki anlatım derin, uçsuz bucaksız ve şaşırtıcı.

Ve...

Manik - depresif sabahları vardır kadının.

Uyanır yalnızlığına. Canı yanar. Çünkü böyle sabahlarda en kötüsü olur. Kendine acıdığını duyumsar. Kimse ona hatayı yakıştıramaz. O da kendine. Ama bu sabahlarda acırken kendine itiraf eder işte.

Yapmıştır, hata yapmıştır. Önce çok önce. Artık telafisi yoktur, affı yoktur. O da kendini affedememiştir zaten. Acır haline. Siler göz yaşını. Sabah khvesini hazırlarken manik oluverir. Avutur kendini. " O zaman şartlar öyle gerektirmişti". O zaman doğru olduğuna inanarak vermişti kararını, yapmıştı tercihini. "Keşke" onun literatüründe olmayan bir sözcüktü.

Gücünü toplar tekrar. Kaldığı yerden devam eder hayata.


İçindeki ses, sessiz sessiz inler: "keşke, keşke, keşke..."

 
Toplam blog
: 18
: 533
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

Ordu'da başlayan, Ankara'dan Antalya'ya uzanan bir yol(culuk) benimki. Rehber öğretmen, yönetici ..