Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '09

 
Kategori
Güncel
 

Güçlükonak katliamına ilişkin Adnan Ekmen'in söyledikleri

Güçlükonak katliamına ilişkin Adnan Ekmen'in söyledikleri
 

Adnan Ekmen!
1996 yılında DYP-CHP koalisyon hükümetinde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı yapmış bir isim.
Birkaç günden beri ısrarla bir noktaya dikkat çekmeye çalışıyor Adnan Ekmen.
Güçlü Konak katliamı!
Evet.
Adnan Ekmen Güçlü Konak katliamına ilişkin ilginç şeyler söylüyor.

Güçlü Konak!
Şırnak’ın bir ilçesi.
Ve 1996 yılında 11 korucu bu ilçede katlediliyor.
Hem de ilginç bir şekilde.
Aynı dönemde PKK ateşkes ilan etmiştir.
Ve bu eylemin kamuoyuna yansıdığı biçimi ile “PKK korucuları katletmek sureti ile kendi başlatmış olduğu ateşkes sürecini yine kendisi bozmuştur” şeklindeydi.
Katliamın hemen ardından, bölgede onca katliam yaşanmış olmasına rağmen Genel Kurmay Başkanlığı bir ilki gerçekleştirerek, Ankara’dan aldığı yerli ve yabancı gazetecileri uçakla Diyarbakır’a götürüyor ve oradan da helikopterle katliamın yaşandığı bölge olan Güçlü Konak’a naklediyor.
Olay yerinde gazetecilerin 20 dakika kadar kaldığı yönünde iddialar söz konusu.
Ve yetkililer, gazetecilere “resmi açıklamalar” ile yetinmeleri gerektiğini iletiyorlar.
Bu arada hiçbir gazeteci ölenlerin yakınları ile görüştürülmüyor.
Ve geri dönüş yolculuğu başlıyor.
Geri dönüş yolunda yetkililer, görüntülerin akşam haberlerine yetiştirilmesini istiyor.

Olay yerine götürülenler arasında bulunan bir İngiliz yazar “Her şey bana masal gibi geliyor” diye bir açıklama yapıyor.
Türk kökenli Alman milletvekili Cem Özdemir ise “Gördüklerime inanamıyorum” şeklindeki ifadesi ile olayın dehşet verici boyutuna vurgu yapıyor.

Güçlü Konak Katliamı sonrasında, devrisi gün gazete manşetleri ve verilen haberlerin ana temaları şu şekilde karşımıza çıkmıştı.
“İşte PKK katliamı”
“PKK ateşkesi yine bir katliamla bozdu”
“PKK’dan vahşetin resmi”
“PKK yine vahşet saçtı”

Oysa durum ve vaziyet hiç de düşündüğümüz gibi değilmiş.
Katliamın ardından olmadık sorular soruluyor.
Bir dizi çelişkiler olayı izleyen gazeteciler tarafından dile getiriliyor.
Bölgeye götürülen yerli ve yabancı gazeteciler yaşanan katliamla ilgili bakınız hangi çelişkilere vurgular yapmış?

1.Öldürülen yurttaşlar Genelkurmay yetkililerinin iddia ettiği gibi Taşkonak Köyü'nden Koçyurdu Köyü'ne giden köylüler ve korucular değil. Çünkü Taşkonak tümüyle boşaltılmış bir köy. Köyde yalnızca Taşkonak Taburu var.

2. Genelkurmay'ın bölgeye götürdüğü gazetecilere yaptığı açıklamalarda gizlediği bir gerçek çalışma grubumuz tarafından yerinde saptanmıştır. Buna göre, öldürülenlerden altısı 10-12 Ocak arasında gözaltına alınmış ve olay gününe kadar Taşkonak Taburu'nda tutulmuş.

3. Diğer beş kişi ise olay günü olan 15 Ocak' ta Koçyurdu Köyü'ndeki evlerinden askerler tarafından alınarak göreve götürülen dört korucu ile bir minibüs şoförüdür.

4. Olay yerinde yaptığımız incelemede, Genelkurmay yetkililerinin verdiği bilgi ile işin gerçeğinin çeliştiği görülmüştür. Araçta bulunan korucuların tek silah atmadan öldürülmesi ve minibüsün olay yerinden kaçamaması, Genelkurmay açıklamasında 'İlk anda minibüs şoförünün öldürülmesi, bu yüzden minibüsün durması' olarak gösterilmişti. Ancak yanmayan tek ceset minibüs şoförüne ait ve o da aracın dışında bulundu. Diğer öldürülen 10 kişinin cesedi aracın içinde yakılmış. Nasıl oluyor da minibüs şoförü ilk vurulan kişi olduğu halde cesedi yanmıyor ve araç dışında bulunuyor?

5. Genelkurmay'a göre olaya, PKK telsizinden duyulunca müdahale edilmiş. Oysa minibüsün yakıldığı yer Taşkonak Taburu'na 4.5, Koçyurdu Karakolu'na iki kilometre mesafede. Zaten silah sesleri duyulur duyulmaz köylüler olay yerine gitmek istemiş, Koçyurdu Köyü'nden minibüsün dumanları anında görülmüş. Bu nedenle olaydan haberdar olmak için PKK telsizini dinlemeye ihtiyaç yok. Olay köye ve karakola bakınca görülecek, silah patlayınca duyulacak bir uzaklıkta olmuştur.

6. Silah sesleri duyulur duyulmaz Koçyurdu Köyü korucuları birkaç kilometre uzaklıktaki olay yerine gitmek istemiş, ancak askerler tarafından engellenmişler.
7. Yedi kilometrelik yolun bir ucunda tabur, diğer ucunda karakol var. Yolun bir yanında Dicle Nehri, diğer yanında da sarp kayalıklar bulunmakta. Olay yerinin karşısındaki tepelerde korucu mevzileri var. Böylesine sıkı korunan bir coğrafyada PKK eylem yapıp nasıl kaçabildi?

8. 11 kişi öldürüldükten sonra büyük bölümünün kimlikleri askerlerce ailelerine dağıtılmış. Gözaltındaki altı kişinin, serbest bırakıldıklarında kimliklerini taburda unuttukları varsayılsa bile, o gün göreve çağrılan, öldürüldükten sonra cesetleri yakılan bir şoförle beş korucunun kimliği sapasağlam ailelerine nasıl teslim edilmiş? O gün göreve çağrılan beş kişinin kimlikleri askerlerde ne aramaktadır?

Güçlü Konak Katliamına İlişkin Bilgiler

Adnan Ekmen, Güçlü Konak Katliamının yaşandığı dönemde İçişleri ve Savunma Bakanlıklarına yazı yazıp, katliamla ilgili tutanakları istediğini ifade ediyor.
Aynı dönemde İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Teoman Ünüsan ise Milli Savunma Bakanıdır.
Malumunuz, Tansu Çiller ise Başbakandır.
Ne var ki Adnan Ekmen’in deyişi ile İçişleri Bakanı Nahit Menteşe kendisine “Karıştırma bu işleri” diyerek geri adım atmasını istiyor.
Adnan Ekmen yaşanan bu olay üzerindeki sır perdesinin kendi içinde bir ukdeye dönüştüğünü de söylüyor.

Askeri yetkililer yanmış cesetler üzerinden çıkan sağlam kimlikleri gazetecilere gösteriyor.
Ne garip değil mi?
Cesetler yanıyor ama kimlikleri sapasağlam.
Katliamı yapan PKK! Cesetlerin kimliklerini de sağlam bir şekilde askerlerimize teslim etmiş!

Adnan Ekmen, savcılar isterse ifade vereceğini de ilave ediyor.

Israrlarımız kuşkusuz devam etmeli.
Çünkü bir dönemin açılan yaralarından kan akmaya devam ediyor.
Ve bu kanın durdurulması için o yaraların sarılması ve o yaraları açanlardan yargı huzurunda hesap sorulması evladır.
Aksi halde, yıllar geçse de bu yaşananlar unutulmayacaktır.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..