Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '09

 
Kategori
Öykü
 

Güher Hala!

Güher Hala!
 

Güngören’in Birsel sokağında, dört katlı bir binanın dördüncü katında oturuyorduk. Birinci ev sahibinin en küçük kardeşi, ikinci katta oğlu ve gelini ile birlikte oturan ve lafı sözü para eden bir hacı teyze, üçüncü katında yine ev sahibinin bir diğer kardeşi oturuyordu. Ev sahibi Almanya’da işçiydi ve Sivas’tan, bizim köyümüzden birisiydi.
Ev sahibi kendisi ile birlikte dört erkek kardeşlerdi. Kendisi en büyüktü ve yine en küçük kardeşi ile öz, diğer ortada bulunan iki kardeş ile babada bir, anne de ayrılardı. Kendi anneleri hayatta değildi ve hayatta kalan analığı olan ve diğer kardeşlerinin annesi olan Güher Halaydı.

Güher Hala üçüncü katta oturan ve adı Hacı olan oğlunun evinde kalıyordu. Önceden, iki üst sokağımızda oturan diğer oğlunun evinde kalırdı ve gelini tarafından bir gün aniden kapının önüne konuyor ve Güher Hala doğruca diğer oğlu Hacı’nın evine geliyor kalmaya. O dönemlerde dikkatimi çekerdi Güher Hala’nın nasıl da itilip, kakıldığı.
Gelinleri hiç sevmezdi Güher Halayı ve bu durum torunlarına da sirayet etmişti.
Güher Hala hiçbir zaman gelinleri tarafından “anne” diye telaffuz edilmedi ve mümkün mertebe hiç konuşmazlardı kendisiyle. Adeta bir sığıntı gibi yaşardı evde ve kendisine reva görülen hitap “horoz”du. “Horoz geldi”, Horoz gitti”, Horoz yine ortalığı karıştırıyor” yollu yaklaşımlar hakimdi.

Güher Hala o dönemlerde doksan yaşına gelip dayanmış olmasına rağmen son derece dinç, atik ve müthiş çalışkan bir kadındı. Zayıf ama güçlü, çelimsiz görünmesine rağmen son derece atak bir kadındı. Anadolu kadınının eski tip yöresel kıyafetleri Güher Hala’nın giyim tarzıydı. Müthiş ilgimi çekerdi onun tavır ve yaşam biçimi. Her işini kendisi görür, hiç kimseden bir yardım istemez, bıkmadan ve usanmadan çalışırdı. Gözü hep diğer oğlunun evindeydi. Sürekli olarak iki üst sokağımızda oturan diğer oğlunun evinin etrafına gider, torunlarını uzaktan izler ve onlara biraz daha yakın olabilmek için türlü çabalar içerisine girerdi. İlginçtir, gelini Zeliha Yenge evin etrafına dahi yaklaşmasına müsaade etmezdi. Güher Hala ise inatla o evin etrafında dolanıp dururdu ve gerisin geri tekrar bizim sokağa, diğer oğlunun evine gelirdi.

Güher Hala ile zaman zaman annem ilgilenirdi. Sabah erken saatlerde bizim evimize gelir, kahvaltı yapardı Bazen akşam yemeğine gelirdi bize. Fazla konuşmaz, kendi halinde, bir köşeye çekilir, etrafını seyreder, veya düşünürdü. Evladım kelimesini kullanamazdı ve bana ve başka çocuklara sürekli olarak “elvadım” derdi. “Elvadım hele bir bak” demesi hoşuma gidiyordu. Yaz ayaları geldiğinde evimizin tam da karşısında bulunan arsaya yün yatağını indirir, yünlerini açar ve bir sopa ile o yünlere alabildiğine vururdu. Yünleri havalandırıp, tekrar yatağının içine doldurup ağzını dikerdi. Bense o yaşta bu denli zor işleri nasıl yaptığına şaşardım. Dişleri olmadığı için sadece çorba içerdi ve kendi çorbasını yine kendisi yapardı. Hamur keser ve o hamuru çorba yapardı. O hamuru kesişine birçok defa tanık olmuşumdur Güher Hala’nın ve sürekli olarak ilgi ile izlemişimdir hamuru kesişini.

Annem köyden tanırmış Güher Halayı. Zaman zaman Güher Halayı annemden dinlerdim. Çok ilginç şeyler anlatırdı Güher hala ile ilgili. Güher Hala 1890’lı yıllarda doğmuş bir kadındı ve annem onun için
“-Güher Hala seferberliği görmüş bir kadın.” Derdi ve devam ederdi.
“-Kurtuluş Savaşına katılmış, kağnı üzerinde silah taşımış cepheye.” Diye anlatırdı.
Ben ise Güher Halanın o tarih kokan durumuna şaşardım.
Annem
-Güher Hala çok çalışkan bir kadındır, köyün en çalışkan kadını oydu. Hiç boş durmazdı. Mutlaka kendisine yapacak bir iş bulurdu.
Diye anlatırdı annem.

Ben anlamazdım gelinlerinin neden ondan bu denli nefret ettiklerini ve torunlarını da ona cephe aldırdıklarını. Oysa Güher Halanın kimseye bir yükünü görmezdim. Kendi halinde, çıkar sokaklarda gezer, kimi zaman arsa da oturur, kimi zaman toplanan kadınların arasına girer, onların konuşmalarını dinlerdi.

Güher Hala bize geldiği zamanlarda, salonun bir köşesindeki kanepeye oturup oradan gözlerini kısarak, diğer uçtaki televizyonu izlemeye çalışırdı ve beni çağırırdı.
-Elvadım hele bir bak.
Ben yanına gider otururdum Güher Hala’nın ve Güher Hala bana sorusunu sorardı.
-Elvadım bu herifler o gutunun içine nassı giriler?
Hayatım boyunca yanıtını bilip de anlatamadığım en ilginç soruydu. Çünkü bu yanıtı vereceğim insanın, bu yanıttan hiçbir şey anlamayacağını çok iyi biliyordum.
Güher Hala bu soruyu sadece bana sormazmış, önüne gelen herkese bu soruyu soruyormuş ve hiç kimseden bir yanıt alamadığı ise malumunuz.
Torunlarından birisi benimle aynı yaşta olan Hıdır’dı ve Hıdır aynı zamanda benim çok da iyi bir arkadaşımdı. Hıdır’a bir gün anlatmıştım.
-Babaannen televizyona insanların nasıl girdiğini merak ediyor.
Hıdır ise hiç istifini bozmadan
-Kardeşim o da moruk haliyle kafayı ona takmış, önüne gelene bunu soruyor.

Ve bir gün yine Güher Hala bize geldi ve sinirlenerek
“-Elvadım bağ hele, o herif o gutunun içine nassı giri? Baha anlat hele.”
“-Ben oynamaya gidiyorum Güher Hala.” Deyip kaçmıştım.

Kendi evimizi aldıktan sonra Birsel Sokaktan taşındık ve ben Antalya’ya geldim. Bir gün İstanbul’a gittiğimde annem Güher Hala’nın öldüğünü söyledi.
Yüz yaşına kadar yaşamış ve hatta yüz yaşını devirmiş bile. Apartmanın önünde, oturduğu yerde ölmüş Güher Hala. Hem de hiç ele ayağa düşmemiş. Son ana kadar kendi işini kendisi görürmüş.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..