Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Güher'in Yılbaşı Partisi...

Güher'in Yılbaşı Partisi...
 

Partiden bir enstantane...


2008’i sonlandırıp 2009’un ilk saatlerini Milliyet Blog arkadaşlarımla yaşamak nasip oldu… Sevgili Güher’in davetiyle Bülent Göncü ve Yeşim Koç’la birlikte çok güzel bir akşam ve ertesini yaşadık… Yine bu toplantıda da fark ettim ki bizler birlikte olmaktan büyük keyif alıyorduk. Bunun en büyük sebebi ise yaşama gülen gözlerle bakmak, yaşamı sevmek ve yaşamı hem çalışarak hem eğlenerek dolu yaşamaktı. Yapı olarak, beyin olarak benzer olmak da bizi birbirimize bağlayan unsurlardan birisiydi tabii ki…

Yaklaşık bir yıl önce ayrıldığım eski işime dönerek yoğun iş temposuna girdiğim için tam bir aydır yazı yazamayıp okuyamamıştım. Bu beni fazlasıyla rahatsız etmişti ama elimden gelen de bir şey yoktu. Bu dönem zarfında arkadaşlarımı ve yazılarını ne kadar özlediğimi fark ederek onların benim bir parçam olduklarını fark ettim. Neyse ki projeyi bitirdim ve güzelliklerle dolu geceyi sizlerle paylaşmak arzusuyla sarıldım klavyeme…

Bu arada bir konuya daha değinmeden geçemeyeceğim. Geçtiğimiz kurban bayramında bana kutlama mesajı gönderen, telefon eden tüm blog arkadaşlarıma buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Öyle çok doldum ki onlarla ne çok sevenim var ne çok sevdiğim var diye düşünerek mutlu oldum… İyi ki varsınız, sizleri çok seviyorum…

Gelelim sevgili Güher’in yılbaşı partisine… Daha önce de evinde konuk olduğum Güher arkadaşımız gerçekten muhteşem bir ev sahibi… Gülen yüzü, yaptığı enfes yemekleri, bu enfes yemekleri mükemmel sunumu ve insanı kendi evindeymiş gibi rahat ettiren samimiyeti onun muhteşemliğinin sebebi. O kadar yoğun çalışmasına rağmen tüm bunların altından kalkmak da ayrı bir beceri…

Güher’e boş bulunup da yapabilirsem zeytinyağlı yaprak dolması yaparım demiştim. Demez olaydım, başımın etini yedi durdu. Ben hiç anlamam yapacaksın sarmayı diye. Çaresiz sabah dörtte yatmak pahasına yaptım sarmayı, üstelik kısır ve barbunya pilaki de ekledim listeye…

Bunları yapmaktan daha zor gelen ise elimde gülle gibi bir çantayla taa Beylikdüzü’ne gitmek oldu. Kapıdan girip de Güher’in gülen yüzünü görünce gitti tüm yorgunluğum. Güher’in eski dostları olan Diş hekimi Ünal bey, eşi öğretim görevlisi Fatoş ve cıvıl cıvıl muhteşem dans eden kızları Alara da gelmişlerdi. Bu zarif aile ilerleyen saatlerdeki muhabbetimizle anladık ki bizim de dostlarımız olmuşlardı. Güher’in küçük kızı Senem (Lise ikiye gidiyor ve aynı zamanda özel flüt dersleri alıp konservatuara hazırlanıyor) ve okul arkadaşı Ceren (o da gitar çalıyor) de evde idiler. Rusya’da üniversitede okuyan büyük kızıyla ise ilerleyen saatlerde msn vasıtasıyla tanışma fırsatı bulduk. On dakika sonra da sevgili Bülent ve Yeşim de bizlere katıldılar.

Meşhur yılbaşı hindimiz fırında pişmekle meşgulken bizler de yeni tanıştığımız aileyle sohbete koyulduk. Hepimiz kurt gibi acıkmış olduğumuz için şarapla peynir tabağından (bir sanat eseri desem abartı olmaz) atıştırarak açlığımızı bir nebze olsun yatıştırdık. Fazla yemek istemiyorduk. Çünkü fırında nar gibi kızaran hindi muhteşem görünüyordu. Bülentcim yine hoş sohbeti ve bizi gülmekten kırıp geçiren esprileriyle geceye damgasını vuracaktı besbelli. Üstelik bu gece yazısına yorum yazan kişiler arasından seçeceği kişiye vereceği tablo için yapacağı çekilişi yapacaktı. Bu da ayrı bir heyecan yaratmıştı. Benim duvarım boş o tablo benim duvarıma yakışır söylemlerime hiç aldırmadı. Çekilişle vereceğim diye tutturdu, halbuki biz arkadaştık bana verseydi ne olurdu sanki…

Nar gibi kızarmış hindi fırından çıktı ve Güher onu elektrikli testereyle kesmeye başlarken bizler de hindinin başına geçip hatıra fotoğrafı çektirdik. Kesim işi bittiğinde içini doldurduğu iç pilavla birlikte tabaklara servisi de yaptıktan sonra başladık yemeye… Böyle bir tat olamaz o kadar lezzetliydi ki hindi eti pek sevmezken bayıldım buna. Portakallı kereviz de yapmıştı hepsi muhteşem tatlardı. Saat onikide şampanya patlatarak karşıladık 2009’u… Hep birlikte şarkılar söyledik, oynadık, Senem’in flüt, Ceren’in gitar konserine solist olarak eşlik ettik bizler de…

Sıra Bülent’in tablosunun çekilişine gelmişti, inşallah benim ismim çıkar şapkadan diye dua etmeme rağmen Senem’in çektiği isim mavi yelken oldu… Son olarak da sessiz film oynadık. Ben, Bülent ve Yeşim’e karşı Senem, Alara ve babası Ünal bey idi. Ümit beyin bulduğu bir film olan “Madem yüzme bilmiyorsun ne işin var ağaçta”’yı Bülent anlatırken kahkaha dolu anlar yaşadık ama zor da olsa bulunca da pek sevindik… Güher gecenin finali için işkembe çorbası dahi hazırlamıştı ama biz kahvaltıda içmeyi tercih ettik. Muhteşem bir işkembe çorbası ve kahvaltının ardından birkaç saat daha sohbet edip dinlendikten sonra tekrar görüşmek üzere Bülent ve Yeşim’le dönüş yoluna koyulduk…

Dilerim 2009 güzelliklerle dolu bir yıl olur. Her ne kadar başlangıcındaki olumsuz olaylar bizleri üzse de devamının gelmemesi için dua ediyorum tanrıma… Filistin’de yaşanan soykırıma çok üzüldüm ama dünya ülkelerinin bu olaya sessiz kalmaları daha da vahim bir durum… Akşama doğru eve geldiğimde televizyonda gördüğüm haberde Ankara’da doğalgaz zehirlenmesinde ölen gençlere hüngür hüngür ağlamaktan alamadım kendimi… Dilerim bu olaylar bir ölçü olmaz gelecek günler için…

Ve tekrar dilerim güzelliklerle dolu bir yıl olur… Tüm blog ailesinin yeni yılını kutluyorum…

Sevgilerimle…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..