Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '12

 
Kategori
Güncel
 

Güle güle Zehra

Güle güle Zehra
 

Gitmek yok olmak değildir.


Zehra ismi, yüzü pek beyaz ve parlak olan demektir. Peki, yüzü pek ne demek? Birine söylenmesi zor olan düşüncelerini, sıkılmadan söyleyebilen veya kendisinden istenilen şeyleri rahatlıkla geri çevirebilen, dobra (kimse).

Belki bu yazı bana özelmiş gibi gelebilir size, ancak hepimiz yalnızca çalışma arkadaşlarımızla değil, masamız ve çalışma odamızla da duygusal ilişkiler kuruyoruz. Birlikte çalıştığımız iş arkadaşlarımız, farkında olmasak da hayatımızda önemli yer ediniyor. Yılbaşında Emekli olmaya karar veren ve üç yıldır aynı mekanı paylaştığım Zehra Özgen’e güle güle yazısı bu.

Elimizde vedalar için hazırlanmış bir harita olsa keşke. Çünkü, bilinmezlikle başa çıkabilmek bazen zorluyor insanı. Ayrılık sonrası yolumuzu belirleyen, sağa mı, sola mı, sapağa mı, düzlüğe mi, feraha mı, sıkıntıya mı doğru yol aldığımızı anlayabileceğimiz ve o yoldan başka bir yolun daha olduğunu görebileceğimiz şöyle açıklayıcı bir yol haritası olsa keşke diyorum. Ne zaman biriyle vedalaşmak zorunda kalsam ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemem ve buz kesilirim o an. Uğurlamanın da bir usulü vardır derler ya, hiç anlamam o işlerden. Veda etmek beni hep etkiler, çünkü giden insanlar sevgilerini, emeklerini bırakıp giderler, kalanlar ise bunun hüznünü yaşar.

Düşünün, yıllar boyu, uçsuz bucaksız yerlerde bir birine paralel şekilde, bir birine destek olarak uzayan giden rayları. Sürekli beraberdirler. Birbirine paralel şekilde, olmayacak en ağır yükleri taşırlar. Üzerlerinden binlerce, yüz binlerce yolcu, yük, hayal, sevinç, ayrılık, kazanç ve kayıp geçer durur. Bütün olumsuz koşullara, birlikte karşı koyarlar. Ama hiç yılmazlar. Sonra bir kavşağa gelirler. İşte bu kavşak onları ayıran kavşaktır. Ne yapsalar bunu engelleyemezler. Ayrılık bu olsa gerek.

Ben de birlikte çalıştığım hayatı paylaştığım arkadaşlarımla böyle bir yolculuk yaptım diye düşünürüm. Hiç unutmayacağımız bir yolculuktur bu. Var olmak, imkansızları ve zoru başarmak. Hep beraber güçlü olmak. Yarınlarda, hepimiz için yeni günler var mutlaka. Koşullar ve havalar nasıl olursa olsun, yürümeye devam edeceğiz yarınlara. Dileğim, Yolunuz, yolumuz hep açık olur.

Hayatın ta kendisidir yaşadıklarımız. Yaşamanın en doruk noktasını belirler anılarımız. Güldüğümüzde hep beraber gülmek, Hayatın en güzel anıdır paylaşmak, neyin var neyin yok diye düşünmeden, paylaşmak gerek pazarlıksızca, zamanı, sıcaklığını, dostluğunu, fikirlerini, ekmeğini, evini, işini, sevgini. Bilgini, gülümsemeni, bunlar sende az diye düşünmeden paylaşmak gerek, çünkü paylaşılan her şey gibi, paylaştıkça çoğalacak sevgiler. Birimizin içini yakan, diğerimizin de içini acıtırcasına. Dostçasına ve kardeşçesine.

Evet, Zehranın Karadeniz özellikleri vardı, sert ve hırçındı zaman zaman, söyledikleri bazen kırıcı olabilirdi ama her şeye rağmen nasıl bir kalbi olduğunu ve samimiyetini iyi bilirim. Zehra, günümüzde kaybolan çok önemli değerlerden paylaşım ve samimiyeti tüm benliği ile yaşayan, Ülkülerine ve ideallerine sıkıca bağlıdır halen. Acıyan yanıyla acıtıyor insan bunu da unutmamak gerek. Ayrıca, bilmeliyiz ki, hırçın, öfkeli ve ürkütücü şimşekler de kasveti yaratıyor.
Jorge Luis Borgesi’n çok bilinen şiirindeki şu dizeler, bize çok şey öğretiyor: “Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama, ikincisinde daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmazdım, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, çok az şeyi ciddiyetle yapardım.” ve hepimizin bildiği o duygu dolu satırlarla devam ediyor.
Gerçekleşmesi imkansız gibi görünen fakat gerçekleşen dilekler tutmayı, Susarken konuşmayı, konuşurken bağırmamayı. Var olmanın yok olmaktan sonraki evre olduğunu ya da yok olmanın varsızlığını. Açığa vurulmamış kızgınlıkları Kaf Dağının ardında saklamayı. Lambadan çıkan cinden özgürlüğü, sevgiyi ve adaleti istemeyi. Sadece kendimiz için değil, başkaları için de dua etmeyi. Evet,evet bütün bunların hepsini senin için diliyorum Zehra! Bunları söylemekten daha kötü olan hiçbir şey diyememektir bence. Kelimelerin bir yerlerde uyuması, seni duymaması. Demek istediklerini dile getirememek.

Kötüden kurtulmak isteyen İnsan, en kötüden korkmadığını göstermelidir.

Ayrılmak zor iştir. Zor iştir, güzel anlarını uzaklara yolcu etmek. Kıyamadıklarını, zamanın hoyrat girdabına uğurlamak. Hüzünlerin ve mutlulukların tadını sararmış sayfalarda bırakmak. Ayrılanın ses tınılarını kulağında duymak. Işığı göremediğin, hayat adına umudunu yitirdiğin ve kendini çıkmaz sokaklarda hissettiğin anlarda bil ki sana iyi dileklerde bulunan bir yürek var.

Güle güle Zehra!
Nizamettin BİBER
Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..