Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Gülen 30 Mart'tan önce ölürse "Zaman'lamaya bakın" diyeceğim!

Gülen 30 Mart'tan önce ölürse "Zaman'lamaya bakın" diyeceğim!
 

Bunu da yaptılar ya, helal olsun! 

30 Mart seçimlerine giderken her türlü ilkesizliği, iki yüzlülüğü, bel altı vurmayı görmüştük ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum.

24 Mart 2014 günü öğle saatlerinde bir Suriye savaş uçağının Türk F-16'lar tarafından düşürüldüğü flaş haber olarak verildi.

Peşinden Genelkurmay Başkanlığı olayla ilgili detaylı açıklamayı yaptı. İki Suriye savaş uçağı sınır ihlali yapmış, defalarca uyarı yapılması sonucu uçaklardan biri geri dönmüş, diğeri uyarıları dikkate almadığından, iki yıl önce değiştirilmiş olan angajman kuralları gereği düşürülmüştü.

Olay bu kadar açık ve normaldı. Türk Hava Kuvvetleri yapmaları gereken görevlerini başarıyla yerine getirmişti.

Bir Türk vatandaşı olarak bundan mutluluk duymak gerekirdi. Nitekim önce Başbakan Erdoğan, sonra da Cumhurbaşkanı Gül, Genelkurmay Başkanı'nı tebrik ettiler.

Haber kanallarına bağlanan yorumculardan hemen hemen hepsi olayın normal bir uygulama olduğunu söylediler.

Samanyolu Haber'i merak ettim...

Aman Allahım! Spikerin yüzü kararmıştı, sanki Türk uçağı düşürülmüş gibiydi. Haberi verdikten sonra, açık oturumlarının demirbaş konuklarından Bugün gazetesi yazarı Gültekin Avcı'yı yayına bağladılar. O da olayı özetledikten sonra zamanlamaya dikkat çekti ve şimdiye kadar ihlaller yaşanmamış mıydı, neden seçime bir hafta kala Suriye uçağı düşürüldü diyerek olayı seçime indirgedi. Onun ses tonu da spikerin yüz haliyle o kadar uyumluydu ki!

Sonradan bağlanan yorumcular da benzer şeyler söylediler.

Aynı şeyi bir gün sonra Zaman yazarlarında ve today's Zaman manşetinde gördük. Takip edebildiğim kadarıyla Zaman yazarlarından  A. Turan Alkan ve Şahin Alpay da uçağın düşürülmesiyle seçimler arasında bağlantı kurdular.

Today's Zaman gazetesi bu müdahaleyi "30 Mart seçim öncesi sızdırılabilecek olası bir ses kaydını örtbas etme girişimi" olarak değerlendirdi.

Yani onlara göre seçim öncesi Başbakan Erdoğan seçim sonuçlarını etkilemek amacıyla Genelkurmay Başkanı'na talimat vermiş ve bunun sonucunda da uçak düşürülmüştü!

Bu, Genelkurmay'ı da töhmet altına bırakan bir iddiaydı.

Oysa Hazıran 2012'de, angajman kurallarının değiştirilmesi söz konusu bile değilken, bir Türk savaş uçağı Suriye tarafından düşürülmüş, bunun üzerine Türkiye angajman kurallarını değiştirmişti. Bu karar doğrultusunda Eylül 2013'de sınır ihlali yapan bir Suriye helikopteri, şimdi de aynı şekilde sınır ihlali yapan iki Suriye uçağından biri düşürülmüştü.

Bu, tamamen normal bir durumdu. Çünkü Suriye son sınır kapısı olan Kesseb'i de ÖSO'ya kaptırmıştı. Bu kapı stratejik olarak çok önemli olduğu için Suriye savaş uçaklarınca devamlı olarak bombalanıyordu.

Yani sınır ihlali yapılmasının bizim seçimlerimizle zerre kadar bir ilgisi yoktu, tamamen tesadüftü. Hemen sınır kapımızda Suriye uçakları uçmak zorunda kalmışlardı.

Sınır ihlalleri olurmuş, Yunanistan'la da oluyormuş, neden seçim öncesi Suriye uçağı düşürülmüştü?

Suriye ilk olarak bizim uçağımızı durup dururken düşürmemiş gibi, Suriye'yle sanki dostmuşuz gibi Türkiye'yi suçladılar.

Bu, her yönüyle haksız ve mesnetsiz bir suçlamaydı. Şöyle ki:

Birincisi; sınır ihlalleri saniyelerle ifade edilen bir durumdu. Başbakan'ın ne zaman haberi olmuş, ne zaman talimat vermiş ve ne zaman bu talimat yerine getirilmişti? Yani fiilen imkânsız bir durumdan bahsediyoruz.

İkincisi; açıklanan angajman kuralları yerine getirilmediğinde, Türkiye'nin inandırıcılığı ve hepsinden önemlisi caydırıcılığı ne olacaktı?

Üçüncüsü; angajman kurallarına rağmen gereği yapılmasaydı ve Suriye savaş uçağı bombalarını Türkiye topraklarında boşaltsaydı bunun hesabını kim verecekti?

Bugün Suriye savaş uçağı neden düşürüldü diye feryat edenler, eğer bu üçüncü ihtimal gerçekleşseydi inanın o zaman da angajman kuralları neden uygulanmadı diye saldıracaklardı.

Suriye'den henüz ses çıkmamış, liderlerinin ikâmet ettiği Amerika ise olayı gayet normal olarak kabul etmiş, ama onlar isyanları oynuyorlardı.

Neymiş efendim, bu olay nedeniyle AK Parti belki üç beş oy daha fazla alırmış!

Türkiye'nin menfaatleri söz konusu değil, tamamen kendi menfaatleri ön planda.

Olayı tersden okuduğumuzda; Suriye, Türk uçağını düşürseydi demek ki için için düğün bayram yapacaklarmış!

Bu kadar seçime odaklanmışlar, bu kadar gözlerini karartmışlar!

Ölümlerin insanlar üzerindeki etkisini düşündüğümüzde, bu göz karartmanın kendi liderlerini bile bu yolda feda edebilecekleri ihtimalini aklıma getiriyor.

Özal'ın, Erbakan'ın ölümlerini anımsıyorum. Ölmeden önce onların aleyhlerinde olmadık şeyler söyleyenler, bir anda onları öve öve bitirememişlerdi.

En somut örneği de Muhsin Yazıcıoğlu'ydu...

2009 yerel seçimlerinden kısa bir süre önce bir helikopter kazasında vefat etmesi üzerine memleketi Sivas'ta belediye başkanlığını BBP kazandı. Oysa bu ölüm olmasaydı BBP'nin hiç şansı yoktu.

Tabii ki ölümler üzerinden konuşmayı hiç doğru bulmuyorum. Kaldı ki kimin ne zaman öleceğini de Allah'tan başkası bilemez.

Ama cemaatin siyasete bu kadar angaje olmasına, her türlü ilkesizliği ortaya koymasına ve bu uğurda ulusal menfaatlerimizi bile göz ardı etmesine karşılık onları uyarmak, insafa davet etmek için ve de düşürülen Surıye uçağını seçime bağlamalarına bir karşılık olmak üzere bu sözleri söylüyorum:

Gülen 30 Mart'tan önce ölürse "ZAMAN'lamaya bakın" diyeceğim.

Zira seçim sonuçları için hiçbir şey  Gülen'in ölümü kadar onların lehine olamaz.

26 Mart 2014

Hasan basri Özgen

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..