Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '09

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Güler Zere ve demokratik Kamuoyunun başarısı

Güler Zere ve demokratik Kamuoyunun başarısı
 

Dün akşam Kanal D televizyonunda Mehmet Ali Birand, Güler Zere’nin özgür kalmasının uygun olacağı yönündeki Adli Tıp Raporunun onaylandığı ve Cumhurbaşkanlığına gönderildiğini söyledi.

Yine akşam vakitlerinden itibaren, internette yer alan haber portalları, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Güler Zere’nin babasını arayarak, kızlarının özgür bırakılacağını söylediği haberine yer verdi.

Bu gelişmeler, Güler Zere’nin özgür bırakılması adına yürütülen kampanyanın başarıya ulaştığı anlamına geliyor. Devlet, kamuoyunun duyarlı kesimlerinin baskısı karşısında, hukuku ve yetkiyi insani ve vicdani olandan taraf kullanmaya zorlanmıştır. Bu nedenle, bu gelişme devletin Güler Zere’ye yaptığı bir iyilik, ya da sunduğu nimet değil, aksine demokratik kamuoyunun devletten söke söke aldığı bir haktır.

Elbette bunda, ülkedeki demokratik mekanizmaların geçmişe göre bir nebze daha fazla işlemesinin ve sivil siyasetin varlığını hissettirmenin etkisi var. Çünkü sivil siyaset, aynı görüşte olsun ya da olmasın toplumdan gelen talep, istek ve baskıları değerlendirmeye almak zorundadır. Söz konusu talepler, sivil siyasetçinin fikren katıldığı bir adım olmayabilir. Ama toplum vicdanı karşısında olumsuz bir noktaya düşmemek adına, talepleri olumlu değerlendirmek zorunda kalabilirler. Bunu belirleyen, sivil siyasetin maruz kaldığı baskının meşruluk düzeyi ve kamu vicdanında oluşturduğu ağırlıktır.

Güler Zere’ye özgürlük talebi, Zere ile aynı görüşte olmayan kesimlerin dahi destek verdiği bir kamuoyu baskısı oluşturmuştu. Buna neden olan ise, Zere’nin sağlık durumu ile mahkûmiyet halinin, insanların vicdanını rahatsız eden uyumsuzluğuydu. Zere’nin ölüme gün be gün yaklaştığı doktor raporları ile onaylanmıştı. Hayatının son günlerini, acı içinde ve hapishanede ya da hapishaneleştirilmiş hastane koşullarında geçirmek zorunda kalması, Zere’nin suçlu kimliğini arka plana atıp, insan kimliği ile sahiplenilmesine neden oldu.

Bunu Güler Zere’nin mutluluğu ve huzurlu ölüm hakkı adına bir kazanım olarak görmek kadar, Türkiye’de demokratik bir kamuoyunun oluşumu adına da sevindirici bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir.

Hukuk, Devlet ve İyilik

Güler Zere’nin serbest bırakılma umudunun güçlendiği bugünlerde, ilginç diyaloglar ve ifadeler de su yüzüne çıkıyor.

Son ifade, Adli Tıp Adli Tıp Başkanı Haluk İnce’nin sözleri oldu. İnce, kanser hastası Güler Zere’yle ilgili raporun geciktirildiği iddiasını reddetti. İnce, “Karar verirken hastanın yararını düşündüğümüz kadar, toplumun bazı kesimlerinin düşüncelerini de düşünmek zorundayız. Adli Tıp, bu hasta için hak etmediği bir baskıyla karşılaşılmıştır” dedi.

Diğer bir ifade ise; tedaviyi yürüten bir doktorun Güler Zere'ye söylediği iddia edilen “Dağda kaç kişiyi öldürdün? Dışarıda olsaydın çok sayıda cana kıyacaktın” sözleri.

Her iki ifade de, Güler Zere’nin, devletin içinde, kendiliğinden oluşan ve iyi niyet, hoşgörü taşıyan bir kanaatle ya da diğer bir ifade ile insani değer yargılarını ön plana alınarak af sürecine alınmadığını gösteriyor. Adli Tıp Kurumu başkanının da sözünü ettiği gibi kamuoyu baskısı, devletin bu yönde adım atması için zorlamış durumda.

Bugün önümüzdeki soru, Güler Zere'nin yaptıklarını onaylamak ya da fikrine katılmak meselesi değil. Sadece ölümle yüzyüze gelmiş bir tutuklunun, huzurlu ölüm hakkı adına, onun affının sağlanması meselesi. Bu ayrımı en başta yapması gerekenler ise devlet görevlileri olması gerekir. Ancak devlet hala insanı değil suçu ön plana alan bir otoriter zihniyetten sıyrılabilmiş değil.

Bu ülkede, devlet bünyesinde görev yapan bir doktor, hala kendisini doktor hissetmeden önce, devletin resmi ideolojisini ve kendisine göre biçimlendirdiği hukukun temsilcisi olarak görüyor. Otoriter devletlerin esas büyüsü de burada yatıyor işte; İnsanları kendi mesleki doğrularından, insani duyarlılığından, evrensel değerlerinden önce, devletin resmi ideolojisini ve varlığını kutsar hale getirmesi. Çünkü gerek devlet ve gerekse de onun kendisine biat ettirdiği insanlar olaylara hala taraf olma mantığı ile bakıyorlar.

Oysaki devlet, kendisine düşman olanlara karşı dahi, hukuku uygulayabildiği ölçüde demokratik olabilen bir kurum. Öç almak, nefret etmek düşmanına hukuk kuralları dışında eziyet etmek, kötü muamelede bulunmak, devlete değil, aşiret düzenlerine ait bir uygulama.

Dünya tarihinde, kendiliğinden doğru uygulamalar üretebilmiş bir devlet henüz icat edilmiş değil. Ancak toplumun devlet karşısında bir etki gücüne erişebildiği ülkelerde, devletin sahip olduğu güçler denetim altına alınabiliyor. Bu yolla, gücün kontrolsüz kullanımının önüne geçilebiliyor ve devletin tercihlerini, kanaatlerini acizden, ezilenden yana kullanması sağlanabiliyor. Yani devlet, onu idare eden iyi insanlar sayesinde değil, onu dışarıdan etkileyen iyi insanlar topluluğu ile iyi yönetilebiliyor.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..