Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güleriz ağlanacak halimize;

Güleriz ağlanacak halimize;
 

Halkımızın cahiline ağlayacağımız yerde gülüyoruz....


Son günlerde KANAL D televizyonun muhabiri sokaklarda dolaşıyor ve de her kesimden insana bazı sorular soruyor veya fotoğraflar gösteriyor. Gösterdiklerin içinde partilerin isimlerinin kısaltılmış harflerle yazılışı, siyasilerin, bakanların, futbolcuların, siyaseti bırakmış eski milletvekillerin fotoğrafları bulunuyor.

İşte olayın bundan sonrası çok vahim… İstinasız %99 bunların içinde bayanlar dâhil futbolcuların isimleriyle birlikte soyadlarını biliyorlar. Geri kalanlarını ise tanımıyorlar veya yüzünü tanımış dahi olsa bu sefer kimdir ne görev yapar onu bilmiyor. Mesela Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ na Cumhurbaşkanı diyen de çıkabiliyor.

Muhabirin yaptığı bir nevi test, eğer bunun gibi bilgi içeren, Türkiye’nin neler ihraç ettiğini veya sorunlarını veya komşularını veya kaç ilimiz olduğunu, Nobel ödülü nedir, Nobel ödülünü alan Türk var mıdır, jinekolog, arkeoloji, arkeolog ne demektir diye sorulsa inanın bunlardan alınan doğru cevaplar % 0 olur.

Bu bize neyi gösteriyor;

1) Halkımızın çoğunluğu sadece futbolla ilgilendiğini, tele volelik yayınları takip ettiğini

2) Halkımızın siyasetçileri tanımadığını, ama siyaset yapan partileri körü körüne tuttukları ve o tuttuğu partiye oy vermelerini,

3) Gazetelerin sadece spor sayfaları ile magazin sayfalarını okuduklarını,

4) T.C. Temsil eden Cumhurbaşkanını dahi tanımamalarını,

5) Görsel basının (TV, Gazete, Mecmua) reyting uğruna sadece dizi, futbol, tele vole programları, şarkılar cinayetler gibi programları sunmaları. Bilimde yeni buluşlar olup olmadığı, bilimle ilgili yurt dışında yeni gelişmelerin olup olmadığını, bilgi içeren konularda halkı aydınlatan, vatandaşa ne gibi hakları olduğunu her hangi bir olaylarda nerelere müracaat yapacaklarını öğretebilecek program yapmadıklarını. Örnek: KDV ilk çıktığında Metin Akpınar skeç şeklinde KDV’yi anlatıyordu.

Meşhur bir atasözü vardır, ” bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” der. Acaba TV de kendisini izleyen vatandaş verdiği cevapların yanlış olduğunu görüp doğrusunu öğrendi mi yoksa adam sende ne yapalım yanlış söylemişim mi dedi. İşte eğer adam sendecilik yapmışsa ki, halkımızın çoğu aynı görüşte (adam sende) bu Türkiye’yi karanlığa geriye götürecek bir düşünce yapısıdır.

Tabi bu yıllardır Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Hükümetler TV, yazılı basın patronlarına sadece halkı avutacak tele vole programları, maç yayınları, dizi programlarının yapılmasını önerdiği için (muhtelif yollardan) Halkımız bilinçlenme yerine aksine daha çok uyutulmuştur. Amaç burada halkın düşünme sistemini işleyemez bir şekilde körelmesini sağlamaktır. Robotlar gibi birbirinden farksız, aynı şekli almış birey olamamış, özgüveni olmayan, güdülmeye müsait, zorluklar karşısında yıkılan, hak aramayan, ben ne yapabilirim elimden ne gelir gibi söylemleri ezberleyen, Karanlığa kızan ama “bir mum yakmayan” topluluğa dönüşmüştür, Türk halkı.

DR.Faruk Saleem( İslamabad) bir yazar, kendisi bir araştırma yapmış:

*Müslümanların dünyadaki nüfusu 1.4 milyar kişi, buna karşılık Yahudilerin nüfusu 14 milyon kişi
*Yahudiler son 105 senede 100 üzerinde Nobel ödülü kazanmışlar, Müslümanlar ise sadece 3 ödül
*Müslüman ülkelerin tamamında toplam 500 üniversite var, Sadece ABD 5758 üniversite var
*Dünya üniversiteler arası akademik başarıda ilk 500 içinde hiçbir Müslüman ülkenin üniversitesi yok
*Müslüman ülkesinde okuma yazma oranı %40 Hıristiyan çoğunluğa sahip ülkelerde %100
*Hıristiyan dünyasında okuma-yazarların %40 üniversite mezunudur. Müslümanlarda bu oran %2 dir.
*1 milyon Müslüman’a 230 bilim adamı düşerken, ABD bu sayı 4000, Japonya’ da ise 5000 bilim adamıdır.

Bunun nedeni de eğitimdir. Yahudilerde eğitim, araştırma, sorgulama ve yaratıcılık üzerine yoğunlaşmıştır. Müslümanlarda ise din eksenli, sorgusuz, araştırmasız ve de ezberci bir eğitimdir.

Türk halkı bilinçli olsa, okuma yazma oranı ve kitap okuma oranı fazla olsa o zaman Türk halkı düşünen ve sorgulayan bir topluluk olacaktı. Düşünen halk doğruyu yanlışı görür soru sormaya başlar, soru soran halk bu sefer nedenini, niye’ sini araştırır, işte bu hükümetler için bir tehlikedir. Böyle bir toplum “körü körüne oy veren toplumdan” daha tehlikeli bir toplum olur. Böyle düşünen ve irdeleyen halk oy’un kıymetini bilir. Kendisini temsil edecek kişileri seçerken gerçekten o göreve layık mı veya o görevi başarıyla yapabilir mi? diye soracaktır. Seçim zamanı da oyunu ona göre kullanacaktır. İşte tele volelik yaşam bu sistemin işlemesini yani halkın bilinçlenmesi engelleyen bir sistemdir.

AYDINLIK YARINLAR İÇİN BİLİNÇLENMELİ, EĞİTİME AĞIRLIK VERMELİ VE KARANLIKTAN KURTULMAK İÇİN BİR MUM’DA BİZ YAKMALIYIZ.

ERHAN SİREKİN

 
Toplam blog
: 55
: 4108
Kayıt tarihi
: 27.06.08
 
 

Genç emeklilerden olup, hayat denen tiyatro içinde rol alan bir oyuncu gibi yaşamın kıymetini bil..