- Kategori
- Dünya
Güleryüzlü emperyalizm
Zbigniew Brzezinski, 2008 yılında yayınlanan, “İkinci Şans” adlı kitabında, Barack Obama’dan önce görev yapan, 3 ABD başkanının, görev yaptıkları yıllarda, ABD ve dünya politikasına nasıl bir yön verdiklerini,
Yazara göre “ABD’nin ulusal güvenliğini korumak dışında dünyanın en güçlü ülkesi olarak öne çıkması Washington yönetiminin 3 temel görev benimsemesini zorunlu kılmıştır:
1. Jeopolitik dengelerin sürekli değiştiği bir dünyada merkezi güç ilişkilerini idare etmek, yönlendirmek ve şekillendirmekle birlikte işbirliğinin daha güçlü olduğu küresel bir sistem yaratmak için duyulan isteği ulusal düzeyde yoğunlaştırmak.
2. Çatışmaları sınırlandırmak veya sonlandırmak, terörizme engel olmak ve kitle imha silahlarının yaygınlaşmasını önüne geçmek; ayrıca sivil ihtilafların yoğun olduğu bölgelerde kollektif barış koruma faaliyetlerini teşvik etmek.
3. Bazı kesimlerin yaşam koşullarında giderek kabul edilmez hale gelen olumsuzlukları
Brzezinski, kendi ideolojik bakış açısıyla, Bush, Clinton ve Oğul Bush dönemlerinin karakteristik özelliklerini şöyle özetler;
Bush: Aralarında en deneyimlisi ve diplomatik anlamda en beceriklisiydi ancak çok sıra dışı bir tarihi dönemde değişim yaratacak cesaretli bir vizyondan yoksundu.
Clinton: En akıllısı ve geleceğe dair vizyonu en geniş olandı ancak Amerikanın sahip olduğu gücü kullanmakta stratejik tutarlılık sergileyemedi.
Oğul Bush: Sezgileri güçlüydü fakat küresel düzeneğin karmaşıklığından bihaberdi ve dogmatik çözümlere yatkın bir karaktere sahipti.
Kitap boyunca, 2.Dünya Savaşı sonrası oluşan iki kutuplu dünyada, soğuk savaşın yürütücüsü olan ABD’nin, kapitalist kampa nasıl yön verdiği, SSCB ve diğer sosyalist ülkelerle nasıl ideolojik mücadele yürütüldüğü, açık ve örtülü operasyonlar,
Dikkat çeken hususlardan biri de, bu yıllarda, ABD başkanlarından çok, başkan yardımcıları ve başkan danışmanlarından oluşan yönetici ekibin, ABD yönetimindeki etkinliği. Yanlış anlaşılmasın, soğ
Baba Bush dönemi, ”Küresel Güç” ABD’nin, bu sıfatını oluşturmaya başladığı yıllara denk geliyor. ABD’nin ilk Irak müdahalesi, Nato’
Oğul Bush döneminde dünya, çoğuna ABD’nin de müdahil olduğu önemli olaylar yaşadı. Bu olayları sıralamak bu yazının boyutunu aşar. Ancak en önemli olanı Irak’a müdahale, gelinen aşama ve bu müdahalenin yarattığı sonuçlar.
Kitle imha silahları bulunduğu gerekçesiyle başlayan Irak’ın işgali, Saddam’ın ortadan kaldırılmasına rağmen, ABD’nin, siyasi ve askeri yenilgisiyle sonuçlandı. Irak’
ABD, bu sonuçları ortadan kaldırmak, yıpranan imajını düzeltmek ve kendisine biçtiği “Küresel Güç” sıfatını layıkıyla yerine getirmek için, daha ılımlı, daha güler yüzlü, insan haklarına önem veren, sorunları çatışmayla değil, uzlaşmayla çözmeye çalışan, iletişimin olağanüstü geliştiği, insanları yönlendirmenin kolayca mümkün olmadığı bu çağda, doğal olarak bu yönelime uygun bir başkan ve ekibince yönetilmelidir.
ABD’de, dönemin karakterine uygun yönetimlerin ve başkanların işbaşına gelmesi, temsili demokrasinin kuralları içinde gerçekleşmesine rağmen, kısaca özetlendiği gibi, ülkenin ekonomik altyapısından,
Barack Obama’nın, ABD’nin ilk zenci başkanı olması, insan haklarından dem vurması, kimi sanatçılarımızı ağlatacak düzeyde duygusal bir konuşma yapması*, İran ve Suriye’ye yapılması planlanan askeri müdahaleden vazgeçmiş görünmesi, konuş
Abdullah DAMAR