Gülizar - Pes Yani Kanal D!

Kanal D’nin, gerçekten seçme oyuncu kadrosuyla yüksek reytingler ümit ettiği yeni dizisi Gülizar’ın ilk iki bölümü yayınlandı ve ilk bölümlerde galiba ortalama bir başarı sağladı. Öyle memleketi çalkalamış filan değil.

Eşim izlerken göz ucuyla tanıklığımdan ibaret gözlemimi aktarayım, uyduruk buldum…

Hemen belirteyim, senaryo son derece klişe… Fakir kızın, varlığından habersiz olduğu milyoner babası ölecek ve kızımız bu miras piyangosuyla köşeyi dönecek. (Halkımız böyle ihtimalleri aklından çıkarmasın, yoksulluğa isyan etmesin, bir gün hepsine böyle bir piyango çıkabileceğini sakın akıllarından çıkarmasın, öyle “siyaset” filan gibi şeylere merak sarmasın… Neyse, bu bahsi fazla uzatmayalım:)

Ancak, esas vahim durum başka!

Önce küçük bir tanıtım yapalım.

Dizi hakkında kısa bilgiyi Kanal D internet sayfasından[1] aktarıyoruz.

“Gülizar İzmir’in fakir bir mahallesinde, annesinin onu emanet ettiği Suzan’la (40) birlikte yaşamaktadır, müzik onun için çok önemlidir ve en büyük hayali bir gün iyi bir şarkıcı olmaktır.

Suzan, Şerif’in işlettiği pavyonda çalışmaktadır ancak Şerif’in gözü Gülizar’dadır. Suzan’dan Gülizar’ı pavyona getirmesini ister.

Gülizar’ın bir diğer derdi ise kendisiyle evlenmek isteyen yaşı geçkin Bahri Bey’dir. Gülizar, başındaki bu dertlerden kurtulmak isterken hayatı tahmin edemeyeceği şekilde değişir.

Öz babası süt-peynir fabrikaları sahibi zengin iş adamı Mehmet Rıfat ölüm döşeğindedir, kendisini görmek istemekte ve artık onların çiftliğinde yaşamasını vasiyet etmektedir.

Çiftliğin kâhyası ve Gülizar’ın varlığını yıllardır bilen kâhya Veysel’in oğlu Murat, Gülizar çiftliğe geldiği andan itibaren ona vurulur…

Ancak ortada bir sorun vardır;…”

Ve bu noktada biz devreye giriyoruz.

Ortada bir sorun var da nasıl bir sorun? İzleyenler biliyor da, bildikleri bu sırrın özelliğini bilmiyor olabilirler.

Aslında onu da biliyor olmaları gerekiyor, önceki benzer konulara dair bloglarımızı izleyebilmiş olanlar…

Merak etmeyin… Uzatmayacağım, sırrı çabucak açık edeceğim.

“Azzz sonra…. Geliyoooor.. “ yaygaraları yapmamıza gerek yok.

Sebep şu; Yine tanıtım yazısından aktarıyorum.

“… (Murat’ın) kendisi Mehmet Rıfat’ın kızı Mine ile nişanlıdır…”

Şok! Şok! Şok!

Evet…

“…Gülizar çiftlikte hayallerine ulaşmaya çabalarken hem geçmişteki hem yeni edindiği düşmanlarla mücadele edecek, bir yandan da Murat’a duyduğu aşkla sarsılacaktır…”

Mine kim oluyor bu durumda?

Kahramanımız Gülizar’ın kız kardeşi oluyor!

Yani Gülizar, Mine’nin sözlüsü Murat’ın baldızı oluyor bir yerde…

Döndük dolaştık geldik mi yeni bir “baldız-enişte” dizisine?

Ve şu okuduğunuz blog, benim bu “baldız-enişte” aşklarına ilişkin dizilere dair yazdığım kaçıncı blog, anımsayan var mı?

Valla ben de unuttum, dönüp tespit etmek zorunda kaldım…

Bu üçüncü… rakamla 3.

Sadece 2.nin[2] linkini vereyim, orada diğerinin linki de mevcut, merak ederseniz göz atabilirsiniz.

Dizileri de anımsatayım,

Bodrum Masalı, Adı Efsane, Kadın (Fox) ve şimdi de Gülizar…

Ve bunların 3’ü Kanal D yapımı…

Yani Türk Dizi Endüstrisi başka konu bulamıyor, dönüyor dolaşıyor, “eniştelere aşık ettiği baldız” hikayeleri etrafında fır dönüyor….

Ama yani onlar da haklı, öyle değil mi?

Yani 81 milyonluk koskoca ülkede başka hikaye mi var da tutup dizi yapacaksınız? Bu var, koskoca Kanal D dönüyor, dolanıyor, bu konu etrafında dönen diziler yapıyor…

Ve neden korkuyorum, biliyor musunuz? Ya, gerçekten memlekette şu “hikaye” böyle her dizi çekmeye karar verildiğinde konu olarak akla ilk gelecek kadar yaygın ve ilginç de benim mi haberim yok!

Ben mi bir başka boyutta yaşıyorum, dizi endüstrisinin çalışanları mı?

…

Bunlar var ya bunlar! Bunlar beni zorla tv yorumcusu yapacak ya… Ona yanarım. Hoş valla beceremiyor da değilim hani.

Buraya kadar okudunuz ya, ki beğendiniz demek ki… siz benim diğer bloglarım arasında da bir küçük gezinti yapın bence… Hepsi en az şu okuduğunuz kadar güzel yazılar, belirteyim…

…

Başlığı işte bu anlattığım şeyler yüzünden öyle seçtim.

“… Pesss yani!...”

Kenan IŞIK