Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Güllü bir yazı

Güllü bir yazı
 

Gül, hayatımızda büyük bir yeri olan bir çiçektir; birçok inançta, düşünce sisteminde önemli bir yer tutar. İslâmiyette Hazreti Muhammet’in rumuzudur, onun alın teri olarak adlandırılır. Gül suyu bu nedenle kutsal sayılır ve mevlitlerde gül suyu dağıtılır. Mevlana da gülü çok sever; eserlerinde tam altı bin kez gül adı geçer. Konya’da her yıl gül için yarışmalar düzenlenir; iyi cins ve güzel gül yetiştirenlere armağanlar verilir. Bir zamanlar iyi gül yetiştirenlere gül şeyhi ünvanı veriliyordu. Konya’da tam yedi yıl üst üste birinci olan bir gül şeyhi, o kadar gururlanmış ve erişilmez olduğuna inanmış ki, “Kim benim güllerim kadar iyi ve kaliteli gül yetiştirirse kızımı ona vereceğim” demiştir. Şeyhin kızına âşık olan bir genç de Şeyh’in yanına bahçıvan olarak girmiş ve iyi gül yetiştirmenin sırlarını öğrenerek yarışmada birinci gelmiş, amacına ulaşarak şeyhin kızıyla evlenmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’e “İstanbul’u aç, gülzar yap” şeklinde bir hedef gösterilmiş, o da bu dileği yerine getirerek İstanbul’ u almış, gül bahçeleriyle donatmıştır. Gülhane Parkı, aslında Topkapı Sarayı’nın gül bahçesidir. Özbekler Tekkesi şeyhi Necmettin Okyay, yetiştirdiği güllerle ün salmıştır. İstanbul’daki tarihi mezarlıkları gezerseniz, kimi mezar taşlarında kabartma, sapından kırılmış gül resmi görürsünüz. İşte o taşların altında veremden ölmüş genç kız ve kadınlar yatar. Sayfalarca yazı yazılsa bu değerde, bu biçimde ince hastalığı ve onun kurbanı genç kızı böylesine ifade edemezsiniz...

Türkiye’de ticari gül yetiştiriciliği Bulgaristan göçmenlerinin Kızanlıktan getirdikleri güllerle yayılmış; Isparta, Burdur, Afyon, Denizli, Aydın, Antalya, Adana ve Yalova’da yoğunlaşmıştır. Bunlardan Isparta öne çıkmış; Gül Satış Kooperatifleri Birliği, dünya gül üretiminde ilk sırada yer alarak, gül çiçeği üretiminin üçte birini sağlamaya başlamıştır.

Politikamız da güllüdür. Gül diyarı Isparta’dan Süleyman Demirel, politikada uzun yıllar kaldıktan sonra cumhurbaşkanı olmuştu. Şimdi de soyadı Gül olan Abdullah Gül, Tayip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı! Politika gülleri her dört beş yılda Anadolu’nun yoluna düşerler, oy isterler. Büyük Birlik Partisi’nin ambleminde gül resmi vardır. Batıda ise gül sosyalizmin simgesidir.

Divan Edebiyatı’nda gül sevgilinin yerini tutar, bülbül de âşıktır. Fuzuli Su Kasidesi’nde; “Suya versin bağban gülzârı zahmet çekmesin/ Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâra su” diyerek sevgilinin yüzünün bin gülden daha güzel olduğunu belirtiyor. (Buradaki sevgili Hazreti Muhammet’tir)

Necati, sevgilisinin gül kokulu saçlarının âşıkların gönlünü perişan ettiğini söylüyor:

“Nice kakül nice mu sümbül-i gül- budur bu

Dil-i uşşakı perişan edecek budur bu”

Şairimiz günümüzde yaşasaydı, şampuan kokulu saçlara ne derdi acaba?

Nedim birçok güllü şiir yazmıştır. Bir şiirinde sevgilisine gülüm dediği için gülü sevdiğini yazıyor: “Gülüm şöyle gülüm böyle demektir yâre mutadım/ Seni ey gül sever canım ki canana hitabımsın” diyor. Bir başka şiirinde bir elinde gül, diğer elinde içki kadehiyle gelen sevgiliye bakıp hangisini alacağını şaşırıyor: “Bir elinde gül bir elinde cam geldin sâkiya/ Hangisin alam gülü yahut ki camı ya seni”.

Güllü bir giysi giyen sevgilisini giydiği giysinin gülünün dikeninden sakınıyor:

“Güllü diba giydin amma korkarım azar eder

Nazeninim saye-i har-ı gül-i diba seni”

Güle benzeyen sevgili başının üstüne, başköşeye buyur ediliyor: “Sen kim gelesin meclise/ Bir yer mi bulunmaz/ Baş üzre yerin var/ Gel ey gül- i rana/ Guşe-i destar senindir” (Eskiden şair ruhlu kişiler sarıklarının köşesine gül takarlarmış. Nedim’in sevgilisine başımın üstünde yerin var demesi bundandır...)

Şarkısında sevdiğinin yanaklarını güle benzetiyor: “Sinemi deldi bugün bir âfet-i çar-pareli/ Gül yanaklı gülgüli kerrakeli mor hareli/ Çifte benli sim gerdenli güneş ruhsareli/ Gül yanaklı gülgüli kerrakeli mor hareli...”

Yanağın güle benzetilmesi şu Çankırı manisinde de görülür:

“Çankırı toprağıyım/ Gümüşten oklavayım/ Al yanakta gül açmış/ Ben onun yaprağıyım.” Ziya Paşa, bülbülün(hezar) çilesini şöyle dile getiriyor: “Görmeden asar-ı nisanın bahar elden gider/ Güller ahır ram olur amma hezar elden gider”

Halk şairleri de güllü şiirler yazarlar. Karacaoğlan, sevgilisini has bahçenin yeni açmış gülü olarak görüyor: “Yeni açmış has bahçenin gülüsün/ Kömür gözlüm kıymetini bilene”

Sümmani, “Gün günden artmakta bülbülün zarı/ Goncasız gülşende gül uyanır mı?” diye soruyor, “Soldu güller bozulalı gülistan/ Bahçesi ben bahçıvan ben deren ben” dedikten sonra da sevgilisinin kendisini gül kefene koymasını istiyor: “Varından ziyade bir altın harca/ Sarıp gül kefene koy beni beni”

“Güle kıymet verilmezdi/ Âşık ve maşuk olmasa” diyen Âşık Veysel, mektup aldığı gül yüzlü sevgilisini anıyor: “Yeni mektup aldım gül yüzlü yârdan/ Gözletme yolları, gel diye yazmış/ Sivralan köyünden bizim diyardan/ Dağlar mor menevşe gül diye yazmış...”

Cenap Şahabettin, “Yerde bülbül sarışın bir şair/ Güneş üstünde bir altın güldür” diyerek güneşi güle benzetiyor, talihinin gül açtığını belirtiyor: “Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu”, sevgilinin ellerini gülleri koklar gibi kokluyor: “Koklarım ellerini gülleri koklar gibi ben...”

Ahmet Hamdi Tanpınar da güllü dizeler yazmıştır:

“Siyah açar güller ve siyah öter

Ömrün gecesinde öten bülbüller...”

Sevgilisine, “Ölüyorum gül yetiştir” diye seslenen İlhan Berk, onu düşündükçe gül dikiyor gibi oluyor: “Seni düşündükçe/ Gül dikiyorum elimin değdiği yere”

Cemal Süreya, “Ağzının şafağında volkan gülleri” diyor, “Sevda Sözleri”nde.

Zeki Ömer Defne sevgilisinden gül istiyor: “Bastığın yerlerde gül biter diye/ Döşedim odama yollarımızı/ Ne olur mürüvvetlim, bir akşam, biraz, / Bize gönderseniz güllerinizi!”

Sezai Karakoç’a göre, “Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin.”

Ümit Yaşar, sevgilinin dudaklarını güle benzeterek diyor ki:

“Şimdi nerde bir gül görsem kırmızı

Dudaklarını uzun uzun öptüğüm gelir aklıma.”

Vefasız sevgiliye serzenişte bulunması da güllüdür:

“Az bulunur bir çiçektin şiir bahçemde benim

Hangi hoyrat ellerde hazan güllerine dönmüşsün.”

Cahit Külebi, uzakta olsa da sevgilisinin gül kokusunu duyar“Garibim/ Nazlım/ Öksüzüm!/ Hayal rüzgârlarıyla emzir beni de/

Uzak ya, kokunu duyuyorum/ Gül gibi açıldığın şehirde.”

Bakın gül yanaklı sevgili, şairimize nasıl serzenişte bulunmuş:

“Gül bahçesinde bir gün canım sevgili ile/ Birlikte geziyordum, aşkı getirip dile./Bilmeyerek bir güle ilişti gözüm, o yâr:/“Utan, dedi, yanağım dururken baktın güle!”

Fuat Edip Baskı

Sabrın gülü olur mu? Sunullah Arısoy’a göre olur:

“Sabrın gülü büyüyor içimde/ İyi ki!/ Büyü, daha da, daha da/ Büyü ki, yitmesin insancıllığım/ Güzel gül!/ Sen ki/ Tomurcuğu patlamaya durmuş/ Sanki erik ağacısın, / Çocuklar dallarını taşlasın/ Sen sabrınla gül./ Gül ki, / Sabrın gülü, direncim çoğalsın.”

Günümüzdeki sabır taşını çatlatan politik oyunlara bakıp da dişlerini sıkan okuyucularımıza sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Erhan Tığlı

erhantigli@mynet.com

******************

 
Toplam blog
: 776
: 600
Kayıt tarihi
: 13.10.06
 
 

Emekli edebiyat öğretmeniyim. Yazı ve şiirlerim çeşitli gazete ve dergilerde çıkmaktadır. 20 kita..