Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '14

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Güllük Açıkhava Belgesel Film Günleri böyle geçti

Güllük Açıkhava Belgesel Film Günleri böyle geçti
 

Yıllar sonra Ayla Dikmen'i izlerken...


Biz "Basın Yayınlı" (Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu / İletişim Fakültesi mezunu) iki arkadaş; ben Gülçin Erşen ve Murat Erün, yaklaşık 25 yıl aradan sonra Güllük'te karşılaştık. Bu küçük kıyı "köy"ünde bir sosyal ve kültürel etkinlik düzenleme isteğimiz; Murat Erün'den çıkan açıkhavada belgesel gösterimi düşüncesini birlikte olgunlaştırmamızla, somutlaştı, yaşama geçti. Önce, okul müdürüyle, belediye başkan yardımcılarıyla, belediyenin sosyal ve kültürel işler yetkilileriyle görüştük. Böylece Milas Belediye Başkanlığı ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile Güllük İlköğretim Okulu Müdürlüğü’nün destekleriyle, Güllük Açıkhava Belgesel Film Günleri'ni 8-11 Eylül arasında, eski ilkokul binasının bahçesinde, her akşam Murat Erün'ün ayrı bir filmini göstererek gerçekleştirdik.

Milas Belediyesi'nin teknik ekipman ve eleman desteğiyle caminin yanındaki eski ilkokulun bahçesi açıkhava sineması haline dönüştü. Bu arada, hoparlörlerden etkinliğimizin duyurusu sıkça yapıldı. Belediye'nin bastırdığı minik broşürleri dağıtabildiğimiz kadar çok kişiye dağıttık. Milas Önder Gazetesi'nde de haberi çıktı.

Etkinliğin ilk akşamında izleyici katılımı az, ama gelenlerin ilgisi, duyarlılığı fazlaydı. Gösterime geçmeden önce kısa bir açış konuşması yaparak, Güllük’te böyle bir etkinliğin düzenlenmesine sıcak bakan, destek veren, katkı koyan Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat’a, Belediye Başkan Yardımcıları Zeynep Mat ve Faik Karagöz’e, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Güllük İlköğretim Okulu Müdürü Süleyman Yatakçı’ya teşekkür ettim. Ayrıca,“Tüm fikir ve sanat eserleri, ancak onları izleyen, okuyan, dinleyen varsa, anlam ve değer kazanır” diyerek, seyircilere de teşekkür ettim.

 

Filmlerin yönetmeni Murat Erün ise, etkinlik boyunca gösterilecek filmler hakkında kısaca bilgi vererek, isteyen izleyicilerin film gösterimi sonrası filme ilişkin soru yöneltebileceklerini belirtti.

 

Yaklaşık bir buçuk saat süren “800 Kilometre Engelli” filminin gösteriminin ardından, seyircilerce alkışlanan Murat Erün, kameramanlığını ve kurgusunu da yaptığı filmin çekim ve yapım sürecinin çok sıkıntılı olmasına karşın, verdiği mesajların önemine dikkati çekti.

Biri gazeteci, diğeri arkeolog iki engellinin İstanbul’dan Bodrum’a yaptıkları turistik gezi çerçevesinde, yaşadıkları güçlükleri, karşılaştıkları sorunları ve yapılması-olması gerekenleri anlatan; empati duygusunu harekete geçirerek konuya dikkat çekmeyi amaçlayan film hakkında Erün şunları söyledi: “Dikkat ederseniz, acındırmadan, abartmadan, gerçekçi biçimde engellilerin karşılaştıkları sorunlara, bu konudaki eksikliklere dikkat çekmeye çalıştık. Ama, ne yazık ki birçok ödül alan bu film, öyle pek büyük ses getirmedi. O günden bugüne engelliler açısından fazla bir şey değişmedi ülkemizde…”

 

Dalgıçlara saygı

Etkinliğin ikinci gününde ise (9 Eylül Salı), Akdeniz Keşiş fokları hakkındaki “Akdenizli” adlı belgesel gösterildi. Gösterim sonrasında izleyicilerle kısa bir söyleşi yapan Erün, görüntü yönetmenliğini yaptığı bu filmde kendileriyle görüşülen, bilgi veren çoğu ODTÜ Sualtı Topluluğu üyesi gönüllü bilim insanlarının birçoğunun artık başka işlerle uğraştığını ve Akdeniz Foku Araştırma Merkezleri’nin birçoğunun artık kapandığını, ancak halâ toplumun yeterli bilince ulaştığını sanmadığını belirtti. Erün, filmde Akdeniz foklarını korumanın, denizi, doğayı, balıkları ve dolayısıyla balıkçıyı korumakla eş anlamlı olduğunu anlatmaya çalıştıklarını, balıkçılarlarla fok balıklarının aynı tarafta ve dost olması gerektiğin altının çizildiğini açıkladı.

 

Ben de jenerikte kullanılan Akdeniz Foku görüntülerini çeken Türkiye’nin ilk sualtı kameramanı Haluk Cecan’dan söz ederek, onu ve geçen Mayıs ayında yine kanserden yaşamını yitiren ODTÜ Sualtı Topluluğu kurucularından Gökhan Türe’yi saygı ve rahmetle andım.

 

Üçüncü gün, şarkıcı Ayla Dikmen’in yaşamını konu alan ve özellikle orta yaşlı izleyicilerin ilgisini, beğenisini çekeceğini umduğumuz “Yanan Mum: Ayla Dikmen’in Öyküsü” adlı filmi gösterdik. Tahminlerimiz doğru çıkmıştı; ilk iki günkü sayının neredeyse iki katı izleyici vardı. Milas Önder Gazetesi'nden Kemal Kaşkar ve eşi Ayşegül Hanım da açıkhava sinemamızın konukları arasındaydı. Dikmen'in yaşam öyküsünü, sanat yaşamını ve aşklarını bir melodram tadında anlatan film, ben dahil birçok izleyiciyi duygulandırdı.

 

Çay, pasta ikramı

 

Etkinliğin üçüncü gününden başlayarak, film gösterimine geçmeden önce yönetmenimizin kızkardeşi Mine Hanım sayesinde, seyircilere çay ikramı yapıldı. Ancak, dördüncü gün Erün'ün kızkardeşine hazırladığı doğumgünü sürpriziyle, buna pasta ikramı da eklendi. (Gelmeyenleri biraz daha hayıflandırayım.)

 

Etkinliğin dördüncü ve son filmi “Şıhın Dolması: İskenderun Yemekleri Üzerine Methiye” idi. Murat Erün'ün önceki akşamdan yaptığı uyarıyı dinleyerek, filmi izlemeye tok karnımızla geldiğimiz halde, ağızlarımızın suları aktı doğrusu. Film bittikten sonra yönetmenimize de söylediğim gibi, onu ilk kez kıskandım; belgeseli çekerken, bu nefis yemeklerden yemiş olduğu için...Yörenin yemeklerini, bir ailenin farklı kuşaklardan üyelerinin doğal ve içten halleriyle birlikte tanıtan filmde, izleyicileri gülümseten, kahkahalar attıran hoş anlar da vardı.

 

Erün, filmi çektikleri tarihlerde, televizyonlarda yayımlanan yemek yarışması programlarının henüz başlamış olduğunu belirterek, bu belgeseli biraz da 'İnsanların birbirlerine nispet yaptıkları, içinde yemeğin kaybolduğu' bu tür programlara karşı yaptığını açıkladı. Ayrıca, daha önce görmemiş olanlara, İskenderun'a mutlaka gitmeleri önerisinde bulundu.

 

Gösterimin son akşamında, katkısı olan herkese ve seyircilere tekrar teşekkür ederken, bu etkinliğin "fikir babası" Yönetmen Murat Erün'e de teşekkür etmeyi ihmal etmedim. Kendisi, her aşamada her konuda emeğini ve ürünlerini ortaya koydu, sağolsun.

 

Bu arada, her akşam gelenlerden "Eee... Yarın ne akşam ne yapacağız? Alıştık her akşam açıkhavada film izlemeye..." şeklinde espri yapanlar ya da "Bize çocukluğumuzu, gençliğimizi yeniden yaşattınız" diyerek teşekkür edenler, etkinliğimizin büyük ölçüde amacına ulaştığını anlatıyordu kanımca.

 

Güllük’te bir ilk sayılabilecek ve izleyicilere, nostaljik açıkhava sinemalarının keyfini yaşatan etkinliğin, önümüzdeki yıllarda daha geniş kapsam ve katılımla sürmesi dileklerimizle…

 

Gülçin ERŞEN - 11 Eylül 2014 / Güllük

 

NOT: Konuyla ilgili daha önceki yazı ve haberlerimin sonuna "Etkinliğe gelmeyip de açıkhavada serin ve keyifli bir ortamda film izleme şansını yitirenlere, yine de filmleri internetten bulup izlemelerini öneririm" diye bir not düşmüştüm. Ama, son akşam Murat Erün'den bu olanağın yalnızca "Şıhın Dolması" filmi için geçerli olduğunu öğrendik.

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..